Evrenin Genişlemesi.. (Video)

Bir kitap düşünün, bilimin ancak 100 sene önce keşfedebildiği bir hakikati, tam 1.400 sene önce haber veriyor. Ve bir insan düşünün, bilim adamlarının yakın tarihte keşfedebildiği bir hakikati, yine tam 1.400 sene önce bildiriyor. Acaba, bu kitabın ilahi bir kitap ve bu zatın fevkalade bir zat olduğu hakkında hiç şüphe edilir mi?

Kur’an-ı Kerim tam 1.400 sene önce evrenin genişlediğinden haber vermektedir. Zariyat suresinin 47. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulmaktadır: “Biz göğü kudretimizle bina ettik ve şüphesiz biz onu genişletiyoruz.” Türkçeye “Şüphesiz biz genişletiyoruz.” şeklinde çevrilen ifadenin

Arapçası لَمُوسِعُونَ  إِنَّا şeklindedir. مُوسِعُونَ kelimesi, “genişletmek” anlamına gelen أَوْسَعَ  fiilinden türemiştir. Başındaki “lâm” ise, lâm-ı tekit olup, takip ettiği isim ya da sıfata vurgu yaparak “çok fazla” anlamı katmaktadır. Dolayısıyla bu ifade: “Biz evreni çok fazla genişletiyoruz.” anlamına gelmektedir.

Kur’an’ın evrenin genişlemesinden haber veren ayetini bu şekilde tahlil ettikten sonra, şimdi de bu konuda ilmin ne dediğine bakalım:

20. Yüzyılın başlarına kadar bilim dünyasında hâkim olan tek bir görüş vardı. Bu görüş, evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri aynı şekliyle süregeldiği görüşüydü. 20. Yüzyıla kadar hiçbir bilim adamı evrenin genişlemesinden bahsetmemiş, bırakın bahsetmeyi belki bunu hayal bile etmemişti.

Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre 20. yüzyılın başlarında, evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar. Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllarda yapılan gözlemlerle de kesinlik kazandı. Her şeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, “sürekli genişleyen” bir evren anlamına gelmektedir.

Evrenin genişlemesini daha iyi anlayabilmek için şöyle düşünebilirsiniz: Evreni, şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünün. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar.

Bu bilimsel gerçek, henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken ve insanlar Güneş’i bir elma büyüklüğünde zannederken, Kur’an asırlar önce bu hakikati bildirmiş ve evrenin genişlemekte olduğunu açıkça beyan etmiştir.

Bu ise Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu çok parlak bir şekilde ispat etmektedir. Zira 20. asırda ancak keşfedilebilen bilimsel bir gerçeğin, bundan 14 asır evvel bir kitapta yazması ve bu hakikatin okuma yazma bilmeyen  bir beşer tarafından haber verilmesi ancak şu iki şeyden biri ile mümkündür:

1- Ya bir beşer bu bilimsel gerçeği tek başına keşfetmiştir.

2- ya da bu haber, evreni yaratan ve onu genişleten Allah’ın haberidir. Bu haberin yazıldığı kitap Allah’ın kitabıdır. Ve bu kitabı tebliğ eden zat da O’nun resulüdür.

Başka bir şık yoktur ve birinci şıkkı kabul etmek mümkün değildir. Çünkü on dört asır önce, teleskopun isminin bile bilinmediği bir devirde, son derece gelişmiş dev teleskoplarla ancak keşfedilebilen bir hakikati bir beşerin kendi kendine keşfetmesi mümkün değildir. Hatta bu sebepten dolayıdır ki, dünya tarihinin en büyük dehaları, gözlemleriyle ve bilimsel uğraşlarıyla, genişleyen evren modelini çizememişler, hatta bunu akıllarının ucuna bile getirememişlerdir.

O halde bu haber, on dört asır önce, teknolojinin olmadığı bir dönemde, çölde yaşayan ve okuma yazma bilmeyen bir beşerin kendi sözü olamaz. Bu haberin yazıldığı kitap da ona ait bir kitap olamaz.

O halde geriye tek bir seçenek kalıyor, o da 2. şıkkı kabul etmektir. Yani bu haber, evreni yaratan, onu genişleten ve bu mucizevî haberi elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.) ile insanlara haber veren Allah’ın haberidir. Ve bu haberin geçtiği kitap da O’nun kitabıdır.

Eğer şöyle bir soru sorulsa: Belki tesadüfen yazmıştır. Yani Kur’an bir beşerin sözüdür ve bu beşer farkında olmadan bu hakikati kitabında yazmış ve evrenin genişlemesinden bahsetmiştir.

Bu soruya karşı deriz ki: Eğer bir beşerin böyle bir haberi tesadüfen kitabında yazması mümkünse; o asırdan bu asra kadar milyonlarca kitap yazılmıştır. Aynı tesadüf ile bu kitapların birçoğunda aynı haberin geçmesi gerekmektedir. Hâlbuki hakikat bunun tam zıttıdır. Hiçbir beşer kitabında, hatta mesleği astronomi olan dehaların kitaplarında bile, 20. yüzyılın başına kadar böyle bir haber geçmemektedir. Bu haberi ne bir beşer düşünmüş ve ne de bir kitaba kaydedilmiştir. Bu sebeple, Kur’an’ın haber vermesini, tesadüf ile izah edemeyiz. Demek, “Kur’an Allah’ın kitabıdır.” demekten başka bütün yollar kapalıdır.  Tek bir yol vardır, o da Kur’an’ın Allah’ın kitabı olmasıdır.

Seyrangah.Tv 

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: