Manen Enbiyalar, Evliyalar ve Mü’minlerin İbadetlerine İcabet Etmek!
Mü’minin, namazdan sonra yaptığı tesbihat bir ibadettir. Mesela “Sübhanallah”, “Elhamdülillah” ve “Allahü Ekber” gibi mübarek kelimelerle otuz üçer defa Allah’ı tesbih ve senâ ederek, hem bu dua ile acizliğini ve ihtiyaçlarını, hem de salavatlarla da Efendimize muhabbet ve selâm gönderilerek onun şefaatini dilemiş olur.
Namazın tesbihatında otuz üçer kere söylenen bu mübarek sözler birer manevi kilit gibidirler. Mesela rast gele bir anahtarla kilit açılmaz, ancak o kilidin şifresine uygun bir anahtarla açılabilir. Her bir e-mailin şifresi gibi, diyelim otuz üç harfli bir şifre olursa, bir harf noksan veya fazlası ile yazılırsa e- mail kutusuna girilemez. Böylece bazı İlahi sırların açılabilmesi için de belirli sayıda tesbih gerekiyor. Hikmet-i İlahiye öyle murad etmiş. Kul şifreyi bilmeyebilir. Bazen sehven sayı hakkında bir yanılgıya girilirse de inşallah anahtar kilide uyar, maksat yerini bulur.
Zaten ibadetin sebebi de Allah’ın rızasını kazanmaktır. Cenab-ı Allah Kur’an’ı Âzimuşşan’da: “Namazı kıldıktan sonra; ayaktayken, otururken ve yan yatarken Allâh’ı anın.” buyurur. 1
Peygamberimiz (asm) de: “Allah’ın celalinden zikrettiğiniz tesbih (Sübhanallah), tehlil (Lâ ilahe illallah) ve tahmid (elhamdülillah) cümleleri Arş’ın etrafında dönüp dururlar. Onlar tıpkı arıoğulu uğultusu gibi uğultu çıkararak, sahiplerini andırırlar. Sizden biri, Arş’ın civarında kendisini andırtan birisinin olmasından hoşlanmaz mı?” buyurmuştur.
Bediüzzaman, “Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir. (a.s.m.) ve Velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) evradıdır. Bu nedenle ehemmiyeti büyüktür…”demiş.2
Konu ile alakalı Risale-i Nur Külliyatında: Kastamonu Lahikası, On Üçüncü Şua, Yirmi Sekizinci Mektup, Mesnevî-i Nuriye- Hubab, Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup’tan geniş bilgi elde edilebilir. Tesbihatin mana ve önemini zaten ayet ve hadisle yukarıda zikredilmiştir. Kur’an’ın tefsiri olan Risale-i Nur’dan da kısmen aşağıya yazılmıştır.
Bediüzzaman, “Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür.
Yani:
.Celâline karşı kavlen ve fiilen Sübhânallah deyip takdis etmek;
.Hem, kemâline karşı lâfzen ve amelen Allahu ekber deyip tâzim etmek;
.Hem, cemâline karşı kalben ve lisanen ve bedenen Elhamdü lillâh deyip şükretmektir.
Demek, tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler.
Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında, bu üç şey her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra, namazın mânâsını tekid ve takviye için, şu kelimât-ı mübareke, otuz üç defa tekrar edilir; namazın mânâsı şu mücmel hülâsalarla tekid edilir.” buyurmuş. 3
Cemaatle kılınan namaz, yalnız başına kılınan namazdan yirmi yedi kat sevap kazandırdığı gibi; namazdan sonra cemaatin yaptığı tesbihat ve dua da semaya kaldırılan eller, bir nevi iştirak-i a’mal-i uhreviye hükmüne geçer. Böylece toplu yapılan duaların kabule karin olacağı Allah’tan ümitle beklenmektedir.
Mesela sabah ve akşam namazı tesbihatında “Allahumme ecirna minennar” denildiği zaman “na” biz manasındadır. Yani “Allah’ım hepimizi ateşten kurtar.” Dua ne kadar geniş kapsamlı olursa o kadar sevabı fazla olur. İştirak-ı a’mal-i uhrevi cihetiyle de her cemaat kendi şeyhine, üstadına ve arkadaşlarına ismen duada bulunarak, cemaatinin duasına ortak olabilir. Mesela her Nur talebesi yapacağı duada üstadını ve Nur talebelerini düşünerek duasına dahil ederse; diğer talebelerin de yapacakları dualara, iştirak-i a’mal-i ühreviye cihetiyle ortak olmuş olur. Aksi takdirde beklenti içine girmek manasız olur. Çünkü Risale-i Nur Talebesi olma şartlarından bir tanesi de ta’dil-i erkân ile namazı kılmak ve arkasındaki tesbihatı yapmaktır.
“…teşrik-i mesai sırrıyla ve her has Nurcu, umum Nurcuların mânevî kazancına hissedar olmasıyla, mânen binler dille ibadet ve dua ve istiğfar ve tesbihat yapmaya hakikî uhuvvet ve ihlâs ile mazhariyetinizi rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz ve öyle de ümit ediyoruz.” 4
Netice olarak tesbihatsız namaz kılan; şeytani, insi ve cini marazlara karşı yenik düşebilir. Bu nedenle mü’min namazını tesbihatla güçlendirmesi gerekir. ´…tesbihat eden milyonlar mü’minler cemaatı arasına manen girer, onlarla beraber söyler. Hatta daha ileri gitse bütün zaman ve mekânlardaki mü’minlerle beraber olarak, ortada Resûl-i Ekrem (a.s.m.) sağında enbiyalar, solunda evliyalar ve bütün mü’minler beraber tesbihat edebilir.” Şeklinde açıklayan Bediüzzaman,”Yine birgün, ´Ben namazdan çıkışta (Esselâmü aleykûm ve rahmetullah) dediğimde, sağımda enbiyaları, sol tarafımda evliyaları niyet ederek öyle selâm veriyorum´ 5 demiştir.
Duanın umman denizinden istifade etmek isteyen, namazın arkasındaki tesbihatı huşu içinde yapsın ve manen Enbiyalar, evliyalar ve mü’minlerin meclisine girerek dualarına icabet etsin…
Rüstem Garzanlı/Diyarbakır
01.10.2013
www.NurNet.org
————————————————————–
Alıntılar: 1-Nisa/103, 2-Kastamonu lahs. 70. mektup,
3- Sözler. Dokuzuncu Söz, 4,5-Emirdağ Lâhikası.