Helal daire, bize de kâfi gelir…

İslamiyet Müslümanlarla yaşanır. Onu tek başımıza yaşamak, bir odada yalnız başımıza hayat sürdürmek gibidir. Bu sebeple İslamiyet’i yaşamayıp günahlara dalan her Müslüman, mü’min kardeşini yalnız bıraktığını bilmelidir.

Bu, manevî bir kervandır. Ezel ebed istikametinde ebedi saadete gider. Dünyaya ve insana insanca bakmak lazım. Bütün kitaplar, bütün güzel sözler, üstün insanlar hepsi insanın manevî makamını yükseltmek içindir. Develerin Hicaz bölgesinde mübarek topraklarda gezdiği, mübarek insanlarla yan yana bulunduğu bilinir. Amma hiçbir deve alim veya evliya makamına eremedi. Deve ile insan arasındaki fark çok iyi anlaşılmalı. İnsana verilen ilim, iman, ibadet gibi yüce değerler tekrar gözden geçirilmeli. Koca şehirde yalnız kalan çok insan tanıdım. Onlar ilim ve ibadet kapısından öyle âlemlere geçtiler ki hayatlarına hayran oldum. Din öyle bir bahçedir ki herkes elinin yetiştiği meyveleri toplayabilir; kendilerini bir cennet bahçesinde ağaçların gölgesinde ateşin alevinden koruyabilir. Dinin kapıları herkese açıktır. Ne yazık ki günahlar ve zevkler bu kapıdan içeriye girmeye mani olur. Özellikle zevklerimize dikkat etmeliyiz. Zevk her insanın hakkıdır fakat hakkımız olan ilim, ibadet gibi ulvi şeyleri elimizden alıp götürür. İnsan kendini dünyadan çekmeye de çalışsa, hayat onu dünyaya bağlıyor. Peygamberler, evliyalar, alimler de bu dünyada yaşadı. Helal daire onlara kâfi geldiği gibi bize de kâfi gelebileceğini Allah bize gösterdi.

Bunun bir örneğini anlatayım:

Bilenler bilir, ben Erzincanlıyım. Erzincan’ımızın bir “Terzi Babası” vardır. Halk akın akın buraya gider, okur, üfürür, niyet eder. Yıllar yılı bakmışımdır; Terzi Baba’ya gelenler onun türbesine yüz sürer; el pençe divan durur, okur. Amma düşünmek lazım, Terzi Baba her şeyden evvel bir terziymiş. Yani bir esnaf… Böyle bir insan nasıl yaşamış da ölünce mezarını türbe yapmışlar? Vehbi isminde bir delikanlı iken, İslamiyet’i öğrenmeye ve anlamaya çalışmış. Sonra İslamiyet’i yaşamış. Böylece muhterem bir kimse haline gelmiş. İnsanlar Terzi Vehbi Efendi’ye kumaş getirir, elbise yaptırırlarmış. Vehbi Efendi elbiseyi diker, artan bütün parçaların irisini ufağını toplar, sahibine iade edermiş. Çünkü az veya çok başkasının malını almak haramdır. Vehbi Efendi bu hassasiyetle çalışmış. Mesela yamatmak için getirilen elbiselerin bazısı bitli olurmuş. Terzi Vehbi Efendi bu bitleri temizler, yamasını yapar en güzel haliyle müşteriye verirmiş. Allah’ın yaptığı her şey mükemmeldir. Daha mükemmelini yapmak mümkün değildir. Mademki Allah her şeyi mükemmel yapıyor, yaratıyor; öyleyse bir Müslüman’ın yaptığı işe dikkat etmesi, en kusursuz şekliyle ortaya çıkarmaya çalışması âdetullaha ittibadır ve büyük bir ibadettir.

Helal işlerin bütünü ibadettir. Ticaret ve maharet ibadetle bütünleştirilmelidir. Bu sebepten alimlerin, evliyaların türbesini ziyarete giden her Müslüman, ister tahsilli, ister tahsilsiz olsun; İslamiyet’in öğrenip, anlayıp, yaşanabilir olduğunu bilmek zorundadır…

Hekimoğlu İsmail / Zaman

Sende yorum yazabilirsin