Kemalin Kemali Devam İledir!
Risale-i Nur’dan aldığımız ders bize; her türlü musibet, şer, zulüm, fitne ve nifak gibi ortam ve şartlarda dahi dik durmayı, inancımızı, metanetimizi ve şevkimizi kaybetmemeyi, ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmamayı öğütlemektedir. Risale-i Nur; Kur’an hükümlerinin ve Peygamber efendimizin (S.A.V) sünnetinin nasıl anlaşılacağını ve yaşanacağını, 20. asrın ve gelecek yüzyılların insanlarına anlatmaktadır. Nasıl ki Hz. MEVLANA döneminde tebliğ ve irşad, İslam aleminin önemli merkezlerinde Mesnevi ile yapılıyordu ise, zamanımız da da bu vazife Risale-i Nurlar ile yapılmaktadır. Bu zamanda, Risale-i Nur’un başka eserlerle ikamesi mümkün değildir.
Risale-i Nur’a sadece kalben ve gönül ile değil akıl, mantık, şuur, muhakeme ve izan ile bağlanmak önemlidir. İtikadı ve ilmi olan; akaid, keramet, velayet, şeriat, fıkıh, siyer, sünnet v.b. gibi konulara vakıf insanlar Risale-i Nur’u daha iyi anlamaktadırlar.
Üstad hazretleri, Risale-i Nur’a talebe olacakların bağnaz ve fanatikler gibi değil de, ilmen, aklen, kalben, bilinçle bağlanmasını, delilleri ve ispatları vesile yapmasını istemektedir. Üstadımız, “Biz Kur’an Şakirtleri olan Müslümanlar, bürhana tabi oluyoruz, akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye giriyoruz.” demekte, Risale-i Nur’a bağlanırken ilim ve izanı esas tutmamızı istemektedir. Bizleri ilim, tetkik, mantık ve tefekküre sevk etmektedir. İslam ülkelerinin geri kalmasının sebebinin “CEHALET” olduğu tespitini yapmıştır.
Risale-i Nur hizmetinde akıl ve muhakeme esastır. Üstad’ın ne kadar gerçekçi, mevcut şartlara ve esbaba uygun hareket ettiğini bir çok vakıada görmekteyiz. Her fırsatta kendisine kurulan tuzak ve pusulardan basiretli ve müdebbirane davranarak kurtulduğuna tarihçe-i hayatı şahittir.
Hazret-i Üstad, neşrettiği mektuplarının çoğunda prensiplere bağlı kalınmasını ve her şeyin istişare ile yapılmasını istemektedir. Bediüzzaman’ın yaşantısında ve yazdıklarında “akla kapı açıp ihtiyarı (iradeyi) elden almadığı”görülmektedir. İstişareye çok önem verdiği ve insanlara emir vermekten ziyade öneri de bulunduğu, ikna yolunu kullandığı da bilinen bir özelliğidir.
Said Nursi’nin hizmetkar, varis, naşir ve talebeleri olan has ve erkan ağabeylerin meşveret toplantılarından biliniyor ki; kendi görüş ve düşüncelerini, Risale-i Nurlardan, Hazret-i Üstadımızın hayatından misaller ve delillerle besleyerek, destekleyerek, açıklayarak sırf Allah rızası ve hizmet mülahazasıyla karar alıyorlar. Bediüzzaman hazretlerinin, asli ve temel prensiplerini belirlediği hizmet tarzından farklı yola sapanların veya niyetlerini bozan kişi ve grupların da marjinalleştiği, istikametlerini kaybettikleri ve tükendikleri herkesin malumudur.
İlk başlarda Risale-i Nur’un ve Risale-i Nur mesleğinin kıymetini anlamayan devlet adamları, sosyologlar, yazarlar, feylesoflar, din adamları ve bu gibi aydın kesimler şimdi Risale-i Nur ve müsbet hareket mesleğine hayranlığını dile getirmektedirler. Risale-i Nur’lar da yazılanların haklılığı, kıymeti ve isabetliliği her geçen gün daha fazla anlaşılmakta, Hazret-i Üstad’ın hizmet metodunun mükemmelliği ve vazgeçilmezliği konuşulmaktadır.
Ülkemizin yeniden bir karmaşa, bunalım, savaş ve felaket ortamına sürüklenmeye çalışıldığı şu günlerde görmekteyiz ki, hakperest ve samimi olan; sosyalistinden liberaline, milliyetçisinden muhafazakarına, demokratından dindarına, kapitalistinden tarikat ehline, ilahiyatçısından feylosofuna en aydın ve entelektüel kimseler, Risale-i Nur’dan ve Bediüzzaman hazretlerinin hayatı ve davranışlarından örnekler vererek, onun hizmet metodu ve prensiplerini hatırlatarak, şerlerin, sıkıntıların, sorunların üstesinden gelmeye çalışmaktadırlar.
Her kesimden insanlar Hazret-i Üstad’ın, basiret, feraset ve müdebbirane tavır ve tutumunu araştırıp öğrenerek, kendince onun cesaretinden, metanetinden, faziletli duruşundan ve meselelere çözüm odaklı ve hak namına tavizsiz yaklaşımından dersler çıkarmaya başlamışlardır.
Hükümetin talimatıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Risale-i Nur Külliyatının basımına başlanması ve bu eserlerin özellikle Milli Eğitim, Adalet ve Diyanet camiasına ulaşması ve yaygınlaşması konusunda gösterilen gayretler bu tespit ve gözlemimin bir ispatıdır diyebilirim.
Aynı zaman da, Bediüzzaman Said Nursi’nin dünyevi nimet ve imkanlardan, rütbe ve makamlardan, siyasetten ve maddiyattan uzak durma düsturu, Nur talebelerinin yolunu ve istikbalini aydınlatmaktadır. Risale-i Nur talebelerinin hizmet gaye ve hedeflerinin; Cenab-ı Allah’ın izni ile iman kurtarma ve kuvvetlendirme olduğunu söyleyen Üstad hazretleri, kendisi gibi tüm Nur talebelerinin de özellikle siyasetten uzak durmasını ve müspet hareket etmelerini vasiyet etmiştir.
Üstadımız bedenen, maddeten bizlerden ayrılmış olabilir ama her zaman prensipleriyle, düsturlarıyla, yazdıklarıyla, davasıyla bizlerle beraberdir. İnanıyorum ki; kim mesaisini ihlas, sadakat, muhabbet ve uhuvvet ile en fazla şerlerin def’i, hakka hizmet ve ittihad-ı İSLAM yolunda harcıyorsa en çok onunla beraberdir.
Bediüzzaman; “Kemalin kemali devam iledir.” diyor.
Tahkiki iman sahibi olmak ve bu durumu muhafaza edebilmek, ibadet ve ilim öğrenmede kararlılık ve istikameti, ihlası, çok çalışmayı, fedakarlığı, sadakat ve hamiyeti gerektirmektedir. Her bir Risale-i Nur talebesi, her zaman, her yerde ve her koşulda kendini yenilemeli, geliştirmeli; tefekkür, zikir, fikir, hamd ve şükrü zihninden, elinden ve dilinden bırakmamalıdır.
Yazımı, Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle “Nur’un birinci talebesi” Hulusi Yahyagil’in bir anekdotu ile noktalayalım:
-Hulusi ağabey derse gelmeyen birisini merak etmiş. Derse niçin gelmediğini sormuş. Demişler ki; “işi var, işi olduğu için derse gelmedi.”
Hulusi abi de demiş ki: “İşi derse katılmak olmayanın, ders zamanında başka işi olur. Bu zamanda takvanın ve kendini muhafazanın yolu, kesin tecrübemle söylüyorum ki; derse devam ve Risaleleri mütefekkirane okumakla olur.”
Erdoğan Esenkal
nurdanhaber.com