Düşüncemizi, toplumu cepheleştirecek sertlikte ifade etmemiz doğru mu?

Bir Emevi yöneticisi ve kumandanı olan Haccac-ı Zalim, 95 tarihinde kendi kurduğu Vasıt şehrinde 53 yaşında ölünce, Haccac’ın Emevi taraftarları mateme bürünmüş, karşıtları ise ölüm gününü bayram ilan etmişlerdi.

Böylece Irak’ta iki cephe oluşmaya başlıyordu, Haccac taraftarları ile Haccac karşıtları. İşte bu sıralarda Haccac taraftarı bir adam, çevresindeki Haccac karşıtlarına duyuracak sesle şöyle diyordu: – Ya Rab, büyük kumandan Haccac Hazretleri’nin şefaatinden beni mahrum eyleme!.

Bunu duyan Haccac karşıtı bir adam da düşüncesini şöyle dile getiriyordu: – Ya Rab, cehennemliği kesin olan zalim Haccac’a taraftar olmaktan beni muhafaza eyle!

Biri, Haccac’ın şefaati istenecek derecede cennetlik olduğunu iddia ediyor, öteki de onun taraftarı olmaktan Allah’a sığınılacak derecede cehennemlik biri olduğunu ileri sürüyordu. Toplumun cepheleşmesini körükleyen bu tür iddialardan rahatsızlık duyan mutedil insanlar da vardı. Onlar bu aşırı iddia sahiplerine ikazlarını şöyle yaptılar: -İkiniz de büyük veli Hasan Basri Hazretleri’nden Haccac’ın durumunu sorun. Bakalım şefaati istenecek derecede cennetlik biri mi diyecek, yoksa taraftarı olmaktan Allah’a sığınılacak derecede cehennemliğin teki mi olduğunu anlatacak öğrenin. Sonra gelin toplum içinde konuşmanızı ona göre ayarlayın.

Bu ikaz üzerine iki zıt iddia sahibi, tartışa tartışa büyük veli Hasan Basri Hazretleri’ne giderek Haccac hakkındaki iddialarını anlattılar. Hasan Basri Hazretleri, tartıştıkları Haccac’ın durumunu bunlara şöyle anlattı: – Haccac ölürken: “Rabb’im, demiş, halk Senin beni affetmeyeceğini zannediyor, ben ise Senin rahmetinin benim zulmümden çok olduğunu biliyor, affedeceğini ümid ediyorum. Bana halkın su-i zannıyla değil de benim hüsnü zannımla muamele eylemeni diliyorum!”

Böyle bir dua ile ölen Haccac’ın imansız gittiğini, cehennemliğin teki olduğunu iddia etmek dinen mümkün değil. Nitekim bunca zulmün, katlin sorumlusu olan Haccac’ın şefaati istenecek cennetliğin biri olduğunu iddia etmek de mümkün olmayacağı gibi!. Bundan sonra şu tembihte bulunur iddia sahiplerine:

– Unutmayın ki siz, tarafını tuttuğunuzu cennetlik, karşıtı olduğunuzu da cehennemlik ilan etme bilgisine de, hakkına da sahip değilsiniz! Düşüncenizi toplumu germeyecek yumuşaklıkta ifade etmeniz gerekir. Yoksa cepheleştirme fitnesini körüklemiş olma vebalinden kurtulamazsınız bu türlü aşırı iddialarınızla!..

Sakin bir üslupla yapılan bu uyarıyı dinledikten sonra, Haccac’dan şefaat isteyecek derecede cennetlik olduğunu iddia eden taraftar ile, Allah’a sığınılacak derecede cehennemlik biri olduğunu iddia eden aleyhtarı, düşünmeye başlarlar. Taraftarlık öfkesiyle ileri sürdükleri aşırı iddialarının toplumun birliğine zarar vereceğini kabul ederler. ‘Haccac’ın gerçek durumunu Allah bilir, biz taraftarlıkta aşırı gitmişiz.’ diyerek tartışa tartışa gittikleri yoldan bu defa konuşa konuşa döner, tahriksiz, yumuşak konuşma örneği verirler. Hasan Basri Hazretleri de sert iddiadan vazgeçip yumuşak kanaat açıklamaya yönelen iki karşıt insanı takdirle karşılar, ikisine de dua eder.

-Şimdi düşünme sırası bizde. Biz de taraftarı olduklarımızla, karşıtı bulunduklarımız hakkında böyle aşırılıkta ifade ve üslup kullanıyor muyuz? Böyle aşırı iddialarımızla biz de toplumu cepheleştiren tutum ve tavra girmiş oluyoruz muyuz?. Hasan Basri Hazretleri’nin aşırı üslup sahiplerine yaptığı uyarıları bizim için de geçerli mi? Ne demişti büyük veli iki karşıt iddia sahiplerine?

-Siz tarafını tuttuğunuzu cennetlik, karşıtı olduğunuzu da cehennemlik ilan etme bilgisine de, yetkisine de sahip değilsiniz! Toplumu cepheleştirmeyecek yumuşaklıkta ifade edin düşüncelerinizi!..

Doğru mu? Ülkemizde birlik beraberlik için bizim de böyle yumuşak üsluba ihtiyacımız kesin mi? Bir düşünsek mi?

Ahmed Şahin / Zaman

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: