Bediüzzaman’ın 21 Aralık Kıyamet Yorumu
“Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır.” (Hadis)
Ramazan-ı Şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadis-i şerif hatırıma geldi. Belki, Risale-i Nur şakirtlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.
(2) لاَتَزَالُ طَاۤئِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى —şedde sayılır, tenvin sayılmaz—fıkrasının makam-ı cifrîsi bin beş yüz kırk iki (1542) ederek nihayet devamına ima eder. (3) لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ
(ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ (4—şedde sayılır—fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve âşikârâne, belki galibane, sonra tâ ‘kırk iki’ye kadar gizli ve mağlûbiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın ima eder. (5) وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللهِ لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ
حَتّٰى يَاْتِىَ اللهُ بِاَمْرِه 6-şedde sayılır—fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1545 olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder. لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ
Câ-yı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil’ittifak bin beş yüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette bin beş yüz altı (1506)’dan tâ ‘42’ye, tâ ‘45’e kadar üç inkılâb-ı azîmin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır.
Bu imalar gerçi yalnız bir tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil; fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalarla bir nevî kanaat, bir galip ihtimal gelebilir. Fatiha’da صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ 7 ashabının tâife-i kübrâsını târif eden
8 اَلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ fıkrası, şeddesiz bin beş yüz altı (1506) veya yedi ederek, tam tamına ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ 9 fıkrasının makamına tevafuku ve mânâsına tetabuku ve şedde sayılsa لاَتَزَالُ طَاۤئِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى 10 fıkrasına üç mânidar farkla tam muvafakatı ve mânen mutabakatı, bu hadisin imasını teyid edip remiz derecesine çıkarıyor. Ve müteaddit âyât-ı Kur’âniyede صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ kelimesi, bir mânâ-yı remziyle Risaletü’n-Nur’a mânâca ve cifirce ima etmesi remze yakın bir ima ile, Risaletü’n-Nur şakirtlerinin taifesi, âhirzamanda o taife-i kübrâ-i âzamın âhirlerinde bir hizb-i makbul olacağını işâret eder diye def’aten birden ihtar edildi. وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللهِ 11 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ
Kastamonu Lahikası
Bediüzzaman Said Nursi