Kur’an günleri

Mektep programlarımız zaman içinde dinden ve milliyetten sıyrılarak ortaya Nasrettin Hoca’nın leyleği makaslayıp “şimdi kuşa benzedin” demesi gibi bir güdüklüğe bilinçli olarak uğratılmıştır.

Okuyup yazan kesim batının bakış açısına göre hem din karşıtı olmuş, bu üç kıtada at oynatan ve cihana ilmi öğreten, millet millet olmasını bile illet ile zayi etmiş bir millet haline gelmiştir. Bu bilinçli olarak yapılmıştır, Bediüzzaman tehlikeyi görmüş, “Çocuklarınızı okutun yoksa bu din elden gider” demiş.

Askeri Rüştiyelerin 1294 tarihli devlet salnamesindeki programlarındaki dersler şöyle! Sarf, Kavaid-i Farisi, İlmihal, İmla-yı Türki, Hüsn-i Hat, Resim, İkinci sınıfta Nahiv, Hesap, Coğrafya, Farisi, İmla-yı Türki, Fransızca, Hüsn-i Hat, Resim, son sınıfta Mantık, Tatbikat-ı Kavaid-i Arabiye, Hesap, Hendese-i Hattiye, Coğrafya, İlm-i Mevalid, Kavaid-i Osmaniye, Fransızca, İmla-yı Türki, Hüsn-i Hat, Resim”

Bu derslerin arasında modern edebiyat ve modern bilimler ile birlikte İslam dininin temel dersleri de vardır. Hem dünyaya hem de ahirete açılan pencereleri vardır bu müfredatın. O günden bugüne bu derslere bir bakın ne kadar bilinçli olarak ayıklanmış ve ne ararsan bulunur derde devadan gayri türünden bir program ve hiçbir derde deva olmayan bir nesil ortaya çıkarılmıştır.

Bu dersleri okuyan Kur’an okur ve anlamını verir, vaaz da verir hutbe de, batı edebiyatını da okur, Arap ve Fars edebiyatını da. Bize yutturulan modernizm bizi hem İslam dünyasından, hem İslam’dan hem de batıdan koparmıştır, soylarını araştır bunları yapanlar ya dönmedir veya ezeli düşmanımız insanların kurt postuma bürünmüş olanlarıdır. Ne gariptir ki bunu bize modernizm diye yutturmuşlar, aslında bizim cevherimizi bozmuşlar dejenere etmişlerdir.

Harb okullarında okutulan programlar konusunda Mehmet Esat konuşur. “Ezcümle evailde mekatib-i askeriyede Nuru’l-İzah ve Dürr-i Yekta ve Halebi tedris olunduğu gibi, muahheren, daha sonra yani 1284 Ramazan-ı Şerifinde idadiyelerde Amali nam risale-i manzume tedris olunup havi olduğu adab-ı İslamiye ve fezail-i Celile-i Subhaniye ve Kur’aniyenin fevaid-i meslekiyesiyle hakikaten tathir-i vicdan ve tenvir-i dil ü can ediliyordu.

Keza Ramazan-ı Şerifde intişar-ı İslam nam eser-i celil tedris olunup Asr-ı Saadetin, Sultanü’l-Mücahidin ve Resul-i Kevneyn Efendimizin (Asm) Sahabe-i Güzin hazeratının intişar-ı din-ı mübin için kıtaat-ı malumeye ne suretle ihtiyar-ı sefer ettikleri beyan edilirdi.” (Mehmet Esat, Mirat-ı Mekteb-i Harbiye)

Şu an nereden nereye geldiğimizin resmidir bu.

Kur’an bir din kitabı olduğu kadar bir sanat kitabıdır.

Onda peygamberlerin karşılaştığı bütün olaylar her insanın hayatında karşılaşabileceği ve onları esas alarak davranacağı bir olaylar ve insanlar fihristidir.

Hz. Hızır’ın bir yıkılmakta olan duvarı yapması, daha sonra büyüyecek yetimlerin hazinesini gizlemesi, onları düşünmesidir, yine Hızır’ın gemiye gelmesi Salih insanların gemisini kurtarmak içindir.

Hz. Musa’nın milletinin umursamazlıkları karşısındaki sabrı bize binlerce derstir, Yahudilerin ve İsrail oğullarının umarsızlıkları her insanın karşılaşabileceği davranış modelleridir. Peygamberlerin sabır örnekleri her insan için gereklidir.

Kur’an’ın derinliğini Bediüzzaman anlatır.

Şu kainatın büyük kitabının ezeli tercümesi, her varlığın Allah’ın varlığı için gösterdiği konuştuğu farklı dilleri tercüme eden ebedi bir kitap,
gayb ve görünen âlemdeki her şeyi bize haber veren bir kitap,
yerde ve gökte Allah’ın yeri ve göğü inşada kullandığı isimlerini okuyan ve belleten bir kitap,
olayların arkasındaki manaları ortaya çıkaran bir kitap,
Allah’ın gayb cihetinden gelen iltifatlarının kitabı,
İslamiyet manevi âleminin güneşi, temeli, geometrisi, yüksek âlemlerin haritası,
Allah’ın zat, sıfat ve esması ile kutsi işlerinin izah kitabı,
açık izahı, kat’i delilleri, derinlikli tercümesi,
İslam âleminin terbiyecisi, büyük insanlık olan İslamiyet’in ışığı, insanların âlemdeki sırlarını gerçek çözümleyen hikmeti,
İslamın hayat suyu ve ışığı, insanlığı saadete götüren yol gösterici hidayet rehberi, şeriat kitabı, dua kitabı, hikmet kitabı, ibadet kitabı, emir davet, fikir, zikir, kitabıdır.

İnsan Kur’an okurken orda olan

Allah’ın kahramanları olan peygamberler ile konuşur, onlar ile dostluklar kurar ve onları hayatına rehber eder. Oradaki kötülerin akıbeti ile uyanır, onlardan uzak kaçar. Olayları görür ibret alır, insanları görür ibret alır. Hafızasında onu tutan insanlar ve olaylar zincirine göre kendini yönetir. Belagat, sanat, incelik, zerafet, daha neler neler öğrenir.

Bediüzzaman okullardan kovulan din yerine

Medrese modeli getirmekle her yaşa hitab eden bir üniversite açmış, onun eserleri her yaşa hitab eden eserlerdir. Medresetü’z-Zehra, nasıl bir uygulamadır buradan görelim. Yıkılan bir okul geleneği yerine milleti ve devleti kurtaracak bir proje ve uygulama. Ne kadar derin düşünülmüş. Ne kadar icraatın farkında, yapılması lazım gelenin farkında.

İkinci Şua’nın Üçüncü Meyvesi hem bir sanat kitabı, hem estetik kitabı, hem tevhid kitabı, hem psikanalitik kendini toplama ve derleme kitabı, hem aleme bir armonik bakış açısı geliştiren bir tevhid yorumudur. Bu yüzden Bediüzzaman “Bu risale benim nazarımda çok mühimdir, onu anlayarak okuyan imanını kurtarır inşallah” der. Kim anlayarak okudu ise Münker Nekir ondan soru soracak, dikkat edelim hanımlar beyler.

İşte şimdi ne oldu? Bak arkadaşım ne oldu?

Kur’an okullarda ders kitabı oldu.

Bugün bizim eşsiz bir bayramımızdır, herkes bir davulcu zurnacı bulsun bulunduğu şehrin sokaklarında çaldırıp bu günü kutlasın, ben sabahtan davulcu zurnacı aradım. Buna sebeb olanlardan bütün mülk ve melekût âleminin sakinleri memnun. Allah bu inanılmaz azametli icraatından dolayı Allah onlardan Âdem babamızın yere ayak bastığından bu güne bütün hayırlı işlerin saliseleri adedince memnun olsun.

Bugün bayram günü

Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: