Çağdaş Ergenler

Bakmayın siz Sokrates’in öyle dediğine sanırım hiçbir kuşakta ergenleri yetiştirmek günümüzde olduğu kadar şaşırtıcı ve zor bir niteliğe sahip olmamıştır. Geçmişte ortaya çıkan ergen kültürü ve onun şu an ki versiyonu olan günümüz ergenlerinin bizce temel iki ana özelliği vardır. Bağımsızlık ve özbenlik isteği.

Günümüz versiyonunda bu artık bağımsızlık sınırlarını da aşarak egoist ve hedonist (hazcı) bir yaklaşıma doğru hızla yol almaya başlamaktadır. Bu durun ebeveynleri çaresizliğe itmekte, ergen eğitiminde ne yapacaklarını bilemez bir hale getirmektedir.

Bu durum ebeveynlerin “Biz nerede yanlış yaptık? Ve nerede yanlış yapıyoruz?” sorularını sormalarına neden olmaktadır.

Bu anne babaların cevap aradıkları sorular bu günün sosyal problemlerini içeren felsefi, yansız, ya da entelektüel konularla ilgili değil çektikleri kişisel acılardan kaynaklanan sorulardır.

Bu ebeveynler “Onlar için iyi birer anne baba olmaya çalıştık; Onlara istedikleri her şeyi verdik. Kendilerine de bize de bunu nasıl yapabilirler? Biz bunu anlayamıyoruz” diyorlar.

Anne ve babaların merak ettikleri bu sorunun yanıtının sanıldığı kadar kolay ve basit olmadığını düşünüyoruz. Öyle olsaydı içinden çıkılmaz hale gelmeden ergen problemlerini kolay yoldan çözerdik. Bununla birlikte çağdaş ergenin ruhundaki bu huzursuzluğun kaynağı, bedensel büyümeyle doğru orantılı bir şekilde zihinsel büyümenin olmayışı ve bir önceki kuşağa tamamen yabancı olan bir dünyada yaşaması olabilir. Bu yaşam; uydu yayınlı televizyonun, internetin ve çok daha fazla teknolojinin olduğu küresel bir dünyadır. Modern teknoloji; imkânlarını insan kültürünün en iyisini de en kötüsünü de içerecek şekilde ergen çocuklarımızın önüne sermektedir.

Kendi gözlemlerimize dayanarak şunları söylemeliyiz ki ergen yetiştiren anne ve babalar tarihin hiçbir döneminde kendilerini bu denli yardıma muhtaç ve acziyet içerisinde hissetmemişlerdir. Aynı zamanda da geçmişte yaşamış olan anne ve babalar çocuk eğitiminde asla günümüzde olduğu kadar önemli bir konumda olmamışlardır.

Bütün araştırmalar ergenlerin hayatındaki en etkili kişilerin ebeveynler olduğunu göstermektedir. Günümüzde ebeveynlerden de kaynaklanan hatalı davranışlar nedeniyle bu önemli rolü çocuğun çevresi, çeteler, zararlı arkadaşlıklar almaktadır. Zaten zor bir durum olan ergenlik bu tür zararlı ilişkilerle çoğu zaman içinden çıkılamaz bir hale gelmektedir.

Bu durumlarda anne-babaların yapabilecekleri en önemli davranış ergene karşılıksız, koşulsuz ve pazarlıksız sevgi duyduklarını göstermeleri ve bunu ona hissettirmeleridir.

Bir anne-baba çocuklarını nasıl sevmez? Tabii ki onları seviyoruz! Dediğinizi duyar gibiyiz. Ebeveynlerin ergen çocuklarını sevmediklerini söylemiyoruz, demek istediğimiz; binlerce genç bu sevgiyi hissetmiyor. Birçok anne ve baba bunu içten olamadıkları için değil, duygusal seviyede ergene sevgisini etkili bir şekilde nasıl ifade edeceğini bilmediği için başaramamaktadır.

Dilleri bile farklı… Bizden farklı düşünüyorlar ve farklı şeylere gülüyorlar. Pek çok sorunları var. Boy, sivilce, şişmanlık, güzellik, çirkinlik, dikkatsizlik, aşk ve başarısızlık bunlardan sadece birkaçı. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de, geleceklerini belirleyecek sınavlarla karşı karşıya gelmek zorundalar…

 Ergenlik dönemindeki gençler bu sorunlarla mücadele ederken, acaba aileleri ne ölçüde onların yanında olabiliyor? Peki ya siz? Çocuğunuzun davranışlarına gülüyor musunuz? Kızıyor musunuz? yoksa onu anlamaya mı çalışıyorsunuz?

Ergen sorunları ile ilgili görüştüğümüz ebeveynler genelde benzer sorunlardan şikâyet ediyorlar. Bize çocuğu ile ilgili sıkıntılarını anlatan bir annenin sorusu ve bizim verdiğimiz cevaplar şöyleydi:

Soru: 15 yaşında bir kızım var. Hayatı eşim ve bana zehir etti. Evimizde huzur kalmadı. Onunla anlaşabilmek için inanın her yolu denedim. İyilikle konuşarak, alttan alarak, kavgayla, hatta dayakla ona bir türlü ulaşamadım. Psikologa dahi gittik. Hırçın, şiddet eğilimli, sorumsuz biri. Bununla birlikte başarılı olduğu halde arkadaşlarına uyup bunu da yitiren bir kız haline dönüştü. Babayla hiçbir şekilde diyalogu da çekincesi de yok. Ne yapacağımı şaşırdım. Bana yardımcı olursanız sevinirim.

Cevap:  Çocuğa sevginizi göstermeniz, hissettirmeniz gerekiyor. Çocuğunuz bunu hissedemeyebilir. Sevdiğinizi bilse bile bunu hissetmek ister. Hissedemedikçe sizinle çatışır. Bunun için tavsiyelerimiz şunlar:

1. Ergenin en önemli ihtiyacı kabul görmektir. Çocuğunuzu bütün aşırılıklarına ve hoşlanmadığınız davranışlarına rağmen, olduğu gibi kabul edin. Çocuğunuzu kabullenmezseniz o kabul göreceği başka yerler bulacak ve sizden daha çok uzaklaşacaktır. Onu ne yaparsa yapsın çok sevdiğinizi ve her haliyle kabul ettiğinizi kendisine de söyleyin. Sen benim evladımsın ve ne kadar kötü şeyler yaşarsak yaşayalım ben seni çok seviyorum, seni olduğun gibi kabul edeceğim deyin.

2. Bu kabulünüz lafta kalmasın. Çocuğunuzu eleştirmeyin, yargılamayın, olumsuz iletiler göndermeyin, hesap sorar tarzda konuşmayı bırakın. “Ne kadar dağınıksın? Hiç söz dinlemiyorsun. Sen kendini ne sanıyorsun? Ne biçim kıyafet bu? Gene mi bunlarla uğraşıyorsun? Ders çalışsana” gibi cümleler kullanırsanız, onu olduğu gibi kabul etmiş olmazsınız.

3. Gerçekten zararlı olan davranışlarından rahatsız olduğunuzu ifade etmek için sen iletisi değil ben iletisi kullanın. “O arkadaşlarınla görüştükçe onlara benziyorsun, onlar gibi oluyorsun” demek yerine “O arkadaşlarınla görüşmen beni üzüyor, senin için endişeleniyorum” gibi cümleler kullanın. Onun hoşlanmadığınız davranışlarını değil, o davranışların size hissettirdiği şeyi ben diliyle söyleyin.

4. Çocuğunuzun karşısında sinirlenmeyin, bağırmayın sakin, kararlı ve makul olun. Onu yargılamayın, yargıladığınız şeyi daha çok yapabilir.

5. Çocuğunuza sırf kendi istediğiniz bir şeyi yaptırmak için iyi davranmaktan, güzellikle yaklaşmaktan kaçının. Çocuk kendi lafınızı dinletmek için ona iyi davrandığınızı anlar, samimiyetinize inanmaz, güveni kırılır. “Hadi kızım bak senden şunu istiyorum, hadi benim canım yavrum” gibi kendi emeliniz için canım cicim cümleleri kullanmayın. Bu gibi cümleleri sadece sevginizi göstermek için kullanın, çocuk dediğinize gelsin diye değil.

6. Eşinizle beraber hareket edin. Mesela kızınızı kabul ettiğiniz konuşmasını beraber yapın. Anne babaların kafasında “ben ana babayım, evladım benim lafımı nasıl dinlemez” gibi bir kabul vardır. Bundan kurtulmaya çalışmak lazım. Bu bir kısır döngüdür, çocuklarımıza bizim lafımızı dinlemeleri gerektiğini hatırlattıkça dinlemezler. Onlara laf dinletme ısrarımız olmazsa bizi daha ciddiye alırlar. Bağırdıkça kızdıkça tersini yapabilirler. Eşinizle bu konuda hemfikir olun (kabul etme, bağırmama, kızmama, çocuğumuza bizim lafımızı dinlemesi gereken bir yaratık gözüyle bakmama konusunda).

7. Uyguladığınız şeyleri doğru olduğu için yapın, olaylar ya da kızınız istediğiniz gibi olsun diye değil. Durum istediğiniz gibi olmazsa doğruları uygulamaktan vazgeçmeyin. Sebat edin, doğru davranırsanız uzun bir süreç istese bile doğru sonuçlar mutlaka gelecektir. Yeter ki sabırlı olun.

Unutmayalım ki, biz çocuklarımızın sahibi değiliz, öyle olsaydık onlara her istediğimizi yaptırabilirdik. Onlar kendi özel kişilikleri ve özgür olma istekleri olan birer bireylerdir. Biz istiyoruz diye bizim istediğimiz gibi olmak zorunda değildirler. Çocuklarımızın sahibi olmadığımızı anladığımız an birçok sorunu aşmış oluruz.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / NurNet.Org / Çocuk Eğitiminde Şimdiki Aklım Olsaydı Kitabından Alıntıdır.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: