Kılamadığımız Namazlarımız Şimdi Ne Olacak?

Gençliğimizde duyarsızlık devreleri yaşadık. İbadetlerimizde ihmal ve tembelliklerimiz oldu. Şimdi ise yaşımızla birlikte aklımız da başımıza geldi. Ya bunları kılmaya ömür yetmez de borçlarımızı ödemeden gidersek gerçek dünyaya, halimiz ne olur diye de bazen ümitsizlik duygusuna kapılıyoruz.

On beş yaşımızdan itibaren namaz borçlusu olduğumuzu yazılarınızı okurken fark ettik. Kılamadığımız bunca namazlarımızın vebalinden şimdi nasıl kurtulacağız diye merak etmekteyiz? Ya bunları kılmaya ömür yetmez de borçlarımızı ödemeden gidersek gerçek dünyaya, halimiz ne olur diye de bazen ümitsizlik duygusuna kapıldık. Bize bilgi verebilir misiniz kılamadığımız bu namazlarımız konusunda??

***

Efendim, namaz, gerçekten de en son on beş yaşlarında farz olur insanlara. O günden itibaren her namaz, borç olarak zimmetine yazılır gencin. Farz olduğu günden itibaren bu namazları kılarsa mutluluk duyar, kulluk görevini yapmış olur. İhmal eder de kılmazsa, bu defa hem namaz borçlusu olarak kalır hem de tehir etme günahı başlar. Bu tehir etme günahı, namaz kılınmadığı müddetçe devam edip gider! Ne zaman kılarsa o zaman geciktirme günahı da sona ermiş olur kıldığı namazın… Bundan dolayı namaz borçlusu olanlar, Allah’ın verdiği sayısız nimetleri peşin olarak kullanıp da ibadet borçlarını veresiyeye bırakmamalı, her vaktin girişinde üzerlerine farz olan namazlarını hemen kılma titizliği göstermeli, tehir etme günahını yüklenmeyi asla göze almamalılar. Şurası da unutulmamalı ki, namaz borcundan kurtulmanın tek çaresi, vaktinde kılmak, kılınamayanları da ilk fırsatta kaza etmektir. Kaza etme niyeti öyle zor ve karışık değildir.

Niyet ettim vaktinde kılamadığım en son sabah namazının, (öğle, ikindi, akşam, yahut da yatsı) farzını kılmaya… diyerek, en son kılamadığı namazlardan borç ödemeye başlayabilir. “En önce kılamadığım” diyerek de niyet edebilir. Bu takdirde de gençlik devresindeki ilk farz namaz borçlarını ödemiş olur.

Aslında üç kerahet vakti dışında günün bütün saatleri kaza kılmaya müsait vakitlerdir. Bu sebeple, bulunan her fırsatta kaza kılmalı, tehir etme günahına son vermeyi önemli bir kazanım olarak görmelidir. Özellikle evde, camide vakit namazları önünde ve sonunda mutlaka kaza namazı kılma alışkanlığı kazanmalı, bunu ihmal edilmez âdet haline getirmelidir ki, bunca namaz borçlarından kurtulma mümkün hale gelsin…

Böylece her fırsatta kaza kılmaya başlayarak namaz borcunu tümüyle ödeme niyetine giren samimi insan, ömrü vefa etmeyip de ebedi âleme borçlu olarak gitse bile inşallah kalan borçlarını da Rabb’imiz bu samimi kaza etme niyeti hürmetine bağışlayabilir, diye ümit etmek de mümkündür. Hatta kıldığı sünnetleri de kaza borcu yerine Efendimiz tarafından ona hediye edilebileceği yolunda müjdeli rivayetler de söz konusudur.

Yeter ki aklı başına gelen borçlu insan, büyük bir samimiyetle kaza namazlarını kılmaya başlamış bulunsun, ümitsizliğe kapılmadan fırsatları değerlendirmeye yönelmiş olsun. Şurası da bir gerçektir ki, namaz başka ibadetlere benzemez. Sevabı da günahı da diğerlerinden çok farklı olur. Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri’ne “Sevabı en çok amel hangisidir?” diye sorulduğunda cevabı şöyle olmuştur: “Sevabı en çok amel, vaktinde kılınan namaz ile ana babaya yapılan hizmettir…

Öyle ise bu büyük olayın artık farkına varılmalı, daha fazla tehir günahına girmeden borcu bir an önce ödemeye yönelmelidir. Çünkü namaz borcu ancak kılınarak ödenir, başka türlü ödeme şekli yoktur.

Ahmed Şahin

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: