Dünya Barışına Katkı Sağlayacak Olan Nübüvvet Çizgisidir

Said Nursî’nin fikirleri dünya barışını sağlar

Kültürlerarası Köprü Derneği’nin (ICBA) düzenlediği “Küresel Barış İçin Diyalog Arayışları-I: Nübüvvet” konulu forum önceki gün İstanbul Ticaret Üniversitesi konferans salonunda gerçekleşti.

Moderatörlüğünü Av. Kadir Akbaş’ın yaptığı toplantıda Prof. Dr. Niyazi Öktem, Doç. Dr. İsmail Hacınebioğlu ve Yrd. Doç. Jamie Schillinger konuşmacı olarak yer aldı.

Açış konuşmasına “Bu toplantı bir başlangıçtır, bir besmeledir, inşaallah devamı gelir” sözleriyle başlayan ICBA Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hakan Yalman, insanoğlunun Hz. Âdem’den bugüne gösterdiği sosyal gelişim sürecinin biyolojik gelişimiyle benzerlikler gösterdiğine dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Hz. Âdem’i bir hücreye benzetirsek, ondan çoğalan insan nesli tıpkı insan vücudundaki dokular ve organlar gibi çeşitlilik göstermiştir. Ama neticede insan da biyolojik olarak tek bir ‘nokta’da özetlenmektedir. İşte insanlığın da, yüzyıllar boyu ayrıştıktan sonra, küreselleşmeyle birlikte farklılıklarını bir zenginlik olarak kabul edip ortak değerler etrafında yeniden bir araya gelmesi süreci gözlemlenmektedir. İşte tam da bu yeniden bütünleşme sürecinde nübüvvet müessesenin çok önemli bir fonksiyon icra ettiğini ve edebileceğini görmekteyiz.”

‘ÖTEKİLEŞTİRMEK’ KUR’ÂN’A ZIT

‘Ötekileştirme’nin anlamsızlığına dikkat çeken ve Kur’ân’ın ötekileştirmediğini, aksine birleştirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Niyazi Öktem “Hepimiz Hz. Âdem ve Hz. İbrahim (as) neslinden geliyoruz. Başlangıcımızda bir çelişki yok. Çelişkileri sonradan sosyal, siyasal vs. sebeplerle biz insanoğlu çıkarmışız. Aslında bütün din mensupları, özlerine dönse hep aynı şeyi söylediklerini, vahdeti dillendirdiklerini görecekler” dedi.

Bediüzzaman’ın geçmişte Papa’ya mektup yazarak ve Fener Patriği Athanegaros’u ziyaret ederek onları tevhide davet etmesinin çok önemli olaylar olduğunu da söyleyen Öktem, “Liderlerin böylesi mesajlar vermesi gerçekten çok önemlidir. Bu, onları takip eden kitlelerin de imana, hakikata geleceklerinin bir göstergesi olarak olarak kabul edilebilir. Said Nursî, bu anlamda, fikirleriyle dünyadaki barış sürecine büyük katkı sağlayacak bir insandır.” dedi.

İSMAİL TEZER-İSTANBUL

FELSEFE NÜBÜVVETİN HİZMETİNDE OLMALI

ICBA olarak “bütünleşme”nin hızlandırılmasına çalıştıklarını ve bunu çok önemsediklerini ifade eden Dr. Hakan Yalman, bu amaçla dernek olarak bütün dünyadaki insanların “Rabbini tanıma sürecine” katkı sağlamaya çalıştıklarını ve bunu da Bediüzzaman’ın Tabiat Risalesi gibi bazı temel eserlerinin bütün dünyada okunması ve anlaşılması yönündeki faaliyetlerle desteklediklerini ifade etti. Nübüvvet’in semavî dinlerin ortak konusu olduğuna dikkat çeken Yalman, “Nübüvvette birleşince, oradan yola çıkarak tevhidde de birleşeceğimizi umuyoruz. Bu amaçla ilk toplantımızı nübüvvet konusuna hasretmeyi düşündük” dedi.

Av. Kadir Akbaş ise, Bediüzzaman’ın Rabbimizi bize tarif eden “üç büyük delil”den biri olarak “nübüvvet”i sunduğuna dikkat çekerek, “Ene Risalesi’nde de bahsedildiği gibi, insanlık içerisinde Hz. Âdem’den beri iki silsile devam edegelmiştir. Bunlar nübüvvet ve felsefedir. Ama felsefe nübüvvete hizmet ettiği ve onun terbiyesinde olduğu sürece insanlık rahat etmiş, nice güzelliklere kavuşmuştur. Dolayısıyla dünya barışına katkı sağlayacak olan da bu nübüvvet çizgisidir” dedi.

BEDİÜZZAMAN’IN ÇAĞRISI, PEYGAMBERÎDİR

Yrd. Doç. Jamie Schillinger, Bediüzzaman’ın, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki ‘ortak düşmana karşı’ dayanışmayı arttırma yönündeki çağrısının Peygamberî bir çağrı olduğunu vurgu yaparak, Hristiyanların bazı konularda Said Nursî’nin düşüncelerinden istifade edebileceklerini söyledi. Said Nursî’nin ayet-i kerimelerden yola çıkarak ehl-i kitaba yaptığı çağrıya da dikkat çeken Schillinger, bu çağrılar üzerinde düşünülmesi ve bunların anlaşılması gerektiğine dikkat çekti.

“TEK BİR KELİME”DE BİR ARAYA GELEBİLİRİZ

Doç. Dr. İsmail Hacınebioğlu, farklı din ve kültürlerdeki insanların diyaloğu önünde öncelikle kavramsal bazı temel sıkıntıların olduğuna vurgu yaparak, “Belki de birbirimizi tam olarak anlayamamızın öncelikle sebebi, bu kavramsal sıkıntıdır” dedi. Tartışmaların daha ziyade epistemolojik alanla ilgili olduğunu dile getiren Hacınebioğlu, ‘saf bilgi’nin ne olduğunda birleşilebilirse temel problemin de ortadan kalkacağını söyledi. Peygamberlerin söylediği ‘ortak sözler’in, bilginin kaynağındaki ortaklığa dikkat çektiğini ve âyet-i kerimede yer alan “Sizinle bizim aramızdaki ortak olan kelimeye (Lâilâhe illâllah) gelin…” vurgusunda da bunun saklı olduğunu dile getiren Hacınebioğlu, Bediüzzaman’ın naklî bilgi ile aklî bilgiyi bir yerde buluşturduğunu, böylelikle bu ikisinin kaynağının aynı olduğunu işaret ettiğini söyledi.

Yeni Asya

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: