Doğru Düşünce

Muhakemenin sıhhati bozulunca fikrin selameti bozuluyor, fikrin selameti bozulunca nazarın istikameti bozuluyor, nazarın istikameti bozulunca kalpler bozuluyor.

Bütün bunlar nasıl oluyor? Bir saraya girmek için yüz kapı var ama biri kapalı, ifsat ediciler, inkar ehli size bu kapalı kapıyı gösteriyor onu sizin nazarınıza veriyor giremezsin diyor, oysa doksan dokuz kapı açık, onu aklınıza getirmiyor. Böylece fikirde sapma meydana geldi, fikir değişince bakış açısı değişiyor, dünyaya insanlara hatta sevdiklerinize bile olumsuz yanlarını düşünerek bakıyor ona göre değerlendirme yapıyorsunuz, bu böyle devam ederse kalp ifsat oluyor, iyilik düşünemiyor, herkes kötü herşey fena battık bittik.. böyle bir anlayış içinde bulunan insan güzel şey düşünemez faydalı icraatta bulunamaz.
Doğru düşünmek için aklın yanına kalbi de koymak gerek, gözün görebilmesi için hem siyahının hem beyazının olması gerektiği gibi.

Kalpsiz akıl olmaz, göz verileri toplar veriler akıl süzgeçinden geçer kararı kalp verir. Burada önemli bir konuya açıklık getirelim. Kalpten kasıt kan pompalayan kozalak yapılı bölge değil, manevi anlamda kalpten bahis ediyoruz, duyguların sultanı olan şey, bunun yerini bilemiyoruz, belki beyinde bir yerde belki başka bir yerde.

Hatta önce kalp harekete geçer akıl verileri onun istediği şekilde toplar. Buna algıda seçicilik deniyor, insan ihtiyaç duyduğu şeyleri alır. Kuranın bir ayetinde “kalpleri vardır ama fıkh edemezler” diyor buradan da anlaşılacağı üzere düşünme ayırt edebilme fikir üretme yeri kalptir. Yine Kuranı kerimde “gözleri vardır görmezler kulakları vardır işitmezler” buradan anlaşılacağı üzere her kalp, her göz, her kulak doğru çalışmıyor, (sebepleri başka bir konuda işlenebilir.)

“Avamın nazarı evamın nazarı gibidir” bilgi ilim olmayan insan böcek gibi düşünür sadece yemek içmek üretmek barınmak.
Kısacası kalbi olmayan insanın hayvandan farkı yoktur.

Düşünce üretmek, farkındalık ortaya koymak, kâinatı okumak, Yaratıcıyı bilmek ve itaat etmek insan olmanın gereğidir. Batı medeniyetinin insanlık için saadet üretememesinin başlıca nedeni kalbi bir kenara bırakmış olmalarıdır. Son model arabaları son teknoloji evleri var ama sıcacık yuvaları yok, doğru dürüst aileleri yok, her şey maddeden ibaret.

Akıl ve kalp bozulabilir doğru düşünce için bunların sağlıklı çalışması gerekiyor. Bozulmuş aklın ve kalbin ilacı Kurana tabii olmaktır. “Kalplerinin üzerinde kilit olanlar Kuranı düşünmez”, demek kalpler mühürlenince düşünce bozuluyor. “Kendilerine emanet edilmiş kalbi bozanlar zalimlerin ta kendileridir” bu ifade Kurana aittir. Kalbin en önemli hastalığı kibirdir, inkar da buradan çıkıyor.

Riya, kıskançlık, suizan, şöhret hissi, gıybet hepsi birer kalp hastalığıdır. Allah’a karşı çok muhtaç olan biri nasıl kibirlenebilir, insanın kibre hakkı yok, böyle bir varlığa secde etmekle mükelleftir. Vücudunun devamı için bir saniyede yüz elli katrilyon reaksiyon gerekiyor, sadece bir noktayı görebilmek için iki milyar reaksiyona ihtiyaç var. Yerini bile bilmediğin pankreasın tıkır tıkır çalışıyor. Bir saniye için bile Allah’a ne kadar muhtacız.

Vücudumuzda enfeksiyonlar daima vardır ama bağışıklık sistemimiz bunları baskılar vücuda yayılmasını engeller. Kalpte de bazı marazlar olabilir bunların ibadetle taatle, Kurani nazarla bastırılması gerekir. Evrene, kendine, tabiata Kuran nazarıyla bakanın kibri değil tevazusu artar.

Doğru düşünce için eleştirel bakış olmalı, sahabenin en önemli özelliği buydu sorguluyordu. Bedir savaşı için Peygamberimizin stratejisini değiştirmişlerdir. Günümüz Müslümanlarının en büyük sorunu bu olsa gerek, büyüğümüz dediği insanları sorgulamıyor. Bediüzzaman Hazretleri uzlete çekilmek istiyor ama talebeleri buna musaade etmiyor, talebeleri “en iyisini siz bilirsiniz biz size akıl veremeyiz” demiyor “hayır üstadım bu doğru değil” diyerek güzel bir talebelik örneğini ortaya koyuyorlar.

İlişkiler baba evlat, karı koca, hoca talebe arasında da böyle olmalı, “benim dediğim” diye bir şey söz konusu olamaz. Yaşı, konumu hiç kimseyi eleştirilemez yapmaz.

İslam dininde “hürriyeti kelama serbestiyet vardır” diye bir kavram vardır, saygı ihlal edilmeden her şey konuşulur, çerçeveyi sadece vahiy çizer.

Allah, Peygamberine istişare et diye emrediyor. Kurum amirine, tarikat şeyhine, okul müdürüne, aşiret reisine ne oluyor.

Eleştirilsel düşünce, kanıt kullanımı, açık iletişim, esneklik bunlar olmazsa olmazlarımızdır. Önyargı, yanlış bilgi, duygusal tepki, dogmatizm (otoritelerce ileri sürülen düşünce ve ilkeleri kanıt aramaksızın, incelemeksizin ve eleştirmeksizin bilgi sayan anlayıştır) bunlar hayatımızdan çıkarmamız gereken davranışlardır.

Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhya-yı din ile olur şu milletin ihyası.

Çetin KILIÇ

Kaynak RNK, İlim irfan okulu Doç. Dr. Kasım TAKIM

Sende yorum yazabilirsin