İftira, Gıybet ve Dedikodunun Kaynağı “Su-i Zan”
Bir gün önemli bir sıkıntıdan kurtulmanın sevinciyle şükür namazı kılmıştım. Tam selam vermiştim ki, bir arkadaşım yanında tanımadığım bir kişi olduğu halde odama giriverdi. Ben seccadeyi toplarken o tanıştırmaya getirdiği arkadaşına heyecanlı bir şekilde, “Gördün mü” dedi. “Herkese namazı cemaatle kılmalarını söylüyor, ama kendisi odasında kılıyor.” Espri görünümlü bu suizanna karşı çok rahat bir şekilde cevap verdim: “İstediğini söyleyebilirsin, az sonra bütün tahminlerin yerle bir olacak. Çünkü öğle namazımı mescitte cemaatle kıldım, şimdiki kıldığım ise şükür namazıydı.”
Hep birlikte gülüştük. Sonuçta küçük bir suizandı ve ucuz atlatmıştık. Bir de insanın hayatını zindan eden suizanlar var.
Bir bayan okuyucum telefon açmış, ağlayarak uğradığı bir iftirayı anlatmıştı. Bir gün kendi oturduğu katta asansöre binmiş, birkaç kat aşağıdan bir beyefendi asansöre girmiş ve zemin katta kabinden çıkarken kocasının kız kardeşi onları görmüştü. Kocasının kız kardeşi hüsnüzan etmesi gerekirken üç günahı birden işlemişti: Önce suizan, sonra iftira ve kadının kocasına gördüklerini anlatmak.
Oysa Kur’an’da, “Müminler ancak kardeştirler” hükmünü barındıran ve belki de bunu vurgulamak için “Ey iman edenler!” hitabının oransal olarak en çok geçtiği Hucurat Suresi’nde, “suizan, kusur araştırma ve gıybeti” yasaklayan Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz! Öyleyse Allah’ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun. Allah Tevvab’dır, tövbeleri çok kabul eder, Rahim’dir, merhamet ve ihsanı boldur.” (Hucurat, 12)
Zanlar, gıybete dönüşür
Zan, ihtimal ve tahmin üzere hüküm vermektir. Bunun için zanna dayalı hüküm ve bilgiler de, zannidir, doğruluğu şüphelidir, kesin değildir. Eğer zannın sebebi, kişinin kendi nefsi ise, hata ve vebalin boyutu daha artmaktadır. Uhrevi sorumluluktan kurtulmak için çok zandan veya zannın çoğundan kaçınmak gerekir.
Zannın çoğunun günah olması, bazı zanların zararsız olduğunu gösterir. Söz gelişi, Allah’a ve müminlere hüsnüzanda bulunmak vaciptir. Ayette yasaklanan zan, mü’mine karşı suizan beslemektir ki, bu haramdır. Peygamber Efendimiz (a.s.m.), bir hadislerinde şöyle buyurur: “Zandan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalan olanıdır.” (Buhari, Vasaya: 8)
Bütün zanlar ve tahminler değil; ama kimi zanlar, gıybet halini alır. İmam Gazali, bunu ”kalp ile gıybet” şeklinde tanımlamış; ”bir kimsenin ayıbını insanın kendi kendine söylemesini” bile reddetmiş; kalp ile gıybeti, ”gözü ile kötü bir şeyi görmeden, kulağı ile duymadan, bir kimseye suizanda bulunmak” şeklinde tarif etmiştir. (Kimya-yı Saadet, s.388)
Buna göre, kötü zan ve tahmin haramdır ve kalp ile yapılan bir gıybettir. Eğer bu kalp ile yapılan gıybet, bir başkasına anlatılırsa iki katlı bir günah söz konusu olmakta ve“Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun; eğer yoksa bir de iftirada bulundun” (Ebu Davud, Edeb: 40) hadisine göre, daha büyük bir günaha neden olunmaktadır. Bu durum, hem kalp ve dil ile günah işlenmiş hem de iftira edilmiş anlamına gelebilir.
Zandan kaçınmak
Mü’min bir kimse hakkında suizanda bulunmaktan şiddetle kaçınmak gerekir. Eğer aklımıza takılan bir şüphe, bir soru işareti varsa, ya iyiye yormalı veya kişinin kendisine sormalıyız.
Tabii, davranışlarımızın suizanna uğramaması için gayret etmek ve uygunsa açıklama yapmak gerekir.
Konuyla ilgili yaşadığı bir olayı Peygamber Efendimizin (a.s.m.) eşi Hz. Safiyye şöyle anlatır: “Hz. Peygamber (a.s.m.) Ramazan ayında itikafta iken akşam vakti yanına uğradım. Bir müddet konuştuk. Sonra geri dönmek üzere kalktım. Uğurlamak üzere de O kalktı. Kapıya kadar gelmişti ki Ensar’dan iki kişi oradan geçiyordu. Hz. Peygamber’i görünce hızlandılar. Rasulullah (a.s.m.) onlara ‘Biraz bekleyin, yanımdaki eşim Safiyye’dir’ dedi. Onlar ‘Sübhanallah,’ dediler. ‘Bu da ne demek ey Allah’ın Resulu? (Sana su-i zanda mı bulunacağız?)’ Hz. Peygamber şöyle dedi: ‘Şeytan, damarlardaki kan gibi insanda dolaşır. Ben, onun kalplerinize bir kötülük atmasından korkarım.’” (Ebu Davud, Sünnet: 18)
Bu hadisten anlıyoruz ki, suizanna sebep olacak şeylerden kaçınmak, gerektiği yerde de açıklama yapmak gerekir.
Hangi şeyler suizanna sebep olur?
Bir mü’mine beslenen kıskançlık, kin, düşmanlık, tarafgirlik, rekabet duygusu suizanna sebep olabilir. Bu kötü duyguların hepsi de yasaklanmıştır. Çünkü “Mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla, ıslahına çalışır.” (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Yirmi İkinci Mektup)
Müslüman’ın, diğer Müslüman kardeşi hakkındaki düşüncesinin ve özellikle hüsnüzannını ortaya koyması açısından şu hadis dikkat çekicidir: “Ben Hz. Peygamber’in Kabe’yi tavaf ettiğini ve (tavaf esnasında) şöyle söylediğini gördüm: ‘(Ey Kabe!) Sen ne güzelsin ve senin kokun ne güzeldir. Senin azametine ve senin kutsallığının azametine hayranım. Muhammed’in canı (kudret) elinde olan Allah’a yemin ederim ki, mü’minin hürmeti Allah katında senin hürmetinden şüphesiz daha büyüktür. Mü’minin malı, kanı ve hakkında hüsnüzanda bulunma kutsallığı (seninkinden üstündür).” (Buhari, Edeb: 57)
Bu hadis-i şerifte Hz Peygamber (a.s.m.), bir Müslüman hakkında hüsnüzanda bulunmayı, onun can ve malının önemiyle birlikte anmaktadır. Çünkü bir insanın iyi veya kötü olarak bilinmesi, özellikle onun şeref ve haysiyetini ilgilendirmekte olup, yerine göre en az mal ve can kadar önem arz etmektedir. Suizan ise, tüm huzursuzluk ve düşmanlıkların kaynağı olan dedikodu, gıybet, iftira, fitne-fesada sebep teşkil ettiğinden dinen yasaklanmıştır.
Suizan etmenin sebeplerinden birisi de, insanın kendisini beğenmesi, başka kimseleri kendinden aşağı görmesidir. Bediüzzaman bu konuda şöyle bir çözüm gösterir: “İnsan hüsnüzanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan suizan saikasıyla başkalara teşmil etmesin. Ve başkalarının bazı harekatını, hikmetini bilmediğinden takbih etmesin. Binaenaleyh, eslaf-ı izamın hikmetini bilmediğimiz bazı hallerini beğenmemek suizandır. Suizan ise, maddi ve manevi içtimaiyatı zedeler.” (BediüzzamanSaid Nursi, Mesnevi-i Nuriye)
Demek ki, herkesi kendisinden üstün gören bir kimse mü’minlere suizan etmez, sürekli hüsnüzanda bulunur.
Efendimizin (a.s.m.) şu hadisi şerifi hepimize bu konuda yol gestereci mahiyettedir:“Zandan sakının, zira zan, sözlerin en yalanıdır. Ey Müslümanlar! Birbirinizin kusurunu araştırmayın, haber koklamayın, haksız yere rekabet etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin tutmayın, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahkir etmez. Kişiye şer olarak Müslüman kardeşini küçük görmesi yeterlidir. Her Müslümanın diğer Müslüman’a malı, kanı ve ırzı haramdır. Allah sizin suretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Buhari, Vasaya)
Cemil Tokpınar / Moral Dünyası