Kıyamet Günü İlk Olarak Suale Çekilen Üç Kişi

Resulullah (a.s.v.) Efendimiz bir hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyururlar:”Kıyamet gününde insanlardan ilk olarak suale çekilecek olan üç kişiden birincisi şehit edilen kimse olacaktır.

Huzur-ı İlahiye getirildiğinde Cenab-ı Allah ona ihsan ettiği nimetlerini bir bir sayar, o da bu nimetleri ikrar eder.

—Bu nimetlere mukabil ne yaptın?

—Senin rızan uğrunda savaştım ve şehit düştüm.

—Hayır, yalan söylüyorsun!

Sana cesur desinler diye savaştın, nitekim bu söz de söylenmiştir. Sana verilen emir üzerine yüzüstü sürüklene sürüklene cehenneme atılır.

İkincisi de ilim öğrenmiş ve öğretmiş, Kur’an okumuş bir kimsedir. Cenab-ı Hak ona da lütuf ve ihsanları sayar, o da bu nimetleri itiraf eder.

—Bu nimetlere mukabil ne yaptın?

—Senin rızan uğrunda ilim öğrendim ve öğrettim, Kur’an okudum.

—Hayır, yalan söylüyorsun!

İlmi, sana âlim desinler diye öğrendin. Kur’an-ı Kerim’i de, sana ne güzel okuyor desinler diye okudun. Nitekim bu söz de söylenmiştir. Sonra verilen emir üzerine yüzükoyun sürüklenerek ateşe atılır.

Üçüncüsü ise, Allah-u Teâlâ’nın kendisine geniş çapta zenginlik verdiği ve her türlü servetten ihsan ettiği bir kimsedir. Huzur-u İlahi’ye getirilince, Cenab-ı Hak ihsanlarını ona da ayrı ayrı anlatır. O da onları itiraf eder.

—Bütün bunlara mukabil ne yaptın?

—Yâ Rabbi! Servetimi sırf senin uğrunda, sevdiğin işlerde harcadım.

—Hayır, yalan söylüyorsun!

Sana çömert ne sahavetli desinler diye bunları yaptın. Bu söz de söylenmiştir. Sonra o da emir üzerine sürüklene sürüklene ateşe atılır.” 1

Cenab-ı Allah(cc) Bu dar-ı dünyada insanlara bir ihsan olarak nimetleri verir, Şehitlik, ilim, mal-mülk, makam- mevki ve evlat gibi, bunlara karşı da cüz’i bir ücret ister, o da şükürdür. Bazen de musibetleri verir öylece imtihana tabi tutar… Tasarruf onundur. Yukarıda ki hadis-i şerife şöyle bir açıklık getirilirse;

Şehitlik: Allah yolundan canını feda eden bir müslümana şehit denir. Ahirette en büyük rütbenin peygamberlikten sonra şehitlik rütbesidir. Şanı yüce olan Rabbimizin insanlara ihsan ettiği şahadet makamı gibi büyük makamı ucuz kahramanlıklarla heba etmemek lazımdır. “Şehit kendini hayatta bilir.”Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir âlemde bulur.2

Hazreti Muhammed (s.a.s)  Şehitleri şöyle övmüştür:

“Şehit olmayı Yüce Allah’tan samimi olarak dileyen kimseyi,  rahat yatağından vefat etse bile, Allah (cc) onu şehitlerin derecesine eriştirir.” 3

Üç çeşit şehitlik sınıfı vardır: 1- Şehid-i kâmil, 2-Şeid-i uhrevi  3- Şehid-i dünyevi gibi  sınıflara ayrılmaktadır.

 1-Şehid-i Kamil:
Hem dünya hem de âhiret itibariyle şehid sayılan kimselere, şehîd-i kâmil denir. Bir Müslüman’ın şehîd-i kâmil sayılabilmesi için altı şart lâzımdır:

1- Müslüman olmak,  2- Akıllı olmak, 3- Bâliğ olmak, 4- Cünüp olmamak, hayız ve nifas hâlinde bulunmamak 5-Vurulmanın akabinde hemen ölmüş olmak,
6- Öldürülmüş olmasından dolayı, öldüren kimseye kısas icab etmek. Yani, kasden öldürülmüş olmak, Şehîd-i kâmil, yıkanmadan kanlı elbiseleri ile gömülürler.

2-Şehid-ı Uhrevi:
Dünya itibariyle şehid sayılmayan, yani, yıkanıp kefenlenmiş olarak gömülen, fakat âhirette şehid muamelesi gören kimselere şehîd-i uhrevî denir.

Örneğin: Suda boğulanlar, ateşte yananlar, enkaz altında kalanlar, veba gibi bulaşıcı bir hastalıktan ölenler, sıtma gibi ateşli hastalıktan ölenler, ilim yolunda ölenler, ciğer hastalıklarından ölenler, doğum sırasında veya lohusa iken ölen kadınlar, baş ağrısından ölenler, karın ağrısından ölenler, ailesinin nafakasını helâlinden kazanmak için çalışırken iş kazasından ölenler, cuma gecesi ölenler, gurbet ilde vefat edenler, akrep, yılan sokması gibi sebeplerle vefat edenler…

3-Şehid-i hükmi veya şehid-i dünyevi:

Dünyada kişi yiğitliği ve kahramanlığı ile böbürlenerek, şehitliğin mana ve mefhumunu düşünmeden, desinler diye savaşanların akıbeti Resulullah(a.s.v.)’ın yukarıda buyurduğu üzere yeri cehennemdir.  Bunlara“Şehîd-i Dünyevi Denir”Çünkü dış görünüşleri itibariyle Müslüman, kalpleri ise kâfirdirler.

İlim sahibi: İlim gibi büyük bir hazineye sahip olanlar, evvela nefsine, ailesine, topluma ve hatta dünyaya ilim ve irfanı yayarak, Cehalete meydan okumalıdır. Âlim, ilmi ile amel ederek hem maruf hem de çevresine faydalı olur. Onun için  “ İlim büyük bir hazinedir” sözü darbı mesele olmuştur.

Âlimlerle ilgili ayet ve hadisler aşağıya yazılmıştır.

“Tavrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu ciltlerle kitap taşıyan merkebin durumu gibidir.” 4

“Yürüyüşünde tabiî ol, sesini de kıs. Unutma ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.” 5

Zeyd b. Usame (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)’den şunları söylerken işittiğini söylüyor:
‘Kıyamet gününde bir adam getirilerek cehenneme atılır ve bağırsakları dışarı çıkar. Adam bağırsakları etrafında eşeğin değirmen etrafında döndüğü gibi döner. Bunun üzerine cehennemde bulunanlar onun etrafında toplanarak:
“Ey Falanca! Nedir bu halin, sen iyiliği emredip, kötülüğü yasaklamamış mıydın?” derler.

Adam da: “Size iyiliği yapın diyor, kendim yapmıyordum. Size kötülüğü yapmayın diyor, kendim yapıyordum.” der.’6

“İlmi ile amel etmeyen âlim; başkalarını giydirdiği halde kendi çıplak olan iğne gibidir.” 7-

Yunus Emre’nin iki dörtlük şiirinden,  ilmi şöyle tarif etmektedir:

“İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır.

Okumaktan murat ne

Kişi Hak’kı bilmektir

Çün okudun bilmezsin

Ha bir kuru ekmektir.”

Servet sahibi: Cenabı Allah tükenmez hazinesinden insanlara mal ve mülk  verir, evlat verir dolayısıyla bunlarla imtihana tabi tutar. Bu konu ile alakalı Kur’an’nı Kerimin Ayetleri mealen şöyle buyurmaktadır:

“Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin, bu hususta taşkınlık ve nankörlük etmeyin. Sonra gazabım üzerinize iner. Gazabım kimin üzerine inerse, şüphesiz ki o mahvolur.” 8

“Şüphesiz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfât ise Allah’ın yanındadır.” 9

 “Andolsun ki mallarınıza ve canlarınıza ibtilâlar verilerek imtihan olacaksınız.” 10

Allah (cc) dilediği kuluna mal ve evlat verir, onunla imtihan eder, servetin hakkını verebilir mi? Yani zekâtı, sadakayı, yardımlaşma ve dayanışma konusunda imtihana tabi edilir. Keza, kimi insanları fakirlikle kimileri çeşitli musibetlerle imtihana tabi tutar. Netice itibariyle Allah-u Teâlâ’nın her türlü hükmüne râzı olmak, amellerin en faziletlisi, ahlâkın en güzelidir. Aksi takdirde insan başını örse vurur, esfel-i safiline düşer.

Konuyu Bediüzzamanın bir sözü ile kapatmak istiyorum.”Amalinizde rıza-ı ilahi olmalı” her ne yapılırsa Cenab-i Allah’’ın rızası dairesinde olmalıdır. Yoksa Şöhret için şehit olmak, ilmi ile övünerek üstünlük tasarlamak, gösteriş ve görenek belası için mal ve servetini israfla dağıtmak tamamen zarardır, ziyandır. Ve keza…

Rüstem Garzanlı / DİYARBAKIR

KAYNAKLAR

1-Müslim

2-Mektubat 1.ci mektup.

3-Müslim

4-62 Cuma, 5

5 -31/Lokman, 19

6- terğip, tercüme heyeti

7- İmam gazalı

8Tâhâ: 81

9Teğabün: 15 – Enfâl: 28

10-Âl-i imrân: 186

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: