Cuma Ne Demektir? Cuma’nın Önemi Nedir?

Semavî, gayr-i semavî bütün dinlerin kutsal saydığı bazı özel günler vardır ve bu zaman dilimlerinde kendine özgü birtakım toplu ibadetler yerine getirilir. Hafta günleri içinde Yahudiler cumartesiyi, Hıristiyanlar da pazarı kutsal kabul ederler. Biz Müslümanlar için ise cuma günü bizzat Allah ve Rasûlü (sas) tarafından haftalık ibadet ve toplantı günü olarak teşri’ buyrulmuştur. “Toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki (cem’) kökünden türetilmiş bir isim olan cum’a (cumua, cumaa) kelimesi, aynı zamanda Kur’ân-ı Kerim’in 62. sûresi’nin de adıdır.

Burûç sûresindeki “Burçlarla süslü göğe, yevm-i mev’ûd’a, şâhid ve meşhûd’a kasem ederim ki…” (85/1-3) âyetinde geçen ve üzerinde yemin edilen şâhid ve meşhûd’tan muradın ne olduğuna dair yapılan tefsirlerden bir tanesi de, şâhid’in cuma, meşhûdun da arafe günü olduğu şeklindedir ki, bunu bildiren bazı hadisler bulunmaktadır: “Yevm-i mev’ûd (va’d olunan gün), kıyamet günü; şâhid, cuma günü; ve meşhûd da arafe günüdür. Cuma günü bizim için Allah’ın (hazırlamış olduğu) bir zahîresi (nimet deposu)dur.” “Meşhûd, arafe günü; şâhid ise cuma günüdür.” , “Günlerin efendisi, cuma günüdür; o, şâhiddir. Meşhûd ise arafe günüdür.”

Bir başka yoruma göre: “Âyetteki (şâhid ile değil de) meşhûd ile cuma günü kastedilmiştir. Zira cuma günü, bütün müslümanların, namaz için ve Allah’ı zikretmek için toplandıkları (meşhûd oldukları) bir gündür. Şu iki hadis de, cuma gününe “meşhûd” dendiğine delalet etmektedir: “Cuma günü bana çokça salat ü selam getirin. Çünkü bu gün, meleklerin kendisini müşahede ettiği, hazır bulunduğu meşhûd bir gündür.” , “Melekler, cuma günü camilerin kapılarında hazır bulunurlar ve (girenlerin) adlarını yazarlar. İmam minbere çıkınca, bu sahifeler dürülür-kapatılır.”

İsim isim kaydederek şahit olma şeklindeki bu özellik, sadece cuma gününde mevcuttur. Dolayısıyla bundan ötürü, bu güne “meşhûd” denebilir. Nitekim Hak Teala, “Sabah namazı meşhûddur. Hem gece hem de gündüz melekleri sabah namazında hazır olurlar, şahid olurlar.” [İsra 17/78] buyurmuştur. Rivâyet olunduğuna göre, gece ve gündüz melekleri sabah namazı vaktinde orada hazır bulurlar, görev devir-teslimi yaparlar. Bu yüzden sabah namazı, meleklerin ona şahid oluşundan ötürü meşhûd diye adlandırılmıştır. İşte cuma günü de böyle meşhûd bir gündür.” Binâenaleyh mezkur hadislerin ışığında âyette geçen şâhid veya meşhûd gün olan cuma üzerine yemin edilmesi, bugünün Allah’ın katındaki ehemmiyet, kutsiyet, fazilet ve kıymetini açıkça ifade etmiş olmaktadır.

İslam’dan önceki dönemde haftanın altıncı gününe (bize göre cuma) arûbe denirdi. Ârâmî dilinde arafe günü anlamına gelen arûbe, Yahudilerin yedinci gün olan cumartesiye hazırlık yaptıkları ve bunun için Medine’de sabahtan öğleye kadar pazar kurdukları bir gündü. Mahlukatın mükemmel şeklinin yahut Hz. Adem’in yaratılışının o gün tamamlanması sebebiyle bugüne cuma adının verildiği söylenmiştir. Yine bu isimlendirmeyi, Kureyş’in atalarından olup bugünde kavmini toplayan, onlara Harem’e saygı göstermelerini emreden ve kendi neslinden bir peygamberin geleceğini haber veren Ka’b b. Lüeyy’e kadar götürenler olduğu gibi [bu kişinin Kusay olduğu da söylenmiştir], bugünün hicretten önce Medine’de Ensar tarafından toplantı ve ibadet günü olarak seçilmesine bağlayanlar ve ismi bu tarihten itibaren başlatanlar da vardır.

Cuma adı verilmesi bilhassa toplantı günü olmasından kaynaklanmaktadır ki ismini alan sûrede: “Ey iman edenler! Cuma günü cuma namazına ezan ile çağrıldığınız zaman derhal Allah’ı zikretmeye (hutbe ve namaza) koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır. Namaz tamamlanınca yeryüzüne yayılın, işinize gücünüze bakın, Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Ve daima Allah’ı anın ki felah bulasınız.” [Cum’a 62/9-10] buyrulmuş olması, cuma namazının –hicret esnasında – farz kılınmasından önce de bugünün aynı isimle anıldığını ve bir toplantı günü olduğunu göstermektedir. Cuma gününün en kutsal unsuru, cuma namazıdır. Cumanın kulluk cihetiyle en mühim sırrı da, mü’minlerin kalplerini birleştirmesi ve dillerini bir kelimede cem’ etmesidir. Günlük beş vakit namazdan daha yoğun olarak bu cuma namazında Müslümanlar bir araya gelirler ve topluca İlahî dergaha yönelirler. Ümmetin birlik ve dirliğini kuvvetlendirici, kardeşliklerini özleştirici bir misyon eda eder cuma namazları.

Cuma gününün kudsiyeti ve müslümanlar için hususiyeti hakkında şeref-sudûr olan birçok hadis-i şeriften anlaşıldığına göre: Allah Teala cuma gününe diğer günlerin üstünde bir kutsiyet atfetmiş, sonra o gününü tespit edip onda topluca Allah’a ibadet etme mevzuunda Yahudi ve Hıristiyanları muhayyer bırakmıştır; ancak onlar bugünü belirleme konusunda ihtilafa düşmüşler; Yahudiler cumartesiyi, Hıristiyanlar da pazarı haftalık bayram ve ibadet günü olarak tayin etmişlerdir. Allah, cuma gününü Ümmet-i Muhammed’e nasip eylemiştir. Cuma günü, Müslümanların haftalık bayramıdır. Bir cuma günü Allah Rasûlü: “Ey Müslümanlar! Bu öyle bir gündür ki, Allah Teala, onu sizlere bayram kılmıştır.” buyurmuştur. Her bayramda mutlaka bir kutlama ve merasim biçimi ve bunun da sebepleri vardır. Bu bağlamda cuma gününü kutlamaya sevkeden belli başlı hususiyetleri hadis-i şeriflerden istinbatla şöylece sıralamak mümkündür:

Allah katında haftalık günlerin en şereflisi ve en kıymetlisidir. Senenin en hayırlı günlerindendir. Müslümanların haftalık günlerin bayramıdır. Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gündür. Allah, Adem’i cuma günü yaratmıştır ; vazifeli olarak cennetten o gün yeryüzüne indirmiştir; [tevbesini o gün kabul etmiş ] onun ruhunu da o gün almıştır. Allah katında kurban ve ramazan bayramı günlerinden daha faziletlidir.? Kıyamet cuma günü kopacaktır. Mü’minler cennetten, Cemalullah’ı o gün temaşa edeceklerdir; yine o gün cennet ehli misk tepeleri üzerinde toplanacaklardır. Cuma günü yapılan ibadetler diğer günlerdekilerden daha faziletlidir. Cuma günü, ümmet-i Muhammed için hayır ve bereketi artırılmış bir gündür.

Cuma günü yapılan hayırlı işlerin de özel kıymeti, kutsiyeti ve makbuliyeti vardır. Amellerin sevabı, cuma gecelerinde binlere çıkar.” Hayırlar o günde sabitleşir, yüce ruhlar o gün bir araya toplanırlar. Meleklerin hazır bulundukları bir gündür. Vakfesi cumaya denk gelen hacca hacc-ı ekber (en büyük hac) denilir. [Efendimiz (sas) de, mübarek hac ziyaretlerinde Cuma günü vakfe yapmışlardır. Hacc-ı ekber ifadesi Kur’an’da da geçmektedir: Tevbe 9/3-4]. Cumanın gündüzünde –haram istekler haricindeki- duaların kabul olunacağı gizli bir icabet vakti bulunduğu gibi gecesinin son üçte birinde de bir icabet vakti bulunmaktadır; yine aynı zaman dilimi, meleklerin de hazır bulunduğu meşhûd bir an olmaktadır. [“Cuma günü içindeki icabet saati, ramazan’da kadir gecesi gibidir.” denilmiştir. Ka’b b. Mâlik: “Bir grup, anlaşarak cuma gününü dua etmek üzere taksim etseler, icabet vaktine daha kolay erişirler.” demiştir. [Canan, Kütüb-i Sitte, 12/501] Hz. Yakup, oğlu Yusuf’a karşı işledikleri suçtan dolayı diğer evlatları adına cuma gecesi istiğfar etmiştir [Yusuf 12/98]. Hafızayı güçlendirme namazı da cuma gecesi kılınır. Peygamber Efendimiz: “Kıyamet gününde her merhalede bana en yakın olanınız, dünyada bana en çok salat ve selam getireninizdir. Kim, cuma günü ve cuma gecesi bana salat ü selam getirirse, Cenab-ı Hak onun yetmişi ahiret ve otuzu dünya ihtiyaçlarından olmak üzere yüz hacetini giderir. Sonra Allah bir meleği vazifelendirir. Size nasıl hediyeler gelirse o da kabrime girer, bana salat edeni adı, nesebi ve kabilesine kadar haber verir. Ben de onu beyaz bir deftere yazarım.” buyurmuşlardır.

Cuma gününün dinen en bağlayıcı mükellefiyeti, cuma namazıdır. Zaruret olmaksızın üç cuma namazını peşpeşe terk eden kimsenin kalbi mühürlenir. Şeytanlar cumaya gitmek isteyen müslümanları engellemeye çalışırlar. Kim cuma günü yıkanır, yaya olarak erkenden mescide gider, hutbenin başına yetişir, imama yakın oturur, onu dinler ve malayani söz sarfetmezse, ona her adımı için bir yıllık amelin (oruçları ve namazlarıyla) sevabı yazılır; haftalık günahları affolunur. Cuma günü olunca, mescidlerin her bir kapısında melekler bulunur. İlk gelenleri sırayla yazarlar. İmam (minbere) oturunca defterleri kapatıp, zikri dinlenmeye giderler. Sünnete uygun olarak hutbeyi dinlemek, namaza dahil olmak, zikir ve duada hazır bulunmak, huşû, susmak gibi fiillerin sevaplarını ise hafaza melekleri yazmaya devam ederler.

Cuma günü bu kadar kutsi, bu kadar feyizli bir gün olmasına karşılık; yeryüzünde en şerli faaliyetler de genellikle yine bu günlerde yapılmaktadır. Nasıl Arafat’a çıkılan Arefe günü, haccın yümün ve bereketinin toplandığı gündür; aynen öyle de cuma günü de haftanın günleri içinde bir nokta-i beyzâdır. Onun lekelenmesiyle diğer günler de o lekeden nasiplerini alırlar. Allah bir kulunun ruhunu cuma gününde kabzederse bu onun saadetine ve iyi bir akibetle gittiğine işaret addedilir. Cuma günü veya gecesi vefat eden, şehid sayılır; kabir fitnesinden (azap ve sual) korunur. Yine cuma günü cehennem ateşi yakılmaz, kapıları kapatılır.

Cuma namazı kılmak, her akıl-bâliğ mü’min erkeğe farz-ı ayndır [Cuma 62/9-10] . Ezan okununca başka şeylerle uğraşılmayıp hemen camiye gidilmesi vaciptir. Bunun dışında cuma günü yapılması sünnet olan bazı ameller vardır: Cuma sabah namazında Secde ve Dehr/İnsan sûrelerini okumak. Cuma namazı öncesi yıkanmak. Misvak veya fırça ile ağzı temizlemek. Hoş koku sürünmek. Tevbe ve istiğfarlarla manen arınmak. Dua, zikir ve tesbihlerde bulunmak. Hz. Peygamber’e çokça salât ü selâm getirmek. Cuma gününe mahsus güzel elbiseler giymek. Güler yüzlü ve sevinçli olmak. Camiye erken gitmek ve iki rek’at tahiyyetü’l-mescid namazı kılmak. Kehf sûresini okumak veya dinlemek. Mescidleri temizleyip kokulandırmak. Cuma namazında Cum’a ve Münâfikûn veya A’lâ ve Gâşiye sûrelerini okumak. Hatip hutbeye çıkıncaya kadar ibadetle meşgul olmak…

Cuma günü, bayram günü olduğundan, bir gün önce veya sonrası olmaksızın sadece o güne has oruç tutmak haramdır. Camiye ezandan sonra girmek; zaruret olmaksızın, imam minbere çıkıp iç ezanın okunmasından itibaren namaz kılınıncaya kadar alışveriş ve benzeri bir dünya işiyle meşgul olmak ve cuma namazı vakti girdikten sonra namazı kılmadan yolculuğa çıkmak ise dinen kerih görülmüştür.

Hutbe esnasında boş konuşan ve başka şeylerle ilgilenen kişi sevaptan mahrum kalır; ancak cumaya ezandan önce gelen, mü’minleri rahatsız etmeyen, hutbeyi sükûnet ve edep içinde dinleyen, namazı huşu ile kılanın bu namazı ise, bir önceki cumaya ve fazladan da üç güne kadar (işlemiş olduğu) günahlara keffarettir; zira Cenab-ı Hak: “Kim bir hayır yaparsa bu kendisinden on misliyle kabul edilir.” buyurmuştur [En’am 6/160]. Bu sebeple cuma günü salih amelleri artırmalıdır. Allah’ın kardeş ilan ettiği Müslümanlar, bütün mübarek gün ve gecelerde olduğu gibi cumayı da bir vesile, bir fırsat bilerek yaratılış gayeleri olan ubûdiyetin [Zâriyât 51/56] gereğini hayırda yarış emr-i Sübhânî’si [Bakara 2/148] ufkunda sergilerler ve sergilemelidirler. İslam uleması arasında cumayla alakalı atasözü hükmünde bir değerlendirmeyle konuyu bağlayalım: “Cuma haftanın, ramazan yılın, hac ise ömrün ölçüsüdür.”

 Musa Hub / herkul.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: