Bediüzzaman Said Nursi’nin Yıkanıyor Naaşı
Bediüzzaman Said Nursi’nin cenazesini
Yıkayacak Urfalı Molla Abdülhamit Efendi
Zübeyir, Bayram, Hüsnü, Abdullah Ağabey
Sıddık dost, Aziz muhatap Hulusi bey
Yardım eder Molla Abdülhamit Efendiye
Bediüzzaman’ın yıkanır naaş’ı böylece
Yıkanırken Hazreti Üstadın cenazesi
İncecik düşüyordu yağmur taneleri
Zerreler halinde hafiften yağmur yağar
Emsali görülmemiş rengârenk kuşlar uçar
Şimdiye dek hiç görülmemiş eşi benzeri
Tur atıyordu kuşlar çok güzeldi renkleri
Sürüyle ak kanatlı güvercinler
Dergâhı devamlı tavaf eder
Ulu Cami’de hatimler okunur binlerce
Yükseldi Kur’an ayetleri gökyüzüne
Sanki eşsiz ilahi bir musiki eşliğinde
Mırıldanmalar duyuluyor uğultu halinde
Bu gün yolcuydu son yüz yılın sahibi
Devamlı okunur binlerce Kur’an hatmi
Yeryüzü ile sonsuz sema arasında
Bereketli ticaret vardı Rahmet ayında
Küçücük rahmet damlaları düşerken gökten
Tespih, Tehlil, Tekbir sesleri çıkıyordu yerden
Cenabı Allah’a Hamd ve şükredildi
Yüce Mevla’dan af ve mağfiret dilendi
Edilen duaların kabulüne sanki alamet
Yağan rahmet, âdeta etti buna tam işaret
Okunan hatimlerin her bir harfine
Yedi yüz bin sevap indi yeryüzüne
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ’NİN
CENAZE NAMAZI
Küçük çaylar ırmakla eşleşti
Nehirler, koca denizle birleşti
Deryalar hep beraber geldi bir araya
Dönüştü koskocaman sonsuz okyanusa
Karınca misal, yollara düşer bütün nurcular
Yetişemez ise, gıyaben cenaze namazı kılar
İnsan okyanusu olur Halil İbrahim Dergâhı
On bin kişiyle kılındı, üstad’ın cenaze namazı
Birçok Milletvekili, Vali, Belediye Reisi
İştirak etti cenazeye on binlerce kişi
Hoca “Allah-ü Ekber” diyerek tekbiri aldı
Sanki Kâinatta ki tüm kulaklar çınladı
Ruhen, kalben feyizle, en içten okundu dualar
İkinci tekbirle kendine gelir namazdaki insanlar
Yaşlı gözler, üzüntülü kalpler, yaralı ruhlar
Bu halet-i ruhiye de okundu ulvi dualar
Boğazda düğümleniyordu kelimeler
Ağızda zor dönüyordu âdeta diller
Meydana geldi müthiş bir dua tufanı
Ta! Arş-ı âleme yükseliyordu rüzgârı
İmam, üçüncü tekbiri alır“Allah-ü Ekber” der
Dünyada sanki olur deprem, tüm Kâinat titrer
Tüm insanlık namına alınır birinci tekbir
Hayvanat adına ikinci “Allah-ü Ekber” denir
Bitkiler namı hesabına üçüncü tekbir söylenir
Sağa selam verilerek melekler tebrik edilir
Sola dönülerek selam denildi tüm ruhanilere
Üstadın ruhu, Rahmet-i Rahman’a edildi havale
Hoca döndü geriye sordu cemaate
Bediüzzaman’ı “nasıl bilirsiniz” diye
“En büyük bir müçtehittir” dedi Nur talebeleri
Dendi aynı zamanda kıyamet “Asrının vekili”
“Müceddid’dir” hem Asr-ı deccaliyette
Son yüzyılın “kutb-u azamıdır” elbette
Aynı anda “hem hâkim, hem de mürşittir”
“Ahir zamanın imamı, ayrıca halis seyyit’dir”
Nurun has talebeleri saydı bu özellikleri
Söyledi tüm ehl-i iman “bilemedik kadrini”
Bütün melekler ve ruhaniler için fatiha çekilir
İnsanlığa teselli için “El hükmü Lillah” denir
Üstadın ruhu dualar üstüne biner
Gökyüzünde nurani yıldızlara gider
Semavatta, karşılar galaksiler
Tebrik sırasına girdi tüm âlemler
Cansız ceset elbisesi kalır tabutta
Şimdi ise görev sırası toprakta
Sanki insan denizin de yüzüyordu cenaze
Tabut, kendi gidiyordu parmaklar üstünde
Yıllardır bu aziz misafiri hasretle bekler toprak
Seksen dört sene sonra kavuşabilir anacak
İzdihamdan iki saatte gidilir dergâha
Bediüzzaman verilecek artık toprağa
Müthiş bir kalabalık var, tüm insanlar üst üste
Herkes cezbe halinde, söz dinlemez hiç kimse
Hatta defin esnasında vali düşer yere
Az daha ezilecekti atlatılır büyük tehlike
Defin işlemi zor da olsa tamamlanır
Talkın verilerek tüm kalabalık dağılır
Üstadın yanına gelir Münker-Nekir
Rabbin kim? Nebin kimdir? Denir
Risale-i Nurdaki İman hakikatlerini
Bir anda okur üstad, tüm hepsini
Kâinattan müthiş bir alkış tufanı kopar
Basiretiyle keşfeder bunu Mehmet Kayalar
BEKİR ÖZCAN-BORBORUNBEKİR
www.NurNet.org