Erkek Kadın Karma Ders ve Seminer!
Erkek Kadın Karma Ders ve Seminer!
“Nefrin, hezârân nefrin, cehlin yüzüne…[1]”
“Bir millet, cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder. [2]”
“Ecnebilerin tagutlarıyla ve fünun-u tabiiyeleriyle dalalete gidenlere ve onları körükörüne taklid edip ittiba edenlere binler nefrin ve teessüfler! [3]”
“S-Neden bunların umumuna fena diyorsun? Halbuki hayırhahımız gibi görünüyorlar.
C- Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir.
Fakat siz mehenge vurmadan almayınız. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum.
Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mehenge vurunuz.
Eğer altun çıktı ise kalbde saklayınız. Bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz gönderiniz. [4]”
Risale-i Nur’un en mühim bir esası şefkat olmasından, nisa taifesi şefkat kahramanları bulunmaları cihetiyle daha ziyade Risale-i Nur’la fıtraten alâkadardırlar. Ve lillahilhamd, bu fıtrî alâkadarlık çok yerlerde hissediliyor. Bu şefkatteki fedakârlık, hakikî bir ihlası ve mukabelesiz bir fedakârlık manasını ifade ettiğinden, şimdi bu zamanda pek çok ehemmiyeti var. [5]
“İman hizmeti, iman hakaiki .. hizmet-i imaniyeyi hariçteki kuvvetli cereyanlara tâbi’ veya âlet telâkki etmek ve yüksek kıymetlerini umumun nazarında tenzil etmek endişesiyle.. [6]”
“Haram ve helâlı bilip haramdan çekilmek..[7]”
“Size, kâinatın en büyük mes’elesi olan iman hizmeti yeter. [8]”
“Öyle ise hersöylenen sözünkalbegirmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mehenge vurunuz. [9]”
Bediüzzaman Said Nursi gibi bir dahi, hem muvazzaf, hem müceddid, hem allame bize bunu söylerken biz ölçüsüzlüğü veya sağlam olmayan ölçüleri kendimize ölçü almamız akıl tutulması ve fikri bir kabz haletinden öte bir şey değildir.
Nur Talebeleri kendisine ölçü olarak Risale-i Nur kıssaları olan Lahikalardan hisse alarak nurculuk yapar. Nitekim her mesleğin ölçüleri, prensipleri var. Bu prensiplerle sair mesleklerden ve meşreplerden ayrılır, farkını ortaya koyar.
Nur Talebelerini sair meslek ve hizmetlerden ayıran Lahikalardır. Lahikasız olanlarla şunu sormak isterim ki; sair mesleklerden senin farkın nedir? Şayet nurcu isek lahikaya uymak zorundayız. Lahikasız nurculuk iddia edenlerin bu iddiaları kuru bir söz, tedavülde olmayan paradan bir farkı kalmamaktadır. Nurcuyu sair mesleklerden ayıran lahikadır. İman hakikatleri zaten her meslekte var.
Hiçbir cemaat/meslek din olmadığı gibi Risale-i Nur da bir din değildir. Bir anlayıştır. Bu sebeple her hangi bir meslek/cemaat bizden ayrılırsan mürted olursun, kafir olursun, dalalete düştün diyorsa o lafı eden kimse kendisini enaniyetin katmerli haline kendisini teslim etmiştir demektir. Şayet o meslekte bu hakimse o mesleğin istikametinden şüphe edilir. “Hülâsa; tarîkat, şeriat dairesinin içinde bir dairedir.Tarîkattandüşenşeriata düşer, fakat -maazallah- şeriattandüşenebedî hüsranda kalır. [10]”
istikamet en büyük nimetler ve kerametler arasındadır. Doğru istikameti olmayan kimselerin hayatı ve hizmeti ve kendisine müteallik olan şeylerde zikzaklar çizmesi gayet normaldir. Çünkü elinde doğru istikametin malzemeleri bulunmamaktadır. Birisi hata yapınca onu tenkid etmek ise yanlıştır. Çünkü o hata yapan kimse, o hatayı gören kimse kadar bilmemektedir. Şayet o hatakar da hata yapmayan kimsenin bildiklerini bilse idi o hatayı yapmaya bilirdi.
Birisi duvara bir yazı yazmış. Şimdi ki aklım olsa idi şu, şu hataları yapmaz idi.
Başkası altına şöyle yazmış: o hataları yapmasa idin şimdi ki aklın olmazdı.
Bizler de hata yapanı görünce hemen hücum etmek yerine bu nazarla baksak güzel olacak.Hata ya cehilden yani bilmemezlikten veya gafletten veya dalaletten kaynaklanmaktadır.
Şeyet cehil ve gaflet ise ikazlarla uyandırılabilir; fakat dalaletten geliyorsa ne yaparsan yap vazgeçmez.
Şimdi birileri çıkmış erkek – kadın karma Risale-i Nur dersleri ( konferansları) yapmakta. Hatta birkaç adam sahneye masa kuruyor karşısında kadınlar Risale-i Nur Dersi yapıyorlar. Bunu da medya ile haber veriyorlar. Fesubhanallah bu resmi görünce öyle sinir oldum ki anlatamam.
Üstad Bediüzzaman’a da benzer bir teklif gelmiş bunu şu şekilde ifade ediyor. “Mübarek Isparta’ya ve manevî Medreset-üz Zehra’ya üçüncü defa geldiğim zaman işittim ki; o mübarek âhiret hemşirelerim olan taife-i nisa, benden bir ders bekliyorlarmış. Güya vaaz suretinde câmilerde onlara bir dersim olacak.. [11]” üstadımız kadınlara vaaz vermeyip hanımlar rehberini derleyip gönderiyor. Şimdi bazı zekiler çıkıyor sanki üstad yapamadı, beceremedi, beceremezdi manasını verip biz yapıyoruz diyorlar. Bunu da iftiharla servis edip haber ediyorlar.
Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Emirdağ Lahika mekrublarında geçen ve hayatta olan varis ve talebelerinden halen hayatta olan 5 Talebesi vardır. Bunlar; Abdullah Yeğin, M. Said Özdemir, Ahmet Aytimur, Hüsnü Bayram ve Salih Özcan ağabeylerimizidir.
Nazarımızda üstadımızın ashabı olan bu ağabeylerimiz diğer talebeler içerisinde muvazzaf kılınmıştır. Şimdi bütün talebelerin fevkindediyerekdeğil, benim en yakınımda hizmetimde olup bir derece tam tarz-ı hareketimi bilenler ve yakından görenler içinde, dört-beş adamı mutlak vekil yapıyorum. Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam, Nurlara karşı hizmetimin tarzını bilerek tam yapabilsinler. [12]”bu tavzif ile muhakkak ki bu vazife sahipleri daha teyakkuzda ve yollarda yön ve tehlike belirten yol işaretleri gibi bir vazife omuzlarına konulmuştur. Üstadımızın bu varis ve talebeleri tanımamak ise üstadın vasiyetlerini kabul etmemek manasına da gelmektedir.
Bizler ne üstadımızdan ne de üstadımızın talebe ve varis ve vekillerinden ne böyle bir uygulama duyduk, ne gördük.
Bu tip hak batıl karması nev’inden olan uygulamalar nur’un meslek ve meşrebinde yok. Hatta o sözüm ona ders okuyan kimsenin hanımı da olsa gene olmaz. Çünkü karşıdaki kadınların hepsi haramdır. “Üstad’ın iffet ve istikametteki hududsuzluğu, bilmüşahede sabittir ve inkârı gayr-ı kabildir. Hayatı boyunca, hanımlarla konuşmaktan,nazarıyla dahi meşgulolmaktan şiddetle içtinab etmiştir.[13]”üstadımız değil ders vermek meşgul olup konuşmamışken bazı zekilerin üstad beceremedi, kendisine güvenemedi ama biz yaparız edasıyla piyasaya çıkması nurculuğa ne derece sığar, sadakatin ve istikametin ve külliyatın neresinde yazıyor bizim okumadığımız merak ediyorum.
Nurculuğa muhalif hareketler yapıyorlar sonra bize neden muhalif oluyorsunuz, muaraza ediyorsunuz diyorlar. Tabiri caizse bizim bir otomobilimiz var biri geliyor yakıyor arabamızı. Biz de mukabele edince sanane kardeşim ben hiç arabanın yanmasını izlemedim onun için yakıyorum diyor.
Veya herkesin evi var ve kapısı kapalı. Kimse evinin kapısını açık bırakıyor mu? Rastgele her isteyen girsin istediği şeyi istediği yerde istediği ile yapsın diyor mu? Madem olmaz öyle şey diyoruz o halde bizim daire-i mahremiyetimiz, haremimiz ola Nurculuğa yapılan yanlış hareketler ve tesirini kırmaya yönelik hareketlerde dik duruşumuzu bozmamak ve tavizsiz hizmet ederek nurun Âli olan mesleğini ve meşrebinin esasatını muhafaza etmekte kendisine nurcuyum diyenlerin vazifedir.
Biz nur talebesiyiz ve elimizde nurun müvazeleri ölçüleri var. Bunlarla hadiseleri mihenge vururuz. “O münafıklarveya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek derler vededirtirlerki: “Bu da İslâmiyete hizmettir, bu da onlarla mücadeledir.[14]”nurculuk iddia edipte nura muhalif hareket eden kimseler bu kategorinin birisine dahil olduğu alenidir.
Bilmek makamında olanın bilmemesi özür kabul edilemez. Önde görünenleri ise hareketlerine daha da dikkat etmek mecburiyetindedirler.
Zeki olan kimseler hikmetini bilmediği ve kendi kurgusunda ve “tahayyül ve tasavvurunda [15]” giydirdiği ve renk verdiği şekilde düşünüp hareket etmesi neticesinde hasıl olan hatalar mesuliyet getirir.
Şahsi ve umumi hukuklar bu siyasi meselede de ortaya girmektedir. Her şeyde şahsi ve umumi hukuk söz konusudur. Mesela birisi x şahsına söz etse bu şahsi hukuk olur. Lakin islamiyete söz etse bu umumi hukuk olur. Veya biri dershaneye geliyor orada birisi ile arası bozuk bu şahsi hukuk olur. Ama orada umumi bir huzursuzluk yapacak olursa bu umumi hukuk olur.
Umumi hukuka tecavüz ise herkesle helalleşmekten geçer. Ve söylemek makamında olupta susanlar bu suskunluktan mesuldürler. Susmakla piyasayı bilmeyenlere bırakmış olurlar. Bilmeyenler konuşması şu misale benzer Şayet tilki vaaza başlamışsa kümesten endişe edebilirsiniz. İşi ehline vermezsek her şey elden gidebilir.
Keskin virajlarda ki tabelayı sökerseniz çok kimsenin helaketine sebep olursunuz. Ağabeylerimiz de bu çalkantıda bu tedbiri uygulayarak savrulmaları önlemek istemişlerdir.
Piyasada bir abi var birde kur-abiye var. Yani tasannu sahibi ve kendisini abi göstermek isteyen makam-ı kazip sahibi olan ehl-i cerbeze var. Bu cerbezeli kimseler hakkı batıl, batılı hak göstermek zekasına sahip olan kmselerdir. Bu cerbeze sahiplerinin ipleri, yularları nerede kimin elinde bu ise bizce aşikârdır.
O münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek derler ve dedirtirler ki: “Bu da İslâmiyete hizmettir, bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risale-i Nur’a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir.” gibi bir takım kandırışlarla sırf o Nur talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip, nihayet Risale-i Nur’a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar. [16]”
Dost ve talebe kılığına bürünmüş sahte nurcu gibi duranlar çeşitli desiseler çevirirler. Hadiselerle kimin kaç ayar olduğu belli olmaktadır. Sadakat imtihanı şiddetli olur. Çok büyük zannedilenleri yutar devirir.
Lahikası Olmayan kimseler içtimai hadiselerde savrulmamaları imkansızdır. Bir ağaç eğer toprağı derin değilse kök salması imkansızdır. Toprağı derin olmayan yerdeki ağaçlar devrilirler. Lahika bu ağaç toprağının kök salması için var olan toprak gibidir.
İşimize sekte ve hizmetimize fütur vermek için, onların tenbelliklerinden ve tenperverliklerinden ve vazifedarlıklarından istifade ederler.
Onlar, öyle desiselerle onları hizmet-i Kur’aniyeden alıkoyuyorlar ki; haberleri olmadan bir kısmına fazla iş buluyorlar, tâ ki hizmet-i Kur’aniyeye vakit bulmasın. Bir kısmına da, dünyanın cazibedar şeylerini gösteriyorlar ki; hevesi uyanıp, hizmete karşı bir gaflet gelsin ve hâkeza…
Bu hücum yolları uzun çeker. Bu uzunlukta kısa keserek, dikkatli fehminize havale ederiz. [17]
«Namahreme bakmak, İblis’in oklarından bir oktur ki, her kim benden korkarak onu bırakırsa, (harama bakmazsa) o haramın zevkine bedel ona bir iman veririm ki, o imanın celadet ve halavetini kalbinde duyar.[18]»
Netice ise; bir/birkaç erkeğin çıkıp kadınlara konferans veya seminer namında ders vermesi kesinlikle nurculuk sisteminde yoktur. Ve fitnelere kapı açması çok kuvvetli olan bir hadisedir. Böyle gayr-i meşru hallere sebebiyet verecek şeylerden sakınmak ise elbette ehl-i aklın karıdır.
Kadınlarınızı, kızlarınızı bu tip karma şeyler yapılan yerlere göndermeyiz. Böyle hak batıl karması olan şeye gideceğine evinde kendisi okusun daha karlıdır. Ehl-i dalaletin tarzında kadın erkek karşı karşıya oturup yüzlerini göreceği şekilde hizmet mizmet olmaz. Bazı yerde görüyoruz bir kitap fuarı imzaya gelen hep kadın, adamıun başını sarmışlar.. veya bilmem ne semineri diye öne bir masa koymuşlar 1 – 2 makam-ı kazip sahibi kutb-ul azam (!) masaya oturmuş karşısında kadınlar onlara seminer meminer diye bir şeyler yapıyor. (Yeni Asya, Nesil grubu)
Kimsenin dediğini hemen kabul etmeyelim ve unutmayalım ki cemaatler din değildir. Dinin içinde bir şubedir. İslama muhalif bir şey varsa orada bizim de olmamız otomatikman islama muhalefet etmektir.
Yani bizler kiminle berabersek, beraber olduğumuz kimse kime neye hizmet ediyorsa bizde orada oluyoruz.
Dini anlatan herkese takılmamak ve mihenge vurmak gerekir. Şimdi dini anlatıyorum ayağına gidip kendisine şöhret ve maddiyat elde etmek peşinde koşanlar var.
Risale-i Nuru iddia eden herkese itimad edilmez. Vitrinde risaleleri gösterip başka maksad takip edenler var. Belki büyük abilerin yanına sokulmuş, karanlık kimselere hizmet edenler olduğunu hadiseler gösteriyor.
Nasıl ki her sakallı deden değildir, her Risale-i Nuru gösteren de bunda samimi değildir. Belki başka maksadlar güderek nurculuğu akim bırakmak, nurların tesirini yok etmek veya azaltmakla iş görmekteler.
Nurlarların hizmetinde müsamaha namında hoş görü ile, tavizler ile hizmet edilemez. Nurculuktan taviz verilemez!
Nurculuktan taviz vererek hizmet edenler belki bir ara hizmetleri ayyuka çıkmış olabilir. Lakin bunların fren ayarları bozuk ve yolun adabına kurallarına uymamanın neticesinde hayat-ı içtimaiye ve diniyede tepetaklak olmaları kaçınılmazdır.
Kritik yerlerde, viraj ve uçurumlarda uyarıcı levha ve işretlere uyulmazsa netice vahimdir.
Bizler de Ahirzamanın muvazzafı Bediüzzamanın çorbasını çenler olarak, düsturlarımızı, esaslarımızı, tarzımızı hep nurlardan bilhassa lahikalarda olan hadiselerden alarak meselelere ışık tutarak rotamızı belirlemeliyiz.
Ölçüsü olmayanın hiçbir şeyi olmaz. Kur’an ve sünnet, icma ile kıyas’ın mahsulü olan Risale-i Nur eserlerine sadakatle sarılıp ilerlemek ve hizmet etmek öyle kıymettar bir hazinedir ki paha biçilmez.
Bizler gittiğimiz meşrebin, mesleğin, yolun adabına uyacağız diye, dinden taviz verilmez. Şayet cemaat için dinden taviz veriliyorsa o cemaat işlevini yitirmiştir. Başka bir şeye hizmet ediyordur.
Bizler dinimiz için bir cemaate tabi olduk. Daha istikametli yaşayalım diye. Ahiretimizi tehlikeye atsın diye değil.
Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz: Vazifeniz kudsiyedir, hizmetiniz ulvîdir. Herbir saatiniz, bir gün ibadet hükmüne geçebilecek bir kıymettedir. Biliniz ki, elinizden kaçmasın!… [19]
Selam ve Dua ile
Muhammed Numan ÖZEL
[1] Muhakemat ( 62 )
[2] Asar-ı Bediyye ( 309 )
[3] Lem’alar ( 120 )
[4] Münazarat ( 14 )
[5] Hanımlar Rehberi ( 6 )
[6] Kastamonu Lâhikası ( 137 )
[7] Kastamonu Lâhikası ( 241)
[8] Kastamonu Lâhikası ( 193 )
[9] Münazarat ( 14 )
[10] Tarihçe-i Hayat ( 19 )
[11] Hanımlar Rehberi ( 5 )
[12] Emirdağ Lahikası-2 ( 233 )
[13] Tarihçe-i Hayat ( 464 )
[14] Tarihçe-i Hayat ( 690 )
[15] Sözler ( 287, 633, 634, 682, 706 )
[16] Tarihçe-i Hayat ( 690 )
[17] Mektubat ( 426 )
[18](İlahî Hadisler (H.Hüsnü Erdem, D.İ.Bşk. Yayınları) ve K.H. hadis:2864)
[19] Mektubat ( 426 )