Biz Her şeyi “O”ndan (asm) Öğrendik!
Zor zamanlardı. Dünya kederleri bir bir çökmüştü omzuma. Kurduğum ve duyduğum hiç bir cümle avutmuyordu beni. Kanayan yaralarım vardı. Kitap sayfaları ve insanlar üflesinler diye yaralarıma, medet umuyordum her birinden. Oysa 14 asır önce söylenen ne varsa bakmak lazımmış, bilemedim. Sonra bir kitabın arasından;
“İnsan ne için yaratılmışsa ona o kolaylaştırılır.” hadis-i şerifi çıktı bahtıma. İşte dedim istediğim bu, bana zor gelen ne varsa yaratılış gayeme ters oluşundanmış. Asıl yolculuk bundan sonraymış.
Güven duygumu kaybettiğim zamanlar oldu. Çetin bir imtihanın arifesindeydik hepimiz. Ağzımızdan çıkanı eğip bükmek hayatın bir parçasıydı. Hep bu cümleyi hatırlattım kendime. Nasıl da güvenilmez, bir de namaz kılıyor diyenlerin sayısı çokken, ağzımızdan çıkan her bir kelime bir senet değil mi bedeli ağır olan? Başkaları gibi olmamak için unutmamam lazım.
“Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kişidir.”
İnsanları çok iyi tanıdığımı düşündüm geçmişte. Duygularım hiç değişmez, sevdiğim her kişi hayatımın her döneminde benimle olur sandım. Omzumda ve kalbimde yaralarım yoktu henüz. Güven en büyük sermayemdi. Neden böyle söyledi, neden böyle yaptının derdine düşerken büyüdükçe, çok ve azın arasında gezinirken duygularım, yolumu yine bir ışık aydınlattı;
“Sevdiğini ölçülü sev! Çünkü o,bir gün nefret ettiğin kişi olabilir. Nefret ettiğinden de ölçülü nefret et. Çünkü o, bir gün sevgili dostun olabilir.”
Galiba hepimiz yavaş yavaş bencilleşiyoruz. Her şeyin en iyisi benim olsun diyenlerimizin sayısı arttı. Kalbime soruyorum o da aynı cevabı veriyor. Ama Efendimiz yine yine uyarıyor, hizaya çekiyorum kalbimi…
“Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.”
En çok utanma duygusunun kaybetmemiş olanları sevdim. Utanma duygum asla beni terk etmesin istedim büyüdükçe. Çocukca masumiyet benimle kalsın, normalleşmesin hiç bir şey. Nasıl olsa kimse görmüyor duygusu sardıkça benlikleri, utanma perdeleri bir bir yırtıldı. Çözüm yine Resulden geldi;
İnsanların Peygamberlerden öğrene geldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür.
Nasıl mümin oluruz, cevap “O”nda…Nasıl baba , nasıl anne,nasıl eş oluruz hepsi “O”nda.Ücreti veren miyiz cevap yine “O”nda..
“İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.”
Sevginizi nasıl gösterirsiniz. Ya da birini sevme nedeniniz nedir? Neden Allah’sa eğer yine bir müjde var hepimize; İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız
“Verilmiş sadakan vardır.”Ne çok kullanmışızdır kim bilir bu sözü ömrümüzde. Bir ihtiyaç sahibinin giderilmiş hizmeti sevinç olarak dönmüş “an”ımıza. Nedir sadaka sorusunun cevabı yine “O”ndan;
“(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.”
En çok evliliği konuşuyoruz bugünlerde. Televizyondaki izdivaç programları evi, arabası ve maaşı olanların iyi bir eş olacağını öğütlüyor ruhumuza. Ruhlar yorgun, evlilikler virane. Oysa kulak kabartsak geçmişten gelen sese;
“Kişi zevcesinin yüzüne baktığı vakit, zevcesi de onun yüzüne bakarsa Allah her ikisine de rahmet nazarıyla bakar. Keza erkek hanımının ellerini avucunun içine alınca o da zevcinin ellerini tutarsa parmaklarının arasından günahlar dökülür.”
Şöyle durup ardıma baktığımda ne varsa çözümsüz, Efendimizin cümleleriyle kolaylaşıvermiş. Ardına bakanlar ve yaşamı “Onunla kolaylaştıranlar bir kere daha anımsayacaktır Efendimizin güzel cümlelerini. Modern zamanlar sevdiklerimize dair unutmamamız gerekenleri cep telefonuna not ettiğimiz çağrılarla hatırlamamızı sağlıyor. Peki Efendimiz(s.a.v)’in doğum gününü bize ne hatırlatır. O’nun cümleleri bize neyi anlatır?
Tuğba Akbey İnan
Kaynak: cocukaile.net