İslamiyetten Başka Hiçbir Reçete Güneydoğu ‘da Kabul Görmez

diyarbakirÖZET DEĞERLENDİRME

Güneydoğu meselesini değerlendirirken, evvela işin başında bazı sorulara cevap vermek ve bu sualler çerçevesinde mesele ile ilgili ciddi ve sürekli çözüm yolları araştırmak zorunda olduğumuzu belirtmeyi arzu ediyoruz. Olayların görünen ve görünmeyen boyutları nelerdir? Olayları hangi açılardan ve hangi kriterlerle inceleyebiliriz? Değerlendirmelerde hangi hususlara daha fazla önem verilmelidir? Devlet, bölge, müesseseler ve fert bazında neler yapılmalıdır? Meselenin kısa ve uzun vadede çözüm ve iyileştirme yolları neler olabilir? Meselenin tarihî boyutu nedir? Gibi benzer suallere ciddi cevaplar aranmalıdır. Bu rapor neticesinde yapılması gereken işlerin kısa bir özetini burada takdim etmek istiyoruz:

1-      TEŞHİS İSÂBETLİ YAPILMALIDIR

Güneydoğu probleminin en önemli kaynağı, insaniyet, ahlak ve dinde yaşanan çözülmelerdir. Bu çözülüş, insan şahsiyetindeki aslî değerleri dumura uğratmaktır. Neticede dinin yol gösterici, bütünleştirici, muhabbet ve emniyeti tesis edici özelliği zaafa uğramaktadır. Sosyal bünyedeki bu değişimi, şu şekilde formüle edebiliriz: Dinî hislerdeki çözülme, cemiyet hayatında lakaytlık ve laubaliliği doğurmaktadır. Lakaydlık ve laubalilik, fikir ve hayatta sapıklığı netice vermektedir. Fikir ve hayatta sapma ise, anarşiyi doğurmakta ve sürekli beslemektedir. Bu sebeple güneydoğu meselesine çözüm ararken, teşhis isâbetli yapılmalıdır. Anarşinin kaynağının din ve ahlakta yaşanan çözülme olduğu aslâ unutulmamalıdır.

2-      UZUN VADEDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

1) Uzun vadede en sağlıklı ve belki de tek çözüm, “İhyay-ı dinle olur bu milletin ihyası=Bumilletin ihyası dinin ihyasıyla mümkündür” reçetesidir. Hayatın hayatı ve hayatın esası dindir. Şarkta dini ihya etmeden, dinî  hissiyâtı canlı tutmadan hayatı ihya etmek mümkün değildir. Şark insanının hayat felsefesini, psikolojisini ve bölgenin kendine has özelliklerini dikkate aldığımızda, şarkı kendi içinde diriltecek ve şarkı garp ile perçinleştirecek tek bir güç vardır; o da İslâmiyettir. Bu bünyenin cidden sağlığa kavuşturulması isteniyorsa, bu reçete tatbik edilmelidir. Dini telkin, bu bölgelerin en önemli ve acil ihtiyacıdır.

2) Bölgenin uzun yıllar ihmalinden kaynaklanan ve “Tarihî birikimler” diye tatbik ettiğimiz sıkıntıları mevcuttur. Bu birikimleri kısa vadede izale etmek çok zordur. Bu birikimleri, iç ve dış odaklar, mahâretle kullanmaktadırlar. Şarkın sürekli sömürüldüğü, halkın tahkir edildiği ve dışlandığı görüşleri yoğun bir biçimde propaganda edilmektedir. Kurtuluş için de tek çare olarak, halkın kendi kimliğine dönmekten başka bir alternatifi olmadığı vurgulanmaktadır. Bu telkin sadece söz ile değil, anarşinin tazyik gücü ile sindirme ve susturma politikaları ile büyütülmekte, canlı tutulmakta ve bu telkin ve tazyikin  şarktaki alanı her gün biraz daha büyütülmek istenmektedir.

3) Bu Marksist ve ırkçı görüşe karşı, daha güçlü, daha etkileyici, daha kalıcı ve bölgenin mizacına uyum sağlayabilen bir güç ile, bir görüş ve bir hayat biçimi ile ortaya çıkmak ve bu gücü âcilen sergilemek mecburiyeti vardır. Resmî ideolojinin gücü, bu görevi yapabilecek dirâyette değildir. Bu fitneye karşı en etkili bir güç, ancak ve ancak islâmiyettedir. Şu hususu kat’iyetle belirtelim ki, islamiyetten başka hiçbir reçete bu bölgelerde kabul görmez; müessir de olamaz.

Ahmet Akgündüz

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: