En büyük hidayet

Prof. Dr. Mustafa NUTKU

“Tarihçe-i hayat”ında tafsilatından bahsedildiği gibi, Bediüzzaman TBMM’ne davet edildiğinde, ilk Cumhurbaşkanına hitaben “Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra da namazdır” demiştir.

“Namaz” en büyük zikirdir. Günde beş vakit namaz, âkil-bâliğ her Müslümana farzdır. O namazların her rekatında “Fatiha Sûresinin” okunması gerekir; o surenin 6. âyetinde de “ihdinâ” kelimesiyle “Bize hidâyet et” duası yapılır.

* * *  

“Hidâyet”in mufassal manâsından ilgili dinî neşriyatta bahsedilmektedir. Bediüzzaman’ın “İşârâtü’l- İ’câz” adlı eserinde Fatiha Suresinin tefsirini yaparken “ihdinâ” kelimesiyle alâkalı olarak “En büyük hidâyet, hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir” dedikten sonra “Allah’ım! bize hakkı hak olarak göster ve ona uymayı nasip et; bâtılı da bâtıl olarak göster ve ondan sakınmayı nasip et” manâsındaki Arapça meşhur duasıyla bitirdiği çok mühim bir “İhtar” yapmıştır.

* * *  

Bediüzzaman’ın yapmış olduğu o “İhtar” çok mühimdir ve ona uyulması gerekir. Fakat maalesef, her namazlarının her rekatında okudukları Fatiha Suresinin 6. âyetindeki “ihdinâ” kelimesiyle Allah’tan istenen hidayetin en büyüğüne talip olan Müslümanların sayısı çok az gibi görünmektedir. Onun yerine, günlük konuşma dilimizde yabancı bir dilden alınmış “konjektürel” (varsayıma dayanan, farazî) davranışlar ise, maalesef çok daha fazla yaygındır.

“Konjektürel” davranışlara günlük hayatımızdan çeşitli misaller verilebilir. “Konjektürel” davranışların bilhassa Ramazan orucumuza zararı ile çok alâkalı olanı da, maalesef “Çoğu sarhoş olanın azı da haramdır” hadisine verilmeye çalışılan yanlış manâda kendini göstermektedir.

*  *  *

Onsekiz yıldır bu konuda verilen aydınlatıcı bilgilere rağmen, maalesef bakkallarımızda ve marketlerimizde “sigara ile birlikte en fazla satılan iki üründen biri” ve bazı İslâm ülkeleri ile birlikte ülkemizde çok sayıdaki iftar sofrasının da maalesef “vazgeçilmez içeceği” olmakta şimdiye kadar devam eden, “vücuda idhalinin bir damlasının bile haram” olan “sarhoşluk verici etil alkolü” –az da olsa ihtiva eden- gazozlar hakkındaki davranış yanlışlığının temelinde, başka şeylerle birlikte bilhassa konjektürel davranış” da bulunmaktadır.

*  *  *

“Konjektürel davranışlara” dair çeşitli misaller ve tafsilatlı bilgiler verilebilir; fakat çok kısa olarak, “konjektürel davranış”ın en kötü ve dinî bakımdan en tehlikeli misallerinden biri de, ilgili hadislerde bahsedilen “çoğu sarhoş eden” kelimelerine “bir insanın bir oturuşta içebileceği ve içinde sarhoşluk verici alkol bulunan gazozların çoğu” yanlış manâsının verilmeye çalışılmasında görülmektedir!

*  *  *

Peygamberimiz’in (asm) içinde bulunduğumuz modern çağda, “çoğu sarhoş edenin azının da haram olduğu, vb” hadislerine, öyle bir yanlış manâ verilebilmesi eğer doğru olsaydı, içinde “sarhoşluk verici etil alkolü” çeşitli yüzdelerde ihtiva eden her çeşit alkollü içkileri (rakı, şarap, votka, cin, kanyak, bira, kımız,  vd) Müslümanların, “bir oturuşta içebilecekleri miktarı onları sarhoş etmemesinin sınırına kadar sulandırarak içmelerinin” de dinî bakımdan caiz olması gerekirdi (!); halbuki böyle bir “dinî cevaz, dinî kaynaklarımızla asla uyumlu olamaz!

*  *  *

Meselâ, ülkemizde serbestçe satılan “rakı” adlı, “en çok alkol ihtiva içkilerden” birinin şişeleri üzerinde “% 45 etil alkol ihtiva ettiğini” bildiren bir yazı vardır. Bir oturuşta kaç ml sarhoşluk verici “etil alkol”ü vücudlarına idhal etmeleri ile sarhoş olabilecekleri, çeşitli kişilerin vücut kilolarına, metabolizmalarına vd özelliklerine göre değişir.

“Bir oturuşta içebilecek miktarı eğer sarhoş etmiyorsa, o içeceği helal saymak”(?)  kabulünün yanlışlığına şöyle bir misal verilebilir: Bir kişinin, bir oturuşta en fazla 2 litre (2000 ml) sıvı içebildiğini ve  % 45 etil alkol ihtiva eden “rakı” adlı “çok alkollü içecek”ten de, bir oturuşta en az “bir su bardağı hacmi kadar” (200 ml) içmekle sarhoş olabildiğini varsayalım.  O kişi, onu bir oturuşta içmesi halinde sarhoş edebilecek olan 200 ml miktarındaki “rakı”dan  biraz daha az (mesela 180-190 ml) “rakı”yı 2000 ml’lik bir şişeye koyup, o şişeye 2000 ml’lik hacmini tamamen doldurabilecek kadar da su ilave etse, o şişede su ile karışık halde bulunan “180-190 ml rakı” onu bir oturuşta içmesi halinde sarhoş edebilecek olan 200 ml “rakı”dan az olduğu için, onu sarhoş etmeyecektir.  Ve “bir oturuşta içilebilecek miktarının sarhoş etmemesinin”  bir içeceğin “helal” sayılması için “yanlış bir dayanak” olarak alınması halinde, hazırlanmış olan o 2000 ml içeceğin de (içinde 180-190 ml rakı bulunmasına rağmen), ona “helal” sayılması icab edecektir (!).

Gazozların, içlerinde “sarhoşluk verici ve dışarıdan ilave edilmiş” –az bile olsa- “etil alkol” ihtiva ettikleri bilindiği halde, onların “bir oturuşta içilebilecek miktarları sarhoş etmediği için, helal sayılmaları” da, verilen bu misaldeki gibi çok yanlıştır!

Bunu söylemek için, “müctehid, Şeyhülislâm, fetva emini, fıkıh profesörü, vb” olmak hiç icap etmediği de apaçık bir gerçektir! Fakat, İslâm’da Peygamberimiz’in (asm) “Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır” ve onun benzeri başka hadisleriyle kesin yasaklanmış olmasına rağmen, “üretimleri esnasında bileşimlerine dışarıdan –az da olsa- sarhoşluk verici etil alkol ilave edilmiş gazozların bir oturuşta içilebilecek miktarlarının insanı sarhoş etmediği”(?)  şeklindeki çok yanlış ve bilhassa Ramazan oruçlarına da çok zararlı ve “bir konjektürel fetva” ile, ülkemizdeki çok sayıdaki Müslümanların yıllardır -Ramazan aylarında bile- yaşamaya devam etmeleri maalesef, çok üzücüdür!

*  *  *

Gazozlarla ilgili olarak o çok kötü “konjektürel fetva”nın başlıca sebebinin, bir asırdan fazla geçmişi bulunan ve İslâm toplumları içinde de çok yayılmış olan “gazoz müptelalığına karşı çıkmaya cesaret edememek” olduğu söylenebilir.

Bu ise, Bediüzzaman’ın “İşârâtü’l- İ’câz” adlı eserinde, Fatiha Suresinin tefsirini yaparken “ihdinâ” kelimesinden bahsinin sonunda, “En büyük hidâyet” ile alâkalı olarak yapmış olduğu o çok mühim  “İhtar”ına, maalesef “muhalefet etmek” olmaktadır…

Ramazan ayı yaklaşırken

12 Nisan Pazartesi günü akşam ezanı vaktinden itibaren başlayacak olan “2021 Yılı Ramazan ayı”na ulaşabilmenin ümidi ve sevincine, helal-haram hassasiyeti olan Müslümanların maalesef bir üzüntüsü de eşlik ediyor.

En az elli yıldır sağlığa zararları sebebiyle haram olduğu halde, “tütün dumanı teneffüs etmek” (sigara ve emsalini kullanmak) hakkında Diyanet İşleri Başkanlığınca ancak son bir-iki yıldır halkımıza ikazlarda bulunulmaktadır.

İmali esnasında bileşimine –az da olsa- dışarıdan haram alkol ilave edilmiş gazozları tüketmenin helal olmadığı hakkında ise, bu konuda fetvaya mesnet teşkil edilebilecek fennî malumat son 18 yıldır çeşitli yayın organlarında neşredilmesine rağmen, bu içeceklerin tüketilmesinin haram olduğunu ise, Diyanet İşleri Başkanlığı şimdiye kadar hiç duyurmamıştır.

Bunun sebebleri, Bediüzzaman’ın “Münazarât” adlı risalesindeki “Vicdânın ziyâsı ulûm-u dîniyedir. Aklın nûru fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizâcı ile hakikat tecellî eder…” cümleleri ve onun niçin din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu Şark Üniversitesi kurulmasına çok önem vererek o konuda büyük gayretler sarfetmiş olduğu konularıyla birlikte geniş şekilde tahlil edilerek açıklanabilir. Fakat bu şekilde Diyanet İşleri Başkanlığını tenkit ve yıpratmaya çalışmak olmamasının çekingenliği ile, bu yapılamamaktadır.

İçinde az da olsa haram alkol bulunan gazozların tüketilmesinin dinî bakımdan durumuyla ilgili olarak 18 Yıldır çeşitli neşriyatla fennî bilgiler verilmesinin örneklerinden biri de, nurnet.org sitesinde yayınlanmış “Gazozlar helal mi?” başlıklı yazımdır. O yazım aşağıdaki cümlelerle başlamakta ve bu konuda çok detaylı ve kolay anlaşılır fennî bilgiler verilerek devam etmektedir:

“Bir Müslüman’ın bu dünya hayatı boyunca aklını ve cüz’î iradesini iyi kullanmakla imtihanı esnasında en fazla dikkat etmesi gereken şeylerden biri de, kendisinin ve bakmakla mükellef olduklarının gıdalarının helal olmasıdır. Bazı dar düşünceli, cahil veya İslâmî hassasiyetten uzak kişiler bu mevzuu hafife almakla büyük hata etmektedirler. Bu mevzuda bilgisi olanların ise, bildiklerini çeşitli vasıtalarla ve usulüne uygun olarak bildirmek vazifeleri büyük lüzum ve önem arz etmektedir.

Bakara Sûresi’nin 286. âyetinde (mealen) “Allah kimseye (ibadet ve itaatte) gücünün yettiğinin dışında (üstünde) teklifte bulunmaz (herkesin) kazandığı iyilik kendi yararına; yaptığı (kötülükler) da kendi zararınadır” denilmektedir. Bu âyet mealinin, mefhûm-ı muhâlifi (bu âyet mealinde bizzat kastedilen manânın tersinden anlaşılan. zıt manâsı) ile “Allah herkese, onların gücü yettiği kadar mükellefiyet de yüklemiştir” şeklinde de anlaşılması ve ona göre gereğinin yapılması Müslümanlar tarafından ihmal edilmemelidir!

Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lâhikasında, haramı, helâli bilip haramdan çekinmenin lüzumuna şu cümlelerle de dikkat çekmektedir:

“Bu milletin ve bu vatanın hayat-ı içtimaiyesini anarşilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halâs etmek için beş esas lâzımdır ve zarurîdir:

Birincisi: Merhamet
İkincisi: Hürmet
Üçüncüsü: Emniyet
Dördüncüsü: Haramı helâli bilip haramdan çekinmek
Beşincisi: Serseriliği bırakıp itaat etmektir.”

Müslümanlar her konuda olduğu gibi, “helal gıda” konusunda da bilmeden işledikleri günahlardan mesul değildirler; fakat, “helal gıdaları” da araştırıp öğrenmek ve öğrendikleri doğru bilgileri kendileri ve bakmakla mükellef oldukları kişiler için uygulamak mesuliyetindedirler. Aksi halde, kendileri âhirette bu konuda da hesaba çekilecek olduktan başka, gıda ihtiyaçlarını teminle mükellef oldukları (çocukları, anaları, babaları vd) âhirette kendilerinden davacı olabileceklerdir!

İlgili bir meslekî dernek başkanının açıklamasına göre, ülkemizdeki bakkallarda ve marketlerde en çok satılanlar gazozlarmış (!) Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi, yaz aylarında ve hattâ oruç ibadetinin yapıldığı Ramazan aylarında iftar sofralarında “gazoz” türünden içeceklerin tüketimi ülkemizde daha da artmaktadır! Gazoz üreticisi küresel sermaye sahipleri, Ramazan aylarını gazoz satışlarını arttırmak için büyük bir fırsat gibi görmekte ve yoğun reklamlarla kendi imal ettikleri gazozları “İftar sofralarının vazgeçilmez içeceği” (?) gibi reklamlarla daha fazla satmaya çalışmaktadırlar. Vefat eden kişilerin ardından taziye yapılan ekserî evlerde ve bununla ilgili umumî mekanlarda Fatiha ve Kur’an’dan diğer bazı sûre ve dualar okunduktan sonra, gelenlere çay yanında ekseriya gazozlar da ikram edilmektedir.

Gazozlar Müslümanlar için helal midir? Helal değilse, onların içilmemesi gerektiğinden başka; satılmalarının da ve satın alınmasalar bile ayni alışveriş yerinden başka alışverişlerin zaruretsiz olarak yapılmasının da caiz olup olmadığı, İslâmı iyi yaşamak isteyen Müslümanlar tarafından iyi araştırılarak ona göre hareket edilmesi gerekmez mi?

Ancak, gazozlar hakkında Müslüman halkımızın büyük ekseriyetinin yeterli bilgisi olmadığından, o bilgileri bilenler başkalarına bildirmekle ilgili mükellefiyetlerini de ihmal etmemelidirler.

Yıllar önce İslâm’ı yaşamaya çalışan bir akrabamın sofrasında helal sertifikası olmayan bazı gazozları da görünce, davet sahibine “Bu gazozlar sofrada olmasa, iyi olurdu” dediğimde, yanımda oturan Hanefî Fıkhı’nın ülkemizdeki en tanınmış âlimlerinden biri olarak adı geçen zat, büyük bir hışımla bana dönerek “Ne varmış bu gazozlarda?” sözleriyle bana tepki gösterdiğinde; o sofrada davet sahibini ve diğer davetlileri rahatsız edecek bir tartışma olmaması için mecburen susmuştum; fakat o haksız tepkiye çok üzülmüştüm.

Bu mevzuyla ilgili mühim bir ikaz olarak da nazar-ı itibara alınması gereken, Kur’an- Kerîm’de Nahl Sûresi 16/116. âyette (mealen) şöyle denilmektedir: “Dillerinizin (birçok şeyi) yalan yanlış nitelendirmesiyle (kendi kafanıza göre): ‘Bu helaldir, bu haramdır’ demeyin. Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar ise, şüphesiz iflah olmazlar.”

Bu âyet mealine göre, ben aslında helal olana “Helal değil” dersem, o âyete muhalefet etmiş olurdum; aslında helal olmayana da başka birisi “Helal” derse, o kişi bahsettiğim âyete muhalefet etmiş olurdu düşüncesiyle ve ayrıca kendisinin bildiği ve başkalarına da bildirmesi gerekenleri bildirmemenin günahından bahseden Kur’an âyetini de düşünerek, bakkal ve marketlerimizin en çok sattığı mal olduğundan bahsedilen gazozların mahiyeti hakkında bildiklerimi şimdiye kadar çeşitli ortamlarda bildirmeye çalışmıştım.

Onlardan biri de, “Gazozlar helal mi?” başlıklı, aşağıda naklettiğim yazım olmuştu.

Gazozlar helal mi?

……….”

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: