Al-i İmran suresi 61. ayette Allah Teala’nın lanetlemesini açıklar mısınız?

al-i imran 61 ayet

Değerli kardeşimiz;

Kur’an’daki beddua ve lanetler, belli vasıflara sahip kimselere yöneliktir. Kur’an, şahıslardan ziyade vasıfları, düşünceleri, muhatap alır. Netice itibariyle öbür dünyada, insanların bir kısmı, Allah’ın rahmetine ve ihsanlarına kavuşur, cennete girer. Bir kısmı da, onun lanetine uğrar / rahmetinden uzaklaşır, onun gazabı ve azabının merkezi olan cehennem zindanına girer.

Allah’ın Kur’an’daki bu tür ifadeleri, aslında merhameten söylenen birer uyarıdır. Çünkü, kötülüğün ne olduğunu bilmeyen ondan nasıl uzaklaşabilir? İyiliğe rehberlik etmek nasıl bir yoldur.

Kaldı ki, Kur’an’ın bu gibi sert ifadeleri, inkârcılara yöneliktir. Küfür ve inkârcılık ise, Allah’ın bin bir isim ve sıfatlarına karşı bir meydan okuyuştur. Kâinatın binler belgesiyle hak ve hakikatin varlığına yaptığı şahitliği reddetmek anlamına geliyor. Yüz binlerce peygamberin binler mucizelerini ve milyonlarca evliyanın milyonlarca keşif ve kerametlerini inkâr etmek hükmüne geçiyor. Özetle, küfür ve inkâr, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarının hadsiz tecellilerini, kâinatın had ve hesaba gelmez şahitliklerini yalanlamak ve onların hukukuna saygısızlık olduğundan, bu sert ifadelerle onları uyarmak tam yerinde bir belagattir.

“Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lânet dileyelim.”(Al-i İmran, 3/61)

Hz. İsa (as) ile ilgili bu âyetin, Hristiyan olan Necranlıların, Resulullah (asv)’a gelen ve Hz. İsa (as) hakkında onunla tartışmak isteyen heyeti hakkında nazil oldukları rivayet edilmiştir.

Necranlılar Resulullah (asv)’a gelip onunla İsa (as) hakkında tartışarak, o zamanın âdetinden olan “Lanetleşme”yi teklif ettiler. İşte bunun üzerine bu âyetler nazil oldu.

Huzeyfe el-Yeman diyor ki: “Necranın reislerinden, Âkıb ve Seyyid unvanı verilen kişiler Resulullah (asv)’a geldiler. Onunla mübahele / lanetleşme yapmak istediler. Fakat bunlardan biri diğer arkadaşına “Bunu yapma, Allah’a yemin olsun ki eğer o gerçekten peygamber ise ve biz de onunla mübahele edersek, bundan sonra ne biz kurtuluruz ne de soyumuz.” dedi. Bunun üzerine o iki kişi Resuiullah (asv)’a dediler ki: “Biz sana istediğini vereceğiz sen bizimle birlikte güvenilen bir kişi gönder. Bizimle güvenilmeyen bir kişi gönderme.” Bunun üzerine Resulullah (asv):“Ben sizinle beraber, gerçekten güvenilir olan bir kişi göndereceğim.”dedi. Sahabiler bu şerefe nail olmaya hazırlandılar. Resulullah (asv) buyurdu ki“Kalk ey Ebu Ubeyde b. el-Cerrah.” Ebu Ubeyde  ayağa kalkınca: “İşte ümmetin emin kişisi budur.” buyurdu.1

Sa’d b. Ebi Vakkas diyor ki: “Bu âyet-i kerime nazil olunca, Resulullah (asv) Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan ve Hüseyin’i (Allah onlardan razı olsun) çağırdı ve dedi ki: “Ey Allahım, işte benim ehlim bunlardır.”2

Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: Şayet Resulullah (asv)’ı mübahaleye çağıran insanlar mübahaleye çıkmış olsalardı, geri döndüklerinde ne ailelerini ne de malların bulabilirlerdi.

MÜBAHALE: Bu işe “Lanetleşme” derler ve bunu şöyle yaparlardı: Her iki taraf, kadınları ve çocuklarıyla birlikte bir yerde toplanıp kendi inanç ve iddialarının doğruluğunu savunur ve sonunda “Allah’ın laneti yalancının üzerine olsun.” derlerdi. İşte Necranlılar bu âdete uyarak Resulullah (asv)’a da bu şekilde mübahale yapmayı teklif etmişlerdi. Fakat bunun sonucundan korkarak kendi tekliflerinden vaz geçmişlerdir.3

Dipnotlar:

1. Buhari, K. el-Mağazi, bab: 72/Ahmed b. Hanbel, Müsned c.l s. 414
2. Tirmizi, K. Tefsir el-Kur’an Sure 3, Hadis No. 2999
3. Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 2/277-278.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: