MELAMET HIRKASI

3705059mdJPG-1Nesimi’nin sözlerini yazdığı ve Üniversite yıllarımda sadece Ruhi Su’nun o muhteşem yorumuyla dinlediğim “Ben Melamet Hırkasını” türküsünü son zamanlarda üç farklı yorumcudan daha dinlemek bana söylenen sözün kurulan cümlelerden bağımsız olarak muhatapları tarafından nasıl farklı anlaşılabileceğini, söyleyene ve dinleyene göre nasıl farklılaşabileceğini bir kez daha gösterdi.

Bir dönem devrin Sol görüşlü insanlarının daha çok sahiplendiği ve sıkça dinlediği bu halk türküsünün, kulağa hoş gelen tınısının ötesinde, felsefi ve tasavvufi olarak derin anlamlar ihtiva ettiğini düşünüyorum. Bu eseri tınısı haricinde bu kadar değerli kılan şeyde bence bu felsefi ve tasavvufi derinliktir. Bu parçanın bir diğer özelliği, parçayı seslendiren sanatçı ile dinleyen kişinin kimliğinin de alınan mesajda ön plana çıkmasıdır.

Söylediklerimin daha net anlaşılması için bu eseri Ruhi Su’nun, Kani Karaca’nın, Müzeyyen Senar’ın ve Mustafa Keser’in sesinden ayrı ayrı dinlemenizi tavsiye ederim. Her birinin siz de canlandırdığı hissin farklı olduğuna ve sizi farklı âlemlere götürdüğüne şahit olacaksınız.

Ruhi Su’nun yorumu; size toplumsal kokuşmuşluk ve bireysel yobazlık duygularını daha çok hissettiren protest bir müzik dinliyormuşsunuz hissi verirken,

Kani Karaca’nın yorumunda tasavvufi bir taraf bularak içinizdeki manevi duyguların depreştiğini göreceksiniz.

Müzeyyen Senar’ın yorumunda, sanat müziğinin makamsal ağırlığını hissedecek ve daha ağır bir ruh hali yaşayacak,

Mustafa Keser’in yorumunu ise taverna ortamında hoşça vakit geçirmek için seçilmiş özel bir parça havası kıvamında dinleyeceksiniz.

Bence asıl sorulması gereken soru; aynı kelime, aynı cümlelerden oluşan ve yazarının aynı olduğu bir eser nasıl olurda insana bu kadar farklı ve belki de taban tabana zıt mesajlar verebilir ve duygular yaşatabilir?

İşte bu soruya vereceğimiz doğru yanıt, toplumsal uzlaşmamıza, birbirimize daha dostça yaklaşmamıza ve tüm farklılıklarımıza rağmen toplumsal olarak daha sıkı kenetlenmemize vesile olacaktır.

Kul Nesimi’nin bu güzel eserini bu kadar sevmemin belki de en önemli sebebi sadece tınısının çok güzel olmasının yanı sıra; sosyolojik, psikolojik ve felsefik derinliğe sahip olması, bize yaşadığımız sosyal çevreyi, olayları, bireyleri ve yaşam tarzlarını her birimizin nasıl farklı algılayabileceğini göstermesi açısından mükemmel bir anlam bütünlüğüne sahip olmasındandır.

 

Ben melamet hırkasını
Kendim giydim eynime
Ar u namus şişesini
Taşa çaldım kime ne
Haydar haydar taşa çaldım kime ne

Gah çıkarım gökyüzüne
Seyrederim alemi
Gah inerim yeryüzüne
Seyreder alem beni
Haydar haydar seyreder alem beni

Sofular haram demişler
Bu aşkın badesine
Ben doldurur ben içerim
Günah benim kime ne
Haydar haydar günah benim kime ne

Nesimi’ye sormuşlar
Yarin ilen hoş musun
Yoş oluyum olmuyayım
O yar benim kime ne
Haydar haydar o yar benim kime ne

Not: Bilindiği üzere “Melamet” tasavvufi bir terimdir ve yokluk anlamına gelir. Dolayısıyla melamet hırkası da mecazi olarak “yokluk hırkası” anlamına gelmekle birlikte, hiçlikte varlığa ermeyi ifade eder…

 

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: