Astronomi Dalındaki Bilgiler

Astronomi, Müslüman âlimlerin en çok ilgilendikleri sahalardan biri, İslâm ülkelerinin hemen hemen her büyük şehrinde birer rasathane bulunmaktaydı. Bu rasathanelerde, Müslümanlar, öylesine gözlem ve incelemelerde bulundular ki, elde ettikleri neticelerle ilim dünyasına asırlarca yol gösterdiler. Tycho Brahe (1546-1601), Kopernik (1473-1543), Galile (1564-1642) gibi birçok Batılı bilgine dahi ilham kaynağı oldular. Paris İslâm Enstitüsü eski profesörlerinden Jacques Risler, Müslümanların Rönesans tesirlerini anlatırken: “Müslüman astronomlar matematik âlimleri derecesinde Rönesansımıza tesir ettiler.” der. 

Müslüman bilginlerin astronomi alanındaki hizmetlerinden kısaca söz edelim. 

Yıldızların yerini, yüksekliğini ve aralarındaki mesafeyi ölçmek gibi, birçok işte kullanılan usturlabı “yeniden” denenebilecek şekilde geliştiren ve değişik şekillerini yapanlar Müslümanlardır. Bu konuda ilk eseri Mâşallâh (?-815) verdi. Zerkalî (1029-1087) nin icad ettiği yeni tip usturlab bir harikaydı. 

Dünyanın yuvarlak olup döndüğünü Müslüman âlimler Avrupalılardan çok önce biliyorlardı. Beyrûnî, dünyanın hem kendi etrafında, hem de güneşin etrafında döndüğünü ispatlamıştır. Hindistan’ın Nendene şehri yakınlarında yaptığı çalışmalar sonunda yerin çapını ölçmeyi de başardı. Bu konuda ortaya attığı kanun Avrupa’da “Beyrûnî Kuralı” diye tanındı. 

Daha 9.-10. yüzyıllardayken Musa Kardeşler dünyanın çevresini ölçtüler. 

Fergânî de, aynı zamanda güneşin yüzündeki lekeleri de keşfetmişti. 

Fergânî’nin astronomi alanındaki eserleri Avrupa’da 700 sene ders kitabı olarak okutuldu. Laland’a göre dünyanın en meşhur 20 astronomu arasında yer alan Battânî’nin hazırladığı Sabiî Cetvelleri adındaki astronomi cetvelleri, Kopernik (1473-1543) devrine kadar Avrupa’da esas kabul edildi. O, aynı zamanda güneş yılını bugünküne tıpa tıp uyacak derecede (sadece 24 saniye fazla) hesapladı. 

Hükümdar olmasına rağmen, kendisini ilme adayan Uluğ Bey (1394-1449), Semerkant’ta büyük bir rasathane yaptırdı. İlmî çalışmalarıyla çağının büyük bir astronomu oldu. Yaşadığı yüzyılın Batlamyus’u unvanını kazanan Ali Kuşçu (?-1474) ise, ekliptik eğimi bugünküne çok yakın olarak hesapladı. (23˚ 30’13”. Bugünkü 23˚ 27’) Ekliptik eğimin ilk doğru hesaplanmasını ise Fergânî yaptı. 

Bitrucî (13. yüzyıl) gezegenlerin sürüklendikleri dış merkezli dairelere ait teoriyi çürüterek Kopernik’e yol açtı. 

Cabir bin Eflah’ın, (12. yüzyıl) yıldızların yer ve açıklıklarını ölçen Azimut kadranı, Avrupa’da  Alman astronom Regiomontanus tarafından ancak 300 sene sonra aynı modele uygun olarak yapılabildi. 

Birçok İslâm âlimi güneş ve ay tutulmalarını rasat etti ve bu hususta açıklamalarda bulundu. Bunlar İslâm âlimlerinin astronomide yaptıkları hizmetlerden, sadece küçük bir bölümüdür. 

FİZİK 

Fiziğe gelince; Ahmet bin Musa, “Harika Düzenler” adlı eserinde 100 kadar otomatik kontrol sistemli aletin şeklini çizdi. Ebu’l İz İsmail el-Cezerî (?-1206) ise, “Kitab-ül Hiyel” adındaki harika eseriyle sibernetiğin kurucusu oldu. 

Optik ilminin temellerini atan İbn-i Heysem (965-1051) “Görüntüler Kitabı”yla Roger Bacon (1214-1294), Kepler (1571-1630) ve Leonardo (1452-1519) gibi bilginlerin çalışmalarında rehber oldu. Işığın kürevî aynalarda yansımasıyla ilgili kendi adıyla anılan Al-hazen (İbn-i Heysem’in Avrupa’daki ismi) problemi onun buluşudur. 

Fârâbî, (870-950) sesin fizikî izahını yaptı. İbn-i Karara (?-1100) ilk torna tezgahını kurdu. 

İlk uçuş denemesine İsmail Cevheri (950-1010) girişti, fakat hayatına mal oldu. Hezarfen Ahmed Çelebi ise (17. yüzyıl) kazasız belasız uçmayı başardı. Taktığı kartal kanatlarıyla İstanbul’daki Galata kulesinden Üsküdar’daki Doğancılar’a uçtu. Füze türünden icadıyla ilk uçma şerefini ise 4. Murad zamanında yaşayan Lagarî Hasan Çelebi kazandı. 

Uçağın öncülüğünü 880’de İbn-i Firnas adındaki bir İslâm alimi yaptı. Kuş tüyü ve kumaş geçirdiği uçağıyla uzun süre havada kaldı ve süzülerek yere indi. Batı’da ise ancak Orville Wright Kardeşler’in 1903’te bir uçakla uçabildiklerini görüyoruz. 

Yerçekiminin Newton tarafından keşfedildiğini sanırız. Oysa ki Râzî’den tutun, Beyrûnî’ye, hatta Hâzinî’ye kadar, birçok islâm âlimlerinin, yerçekimiyle ilgilendiklerini görüyoruz. Ord. Prof. İsmail Hakkı İzmirli, “İslâm Mütefekkirleri ile Garb Mütefekkirleri arasında Mukayese” adlı eserinin 17. sayfasında, boşlukta yerçekiminin isbatının Newton’dan önce Râzî tarafından yapıldığını söyler. Abdurrahman Ahmed de “Garb’ın İslâm’dan Öğrendikleri” eserinin 31. sayfasında Will Durant’ın “The Age of Faith, S:328) isimli eserine dayanarak, Hâzinî’nin yerçekimiyle ilgili bir teori ortaya attığını ifade eder. Ahmed Gürkan’da “İslâm Medeniyetinin Garbı Medenîleştirmesi” adlı eserinin 240. sayfasında Cara de Waux’un Les penceurs de L’İslâme. C.2.S:215-217’ye dayanarak Beyrûnî’nin yerçekimiyle ilgili delillerini ortaya koyar. Bu durum göstermektedir ki, İslâm alimleri, Newton’dan asırlarca önce yerçekimini keşfetmişler, bu konuda teoriler ortaya atmışlardır. 

Sarkacı saate Galile (1564-1642) den önce İbn-i Yunus uyguladı. Hâzin, Mizan-ül Hikme adlı eserinde teraziler hakkında bilgi verdi, birçok maddenin özgül ağırlığını hesapladı. Beyrunî ise, 18 maddenin özgül ağırlığını, bir kısmı günümüzdekine tıpa tıp uygun olmak üzere hesapladı. Suyun yoğunluğunu buldu. Hâzinî havanın yoğunluğunu hesapladı. Rüzgârın hızıyla hava yoğunluğu arasındaki bağlantıyı, Toriçelli (1608-1647) den önce hesapladı. 

Atomda yoğun bir enerji bulunduğunu, parçalanabileceğini ve parçalandığı zaman Bağdat’ı altüst edebilecek bir güce sahip olduğunu ilk defa ileri süren, “Kimyanın Babası” unvanını alan Câbir bin Hayyam (721-805) olmuştur. 

Nasirüddin Tûsî’nin talebesi Kutbeddin Şîrazî, Dekart’tan üçyüz yıl önce alâimüssemâ (gökkuşağı) olayını doğru olarak anlattı. 

Einstein (1879-1955) in üzerinde çalışma yapıp tamamlayamadığı zayıf ve elektromanyetik kuvvetlerin birleşik alan teorisiyle Profesör Abdüsselâm (1926- ) 1979’da Nobel Armağanı aldı.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: