Kozmik Mukabele Âyini – (Barihudâ Tanrıkorur)

O sıralar ben de çok meşguldüm. Pir Vilâyet Han’la beraber hazırlamış olduğumuz, büyük dinlerin arasındaki münasebeti anlatan ve Peygamberlerin hayatlarından çeşitli bölümler bulunan bir âyin Newyork’ta gösterilecekti. Ben de bu âyinin tasarım ve dekorunu düzenlemeden sorumluydum.

Bu “kozmik mukabele” sahnelendiği esnada, hayatımda ilk defa bir ezân duydum. Hem de Newyork’ta… Sudanlı Hamzaddin, hâfız idi ve harika bir ezân okudu. Çok etkilenmiştim.

İlginç olan bir şey daha var, bu “kozmik mukabele”de oynayan kimseler gerçek birer oyuncu değil, hepsi birer müriddi. Amaç, Allâh’ın bütün zamanlara peygamberler göndererek insanları kendisine dâvet ettiğini göstermekti. Her bir mürid, temsil ettiği peygamberin (!) hayatını öğrenmek ve hissetmek için böyle bir işe girmişti. Ama yaptığımız iş, din bakımından çok büyük bir cür’et ve hataymış, bunu da sonradan öğrendik.

Arayış, Arayış…

Sonra Boston’a gittim. Orada Harvard Üniversitesi’nde bir seminere katıldım. Bir profesör, sancısız doğumu anlatıyordu. Elimi kaldırdım ve söz istedim:

“-Siz hep maddî doğumdan bahsediyorsunuz, peki mânevî doğum sancısız olur mu?” dedim. Profesör, nâzik bir ifadeyle:

“-Hanımefendi, sizinle biraz sonra görüşebilir miyiz?” deyince, arka tarafa geçtim ve seminerin bitmesini bekledim.

Profesör yanıma geldi ve:

“-Kızım, sen ölmeden önce ölmeye gidiyorsun!.. Senin çok büyük bir zâta ihtiyacın var. Benim mürşidim Hindistan’da… İstersen sana onun adresini verebilirim. Çünkü sen mânevî, özel bir dönemden geçiyorsun. Bu dönemi, bir mürşid-i kâmilin huzurunda geçirmelisin. En azından bu ölüm devresinden çıkana kadar!.. Ayrıca kesinlikle Batı toplumundan ve Amerika’dan dışarıya çıkmalısın. Bu dönemi burada atlatamazsın, burada kalırsan sana kimse yardım edemez!..” dedi.

Hayatımın her safhasında birileri geliyor ve beni bir şeylere dâvet ediyordu. İlk olarak anlattığım parkta namaz kılan ıraklı adam, sonra Davud Bellak, şimdi de bu profesör… Sanki Allah beni bir şeylere hazırlıyordu. Ben de çilemi tamamlıyordum.

Bu ikazlar ve insanlar, sanki bana:

“-Artık aklını kullan da, doğru yolu bul!..” diyorlardı.

(Devam Edecek..)

Halime Demireşik

Şebnem Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: