İslam büyükleri, tatili nasıl anlıyorlar?

Her sene daha da karmaşık hale gelen tatil hayatımız atıl kalmak, vakit öldürmek, mevsimi eğlence ile bitirmek şeklinde mi geçiyor?.. Şayet tatilimiz böyle tüketiliyorsa bunu düşünmemiz gerekir gibi geliyor bana.

Çünkü tatilde değerlendirmeyip harcadığımız vaktimiz, aslında boşa harcamaktan titrediğimiz nakdimizden de kıymetlidir. Zira vakitle nakdi kazanabilirsiniz, ama nakitle boşa harcadığınız vaktinizi kazanamaz, geri getiremezsiniz. Değerlendiremediğiniz vakit uçup gitti, bir daha kucak dolusu para verseniz dahi geri döndürme fırsatı da bitti..

Öyle ise vaktimizi tatilde atıl halde harcamaktan ciddi şekilde kaçınmalı, tıpkı paramızı boşa harcamaktan rahatsızlık duyduğumuz gibi, vaktimizi de boşa harcamaktan rahatsızlık duyar hale gelmeliyiz.

Kaldı ki, İmam-ı Şafi Hazretleri’ne göre tatil, atıl kalmak, aylak gezmek de değildir. Tam aksine tatil, devamlı meşgul olduğundan dolayı usandığın işini bırakıp yeni bir işle meşgul olmak, yani usandığın bir işten uzaklaşıp usanmadığın yeni bir işe başlamak demektir.

Bu sebeple biz de günahlardan uzak şekilde yaşayacağımız tatilimizi yeni bir işle değerlendirmeli, fikrî ve ruhi gelişmeler sağlamaya yönelik kitaplar okuyup ilmi inkişaflar elde etmeli, nakitten de kıymetli olan vaktimizi boşa harcamış olmak gibi telafisi mümkün olmayan bir ziyana maruz kalmamaya dikkat etmeliyiz.

İmam-ı Ebu Yusuf Hazretleri kitap okumayı, yani ilimle meşgul olmayı meşguliyetlerin en değerlisi olarak görmekte, hatta ölürken bile ilmi mesele müzakere ederken ölmeyi dilemektedir. Nitekim vefatı anında bir ara bayılarak gözlerini yummuştu. Neden sonra kendine gelip de gözlerini açınca başında duranlara hemen ilmi bir mesele sordu. Dediler ki:

-‘Şimdi mesele halletmenin zamanı değil, istirahat eyle!. Şu cevabı verdi: Keşke ilimle meşgulken gelse bana gelecek olan, ben de öylesine değerli bir meşguliyet içinde iken gitsem Rabb’imin huzuruna. Ne büyük şeref olur benim için ilimle meşgulken gitmek!..

Vakti boşa geçirmekten titreyenlerden biri de büyük alim Hammad bin Seleme idi. Bundan dolayı o, vakit içinde ya namaz kılar, ya halka hadis anlatır ya da öğrencilerine Kur’an dersi verir, gençlerle meşgul olurdu. Yani boşa harcadığı vakti hiç yoktu onun. Nitekim vefatı da namaz kılarken vaki olmuş, secdede iken ruhunu Rahman’a teslim etmişti de herkes de onun vakit değerlendirme titizliğine hayran kalmıştı.

Basra’nın büyük velisi Hasan Basri Hazretleri ise, sahabenin vakti boşa geçirmeme titizliğini anlatırken şu değerlendirmeyi yapar:

– Ben öyle zatlara eriştim ki, onlar sizin paranızı boşa harcamaktan çekindiğinizden çok daha fazla vakitlerini boşa harcamaktan çekiniyorlar, dakikalarını dahi boş geçirmiyorlardı. Onların nazarında tatil asla atıl kalmak değildir, devam ettikleri işi bırakıp yeni bir işe başlamak şeklinde geçerdi tatilleri.

Basra’nın büyük alimi Abdullah bin Amir’e bir dostu, “Biraz vakit ayır da şöyle havadan sudan sohbet edip vakit geçirelim.” dedi. Verdiği cevap çok kısaydı. “Tut Güneş’i gitmesin, seninle oturup havadan sudan konuşup vakit öldürelim.” dedi. Bu cevaba şaşıran dostu: “Ne demek tut güneşi?” deyince Abdullah:

– Çünkü dedi, güneş durmuyor gidiyor, böylece vakit harcanıyor; ya vakti durdur seninle havadan sudan muhabbet edelim, ya da geriye çekil, akıp giden vakti değerlendirelim, nakitten de kıymetli olan vakti boşa harcama gibi bir gaflete düşmeyelim.

Demek ki, tatillerde bizim sorumsuzca harcadığımız vakitlerimiz maalesef nakitten de kıymetli olan vakitlerimizdir. Hem de kucak dolusu nakit harcasak da geri getiremeyeceğimiz vakitlerimiz. Onun için Efendimiz (sas) şöyle ikaz etmiştir bizleri:

-“İki nimet vardır ki, insanlar kıymetini bilmiyorlar: Biri sıhhatleri diğeri de boş vakitleridir!

-Ne dersiniz düşünmeye değer mi tatillerimizi değerlendirme konusu?

Ahmed Şahin / Zaman Gazetesi

 

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: