Kâinattaki Hârikalıkları Örten Ülfet Perdesi

Acaba bir kişi evdeki artık yemekleri ve bozulmaya yüz tutmuş sebze ve meyveleri alıp, bunlardan yumurta yapan ve arda kalan malzemeyi de çiçeklere koyabileceğimiz gübreye çeviren karpuz büyüklüğünde bir makine yapsaydı – üstelik de maliyeti bir karpuz fiyatını aşmasaydı ve biblo gibi mutfağın bir köşesine koyabileceğimiz bir güzellikte olsaydı – bilim adamları dâhil tüm insanlık bu kişideki sanat ve estetikle bezenmiş harika ilmi tam bir hayret ve hayranlıkla ayakta alkışlamaz mıydı? Bunun nasıl yapıldığını görmek için başta bilim adamları olmak üzere, herkes büyük bir merak içinde sıraya girmez miydi? Hele bu yumurtalar belli bir sıcaklıkta 21 gün bekletilince kabuğun içinde minik bir yumurta makinesine dönse ve bu makine yine yemek artıklarıyla büyüyüp bir süre sonra kendisi yumurta yapmaya başlasa, acaba “Olamaz” diye haykırmaz mıydık? Hele hele bu makine bir de görüyor olsaydı ve ara sıra dışarıya gezmeye çıksaydı “Rüya görüyor olmalıyım” deyip, kendimizi çimdiklemez miydik? Bu mûcit kişiyi baş tacı etmez miydik? Kendisine en yüksek bilim madalyalarını vermez miydik? Eğer evhamlı tipler isek, aklımızı aciz bırakan ve bilim seviyemizi komik hale düşüren bu kişi hakkında “Mutlaka teknolojinin bizden kat kat ileri olduğu bir gezegenden gelmiş olan bir uzaylı” spekülasyonlarına îtibar etmez miydik?

Ama ne yazık ki, her şeyin üzerine âdeta kara bir bulut gibi sinen ülfet perdesi, çevremizdeki binlerce bu tür teknoloji harikalarını – hem de canlılarını – görmemize engel olmaktadır.

Prof. Dr. Yunus Çengel

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: