Dünya Barışının Formülü

Dünya barışını sağlamak insanlığın en önemli hedefidir. Bunun için anlayış, hoşgörü, olumlu yaklaşım, saygı, iş birliği, şiddete karşı olmak, eğitime önem vermek bunların hepsinin dünya barışına katkıları tartışılamaz.

Fakat çok iyi bilinmelidir ki. Müslümanı, Hristiyanı, Mecuzusi, Ecnevisi, nebatatı, hayvanatı, yeraltı, yerüstü, gökyüzü, ayı, yıldızı, zerresi, güneşi hiçbirini ayırmadan hepsi ile barışık, dost, kardeşçe huzur içinde bir hayat yaşamak ancak ve ancak şuurlu bir iman ile mümkündür.

“Allah bize yeter O ne güzel bir vekildir” ayetini dikkatli oku. Bizler İman şuuruyla biliyoruz ki sonsuz sevgili, sınırsız mükemmel bir Rabbimiz var. Allah’ın varlığına ve birliğine olan imanımız bize kâinatın ve insanın mükemmel olduğunu öğretti, o mükemmelliklere karşı bir meftunluk tutkulu bir bağlanma arzusu meydana getirdi, elemlerimizi zevke lezzete çevirdi.

Şuurlu iman ile ebedî, daimi, sonsuz olan Rabbimize bir intisap bir bağlılık bir münasebet meydana geliyor. O münasebet ve intisapla Allah’ın hadsiz mülküne bir malikiyet ve sahiplenme duygusu inkişaf ediyor. O intisap, münasebet ve bağlılık ile birlikte aynı zamanda ilgi ve alaka peyda oluyor.

Tıpkı evladın babaya olan bağlılığı, muhabbeti, sevgisi ve münasebeti babanın sahip olduğu mal, mülk ne varsa onlara da bir muhabbet hatta bizim deyip sahip çıkma duygusu meydana getirdiği gibi. Tıpkı köyüne olan sevginin, muhabbetin, intisabın ve münasebetin de aynı şekilde köyünün deresini, bağını, bahçesini, ağacını, sokağını insanını, hayvanını, havasını ve suyunu bizim diye sahiplendirip, sevdirip, muhabbet ettirdiği gibi.

Ülken için de böyledir, benim ülkem diyorsan, oraya aitsen o ülkenin her şeyi senindir. Bayrağından, marşına, toprağından, taşına, milli takımına, vatandaşına, hepsine sahipsin. İyilikleri ile sevinir, kötülükleri ile üzülürsün. Aynen öyle de. Ülkene, köyüne, babana olan bağlılığın gibi sonsuz kudret sahibi, sonsuz Baki sermedi olan Yüce Rabbimize, Allah’ımıza bağlandığımızda da kâinatta ne varsa hepsi bizimdir. İnsanıyla, nebatatıyla, hayvanıyla, yağmuruyla, rüzgarıyla Allah’ın yarattığı Allah’ın olan ne varsa “Benim Allahım” dediğimizde hepsi bizimdir.

Böyle düşünen bir kişi insana, hayvana, bitkiye, canlı cansız herhangi bir varlığa zarar veremez, vermez. Bilakis onların yaşaması için çalışır, onlara yardım eder, onların saadetleriyle saadetlenir, onların üzüntüsü ile hüzünlenir. Samimi dostluk bunu gerektirir.
Münasebet, alâka, uhuvvet ve dostluk sırrıyla hadsiz bir zevk meydana gelir.

İman şuuru ile hayatımız, vazifemiz, saadetimiz mahf olmaktan, faydasız olmaktan korunup kurtulduğu gibi lezzetlenir ve zevklenir.
Bu duygu ve düşünceler insanların kalplerinde, ruhlarında, hafızalarında nakşolur hayat bulursa dünyada savaş olmaz, dünyada terör olmaz, dünyada arsızlık, hırsızlık, ahlaksızlık, yalancılık olmaz. Barış olur, kardeşlik olur, sevgi olur, güzellik olur, muhabbet olur. Dünya yaşanabilir bir yer olur.

“Hasbunallahu ve niğmel vekil”
Bu konuda daha geniş malumat dördüncü şuada mevcuttur.

Çetin Kılıç

Kaynak ; Rnk

Sende yorum yazabilirsin