Fakirlik
Peygamberimiz (sav) “Hesap günü Allah (cc) her şeyin hesabını soracak” deyince sahabeden bir zat, “hiç bir şeyim yok ki ne soracak” demiş Efendimiz bu söz üzerine sahabeye dönerek “su da mı içmiyorsun? ” diye sormuş…
Düşün! Yavuz Sultan Selim’in çölü geçerken aşırı su ihtiyacı olsa, 54 derece sıcaklık ve su bulunmasa, Padişah susuzluktan ölmek üzere iken birisi çıkıp gelse “ey padişah sultanlığını bana bahşedersen sana bir bardak su veririm” dese padişah hiç düşünmeden bunu kabul eder. Demek oluyor ki, o değersiz gördüğün su cihan padişahlığından üstün. Nerde kaldı güneş, nerde kaldı hava, oksijen.
Fakirlik sadece maddi bir durum değildir aynı zamanda manevi bir yönüde vardır. Fakirliğin kökenlerinde cehalet, tembellik ve israf gibi faktörler yatar. Bunun için insanları çalışmaya, üretmeye, paylaşmaya ve kanaate teşvik ederek fakirliğe karşı çözümler üretmek gerekir.
Bununla beraber Bediüzzaman Hazretlerinin doğru düşünmemizi öğretecek görüşlerini dikkate almakta çok büyük yararlar olacağını mülahaza ediyorum.
Allah katında herkes eşittir, üstünlük sadece takvadadır. Malın mülkün şan şöhretin Ganiy-yi Mutlak, her şeyin sahibi ve yaratıcısı olan Allah (cc) katında hiç bir hükmü yok. Onun için muvakkat dünyayı layemut ve daimi görme. Dikkat et nefsin seni kıyamete kadar yaşayacakmışsın gibi kandırır. Oysa sen ve dünyan zeval darbesine maruzsun. Her dakikada ölmen mümkün.
Madem öyle bu hayatına ve dünyana çekemeyeceği ve kaldıramayacağı yükü yükletme. Allah’ın yarattıkları içinde en hilkat şeceresi en mükemmel varlık en kıymetli en ehemmiyetli insandır. Allah seni böcek yapmamış, kaplumbağa yapmamış, ağaç yapmamış istese idi yapardı, istese idi seni hiç yaratmaya bilirdi de, insan yapmış, mahlûkatın en şereflisi yapmış. Servet sahibi olmasan da bütün bunları görmemezlikten gelemezsin.
Avrupa’nın tabiyatçı fenleri ve muzır felsefesi her ne kadar aldatıcı ziynet ve servetin insanı mesut ettiğini söylese de acılaşmış vaziyetleri, daralmış ve zindan olmuş dünyaları gerçeğin böyle olmadığını söylüyor. Farkında olmasalarda kalbi, ruhu cehennem azabı çeken yalancı cennetlerinde cehennem azabı çekiyorlar. Bu illete karşı buldukları ilaç, hislerini iptal için cazibedar oyuncaklar, uyuşturucu fantazîler. Müslüman ise ölümü bile bir terhis, sultanın ziyareti payitahta dönmek, padişahı ziyaret etmek görür.
Bozuk Avrupada herkes kendi lezzeti için çalışır, himmetleri kendi hayatı ve kendi bekasıdır. İmani bakış öyle değildir, yardımlaşma vardır, nebatat hayvanatın imdadına, hayvanat insaniyetin yardımına koştuğu gibi insanlar da birbirine, ve diğer mahlukata ve yaratılanlara kerimane muamele eder. “Hayat bir mücadeledir” diye ahmakane hükmetmez.
Her şey kendi nefsine malik olamaz. En iradeli insan bile düşünmek söylemek, yemek gibi hususlarda iktidarı bir cüz bile değildir. Bir cüze malik olmayan nasıl kendine malik olur. Bunu söyleyen ancak şuursuzluğundan söyler.
İyi bir kul fakirde olsa Maliki Kerim’in ona ileride mükâfat vereceğini bilir. Kendi zayıftır ama kudreti nihayetsiz Seyyidi vardır. Böyle bir insan dünyayı maksat yapar mı?
Kardeşler arasında şiddetli bir alaka vardır, bir birlerine dua ederler, hediyeleşme, sadaka, zekât gibi köprüleri vardır. Hatta güneşi, ayı, yağmuru bile aynı yaratıcının mahluku telakki ederek küçük bir gam ile başı dönüp sersemleşenlere kıyasla, ben Malikimin abdiyim der musibet bile gelse merhaba sefa geldin, Yaradan sana emretmişse sana teslim olmama hiç bir engel yok diyecek kadar gam ve kedere kalbinde yer olamaz.
Bunu insanların gaflette olanları bilemez hissedemez. Çünkü gaflet hisleri iptal eder.
Binler nefret ve teessüf ecnebilerin tağutlarına inananlara olsun.
Çetin Kılıç
Kaynak : RNK