Bediüzzaman Said Nursi – Mustafa Kemal Atatürk Görüşmesi
… Said Nursî’nin, Meclis’e sunduğu bu beyanname ve yaptığı şiddetli teşvik ve tavsiyeler oldukça etkili oldu ve 60’tan fazla mebus, düzenli olarak namaz kılmaya başladılar. Bu yoğun alakadan dolayı, mescit olarak kullanılan küçük odanın yerine, daha büyük bir oda kullanılmaya başlandı. Mebuslar üzerinde ciddi tesir bırakan bu beyanname, Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın tepkisini çekti. Bir gün, çok sayıda mebusun bulunduğu bir zeminde Said Nursî’ye olan kızgınlığını bağırarak şöyle gösterdi:
“Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır. Sizi, yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilaf verdiniz.“
Said Nursî de, aynı şiddet ve kararlılıkla şu cevabı verdi:
“Paşa! Paşa! İslâmiyette, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur.”
Bu olay, biraz önce de belirttiğimiz gibi, birçok şahit önünde cereyan etti. (Mesela, Siverek mebusu Abdülgani Ensari gibi. bk. Badıllı, Nursî, 1:572.) Bu hadiseyi ve Bediüzzaman’ın Ankara günlerini pek çok şahit nakletmiştir. Ayrıca Bediüzzaman’ın eserlerinde de ana hatlarıyla yer almıştır. Bediüzzaman’ın ifadelerinin kitaplarında yer aldığı dönemde halen hayatta olan başta İsmet İnönü gibi pek çok mebus bu konular hakkında her hangi bir inkârda bulunmaması bu ifadelerin doğruluğu konusunda bir delil olarak sunulabilir.
Hatta o esnada hazır bulunan mebuslar, Said Nursî için endişeye kapılmışlardı. Bu sözlerinden dolayı canı yanabilirdi. Fakat Mustafa Kemal kızgınlığını bastırdı ve zımnen özür diledi. Çünkü iki gün sonra, makamında Said Nursî’yle iki saatlik bir görüşme yaptı.
İslâm düşmanları arasında ün kazanmak ümidiyle İslâm’a saldırmanın ve onun şeâirini ortadan kaldırmaya çalışmanın millete, ülkeye ve İslâm dünyasına büyük zarar vereceği konusunda, Mustafa Kemal’i uyarmak için bir fırsat yakalamıştı. Eğer bir inkılâp yapılacaksa, Kur’ân esas alınarak yapılmalıydı. Hırsını; makam ve şöhret arzusunu tatmin etmek için İslâm’a saldırarak, Türk ve İslâm düşmanlarının beğenisini kazanmaya çalışmanın büyük bir yanlış olduğunu dile getirdi.
Mustafa Kemal, “bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiği hâlde” bu sözlerinden dolayı, Said Nursî’ye, görünüşe bakılırsa kırılmamıştı. Bilakis onu sakinleştirmeye ve nüfuzundan yararlanmak için onu kazanmaya çalıştı. Nursî’ye, Şeyh Senûsî’nin makamını, yani Doğu Anadolu Genel Vaizliği’ni, 300 lira maaş, mebusluk ve Dârül-Hikmeti’1-İslâmiye’de sahip olduğu makamına denk bir makam, ayrıca bir köşk gibi cazip tekliflerde bulundu. Ancak Said Nursî bu tekliflerin hiçbirisini kabul etmedi. Bunun sebeplerini incelemeye geçmeden önce, Medresetü’z-Zehrâ’nın inşaatıyla ilgili kanun teklifini imzalayan 167 mebustan birisinin de Mustafa Kemal olduğunu ifade edelim.
Mary F. Weld, Bediüzzaman Said Nursi Entellektüel Biyografisi isimli eserinde istifade edilerek hazırlanmıştır.
Kaynak: SorularlaRisale.com
Yazarın Notu: Binlerce mahkemelerden geçen Tarihçe-i Hayattaki görüşme meselesi şayet yalan olsaydı o yazı ya kitaptan çıkarılırdı ya da kitap yasaklanırdı. Bu kadar beraat kararları bile bu görüşmenin yalan olmadığını tasdik etmez mi?