İmansız Müslümanlık Olmaz

iman.Esaslarina.inanmanin.FaydalariEvet, sevaplı işlerin herhangi birisini yapmak için iman lazım. Bu zamanda o iman çok sağlam olması lazım ki, insan şahsi ve maddi menfaatlerini bir tarafta bırakarak, başkasının faydası için koşabilsin.  bu hizmetlerde başarılı olmak için bu mani’lere (engellere) karşı  gelebilmek lazım ki Allah’a karşı samimi olduğumuz kendini göstersin. Bize ders olması için, Allah c.c. Yusuf aleyhisselam nefsine itimat etmekten nasıl kaçtığını Ayet’i Kerime ile bize bildiriyor, mealen,

“Nefsimi temize çıkarmıyorum, çünkü nefis kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmeti korur (bağışlar)”(Yusuf  53).

İşte Yusuf  Aleyhisselam Peygamber olduğu halde, nefsin şerrinden Allah’a sığınması, çok dikkatli olmamız için mühim bir sebeptir.

Manen kurtuluş çaresi bekleyen gençlerin boyunlarına sarılmak için, kollarımızı açık tutacağız. Evimizin kapılarını onlara her zaman sonuna kadar açık tutacağız. Yanımıza gelmelerine engel teşkil edecek sebeplerden uzak duracağız. Bu genç kardeşlere, imanın kıymetini ve Allah’ın emirlerine uymanın ehemmiyetinden bahsedeceğiz. Konuşurken karşımızda kimler var olduğunu düşünerek, onlara göre mevzu seçip onların seviyesine göre konuşacağız. Muhatabın seviyesine göre konuşmak, belagat’in ta kendisidir. Hele materyalist felsefesinin  teknesinde yoğrulup, karşımızda duran pırıl pırıl gençlere karşı, çok dikkatli olacağız. Her zaman hakkı ve doğruyu konuşacağız. Fakat her doğruyu her yerde konuşmak bizim hakkımız olmadığını bilerek konuşacağız.

Herkes için, faydaların  en faydalısı olan iman hakikatlerini anlatma hususunda doktor gibi olacağız. Doktor hastayı tedavi etmek için, affedersiniz, hiç çekinmeden hastanın nahoş kokulu yaralarına ve iltihaplarına kadar eğilir, tedavi etmeye uğraşıp netice almaya nasıl çalışırsa, bizde aynen onun gibi, her tarafımızı saran manen yaralı vatandaşlara, bilhassa tabiat fikri ile sırf dünya bilgileri ile yetişen gençlerimize kendimizi sevdirerek daha fazla onlarla uğraşacağız. Uğraşırken de   muhatabımızın kusuruna bakmadan, kardeşimize bir şeyler verebilmek ümidiyle çalışacağız.

Bakın Zübeyir Gündüzalp ağabeyin veciz ifadesine: “Teessür ve ızdırap karşısında kalpten bir parça kopsaydı, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında, o kalbin atom zerratı adedince param parça olması lazım gelir.” Biz bu manzara karşısında   Kendimize, Allah’ın yardımı ile bana düşen bu görevi hakkıyla yapmayı başarabilirsem, belki kardeşimi  ebedi azaptan kurtulmasına sebep olabilirim deyip, bu düşünce ve gayret ile yaşayacağız. İşte bu inançla yaşamak insanı sevinçlere boğar. Çünkü karşımızdakini cehennem gibi bir azaptan kurtarıp, cennet gibi ebedi bir mutluluğu kazandırma ümidi, bizim için büyük bir şans ve mutlu olmaya sebeptir.

Bunu da bilmemiz lazım ki, Ehl-i sünnet vel-cemaat dairesinde, kim olursa olsun, onunla samimi olacağız. Bizimle görüşen kardeş, doğru yolda giden  başkaları ile de bağlı olabilir. Bu yüzden o kardeşin onları daha fazla sevmesi normaldir. Çünkü onu tercih etmeseydi onlara bağlanmazdı. Bunun için sünnetin ana yolu olan Risale-i Nurun geniş caddesi hiç kimseye küsmeye müsaade etmiyor. Bizim onlara küsme hakkımız yoktur. Onları değil kötülemek, belki onlarla övünmek suretiyle, bize, doğru bildiğimiz düşünce ile vazife yapmak düşer. “Zaman cemaat zamanıdır, şahsi dehalar, cemaatle gelen dalalet karşısında erir gider.” Hatta biz önderliği, kendimize değil başkasına verebilsek, bu davranış mükemmelliğin ta kendisidir. Mademki dinimiz bize ihlaslı (Allah’a karşı samimi) olmayı emrediyor. Öyle ise, Allah yolundaki hizmet düşüncemizde samimi olduğumuzu göstermek için, Hak yolda gidenleri kendimize kardeş kabul edeceyiz.  Enaniyetten  (benlikten) vazgeçip, Allah’ımızın rızasını kazanma yolunda vazife yapabilmek bizim için çok mühimdir. Bediüzzaman hazretlerinin “Ey ehli hak! Ey hakperest ehli şeriat ve ehli hakikat ve ehli tarikat , bu müthiş marazı ihtilafa karşı (Bölünme hastalığına karşı) birbirinizin  kusurunu görmemek için gözünüzü yumunuz.” sözü, bizim için değişmez bir prensip olduğunu kabul edeceğiz.

Evet! Başkasını iyi kendimizi kusurlu görmek bizim prensibimiz olacak. Hatta bu halimizi yapmacık bir halden kurtarıp, kendimizi ciddi kötülemeye çalışacağız. Herhangi dini meseleleri arkadaşımızla tartışırken bile, hakperestlik ve insaf düsturu olan, İnşallah arkadaşım haklı çıkar, temennisinde bulunacağız. Çünkü o haklı çıkarsa, biz bir şey öğrenmiş oluyoruz. Eğer biz haklı çıksak, hem hiçbir şey öğrenemiyoruz, hem de o hâl nefsimizin hoşuna gideceği için, gururlanmamız için kuvvetli bir sebeptir ki, bu meselede  biz zarar etmiş oluruz.

Kısacası, biz muhabbet (sevgi) fedaileriyiz. Allaha karşı âcizliğimizi, fakirliğimizi kabul ederek, bu iki hasleti, maneviyatta ilerlemek için, iki kuvvetli sebep bileceğiz. Bu güzel hasletlerde bulunan tükenmez zenginlikle, bütün canlılara karşı merhametli olmaya çalışacağız. Bütün insanlara ve bilhassa  Müslümanlara karşı, imanımızdan aldığımız kuvvetle, elimizden gelen her şeyle yardıma koşacağız. Evet! Mü’min imanının, gelişmesinin derecesine göre, sahibinde onun pratiği apaçık görünecek. Biz madem ki Müslümanız, uyuşuk duramayacağız; belki çok düşünüp tefekkür edeceğiz. Hizmet esnasında, siyaset ve menfaatten uzak duran biri olacağız, Zaten Risale-i Nur üç temel üzere kaimdir: SEVGİ, İLGİ, BİLGİ, Yeni gelen arkadaşa, önce sevdiğimizi kabul ettireceğiz, Sonra kendisi ile ilgileneceğiz, sık sık telefonla hal hatırını sormak için veya derse çağırmak için kaidesini arayacağız. Ondan sonra kafasında biriken şüpheleri silmek için, bizde mevcut bilgilerden kendisine vermeye çalışma gayreti ile hareket edeceğiz.  Kusuru başkasında değil, kendinde arayan, fedakâr ve herkesçe makbul olan bu metodu elimizden bırakmayacağız. Çünkü bu bütün insaf  dünyasınca kabul edilen bir metottur. Bu dünyayı ahiretin tarlası olduğunu kabul edeceğiz.Biz dünya için de ötekilerden fazla çalışacağız İster dünya ister ahiretle ilgili bütün hal ve hareketlerimizde Allah rızasından başka hiçbir şeyi düşünmeyeceğiz Kazandığımız paraları kalbimize değil cebimize koyacağız ki lazım olduğu zaman daha kolay çıkarırız, ahirete fazla sevapla gitmek için çalışacağız. Bu güzel hasletlere sahip olabilirsek, bize kim düşmanlık edebilir ki, sizden soruyorum? Selam ve dua ile Kardeşiniz

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: