Bediüzzaman Rus Esaretinden Nasıl Kurtuldu?

Bu da pek az bildiğimiz sırlı bir olaydır.

Bediüzzaman, bir türlü hatıralarını anlatmaz,hele teferruatlarına hiç girmez. Şahsi faziletini öne çıkarmamaya daima özen gösterir …bediüzzman

Rusların elinden nasıl kurtulduğuna dair çok az şey anlatmıştır. Eski Van müftülerinden Ömer efendiye anlattığını talebesi molla Hamit şöyle nakletmiş.
Rusya da iken,bazen kimsesiz yerlerde dolaşırdım.Düşünüyordum:ben bunların arasında ölsem,beni bir Müslüman bulur mu? Beni bu Ruslar nasıl kaldırır?
Ya Rabbi, Sen bilirsin,bana bir kapı aç.’diye düşüne düşüne düşüne kaldığım yere geliyordum.

Önünde üç dört merkep olan Arap kıyafetli birisi yanımdan geçerken,bana: Esselamü Aleyküm seni buradan çıkarsam Türkiye’ye gider misin? dedi.

Ben giderim, fakat buradan nasıl çıkacağız ? dedim
Çünkü etrafı Diyarbekir kalası gibi kapalı ve dört kapısı olan bir yerde bulunuyordum. Kapılarda da esirlerin resimleri bulunuyordu.Bu sebeple:
Nöbetçiler bizi tanırlar. Nasıl geçerim!dedim
O şahıs:sen benim entarimi giy,merkepleri sür,ileri git. Ben arkadan gelir sana yetişirim dedi.

Ben kendi kendime ,bu adam boş adama benzemiyor!dedim.onun elbiselerini giydim ve merkepleri sürüp gittim.
Kapıdan geçtim nöbetçi bir şey demedi.
Dışarıya çıkınca, hatırıma ekmek geldi.Ekmeksiz ne yapacağım?diye düşündüm.Baktım torbada ekmek var.O şahısla 24 saat beraber gittik benim ayaklarım şişmişti.

O ben burada ayrılıyorum, seninle gelemem. İleride Çerkezler var, onlar senin dilini bilirler.dedi ve gitti.Ben düşündüm ki: doğru yoldan gitsem,Ruslar,Ermeniler var.onların dilini bilmem,beni geri çevirirler…Baktım orada ayrıca ince bir yol var. O yolu takip edip akşama kadar gittim.o esnada gözüme bir inek ilişti.
Bu ineği sürsem ,nasıl olsa beni insanların olduğu bir yere götürür diye hayvanı önüm sıra sürdüm. İnek bir mağaranın önüne geldi durdu. Baktım mağaradan yaşlı bir zat çıktı. Bu piri fani abid beni ismen cismen biliyordu.

Bana hoş geldin ehlen ve sehlen dedi.Beraber kaldığı mağaraya girdik. Bana dedi ki benim ekmeğim filan yok yaz kış bu ineğin sütünü sağar içerim.sonra süt sağıp getirdi.O güne kadar bu kadar lezzetli bir süt içmemiştim. Gece orada kaldım.
Bana dedi ki:

Sen Türkiye ye gidersin. Türk kardeşlerime çok selam et. Başlarında çok musibetler var,felaketler var.üç şeye riayet etsinler:Biri,Kuran dersine;biri Ezan-ı Muhammedi’yi yüksek sesle okumaya biride cemaatten ayrılmasınlar.’’ Daha sonra Bediüzzaman,Varşova,Viyana,Sofya yoluyla istanbul’a gelmiştir.

Kaynak: Başkasının Günahına Ağlayan Adam
Vehbi Vakkasoğlu

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: