Müslüman Görünümlü Komiteler

Müslümanların kendi arasında hiç bir sorunu problemi yoktur. Onları birbirine düşüren müslüman görünümlü komiteler vardır.

Hakikaten bu sözü yazabilmek için yıllarımı verdim diyebilirim.

Zira basit bir cümle olmakla beraber alemimde gördüğüm ve bende etki eden mana çok büyük. Mesleki hayatımında etkisi ile İslam dünyasını inceliyorum görüşme yaptığım içlerinde bulunduğum tarikat ve cemaatler dahil bir çok akımı olay yerinde inceledim. Ve gördüğüm tabloda hepsinin ortak gaye ve hedefinin ve rızasının sadece Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu ve buna çalışırken de İslam aleminin ümmeti muhammed sancağı altında ittihad-ı islam ile bir ve beraber olma duasında olduklarını yakinen müşahede ettim. 

 

Fakat üstad Bediüzzaman hazretlerinin ifadesi ile “çünki düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cem’iyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeğe bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da, iman kalesinin istikbali selâmette olsa!

Tarihçe-i Hayat ( 628 )”

 

Evet düşmanı sezemiyoruz zira müslüman görünümlü geliyorlar. İslam dünyası asırlardan beri en büyük sıkıntıyı bu cenahtan çekiyor. Bu tehlikeyi görmek ciddi bir ilim ihlas ve basiret gerektiriyor ki Bediüzzaman hazretlerinde bunların hepsi mevcut ki bu hakikatı bu surette ilan ediyor.

 

Mescidi Aksa’da Nureddin Zengi hazretlerinin yaptığı Kudüs fethinde Selahaddin Eyyubi hazretlerinin Mescid-i Aksaya koyduğu o minberi ve yakılma hikayesini hatırlayın. Altı ay boyunca islam kıyafeti ile mescide gelen bir yahudinin bir sabah vakti minberi yakması ile o mesciddeki müslümanların o müslüman görünümlü yahudiyi tanıyamaması nedeni ile sekiz asıra yakın orada duran minber tamamen kül olup günümüze ulaşmamıştır. Böyle bir hadise karşısında İslam dünyası ise en ufak bir tepki ortaya koyup bu hadiseyi kınamaktan bile geri kalmıştır. Bu ümmetin sessizliğini Allah’a şikayet eden inşallah şehid şeyh ahmed yasin hazretleri ahiret yurduna bu şekvası ile gitmiştir.

 

Şimdi ise keşke yakılan yıkılan taş toprak ağaçla sınırlı kalsa da masum yüzbinler belki milyona ulaşmış insanların canlarına bir şey olmasa duasındayız. Sahillerimize vuran çocuk bedenleri ve akıtılan masum insanların mübarek kanları dahi müslümanları ehli küfür ve ehli zulüm karşısında tek yumruk tek söz tek bilek yapamıyorsa ve bu dehşetli hadisat içinde ehli iman kendi arasında cemiyet önünde birbirini tekfir ediyor birbirlerinin işlediği günahlar üzerinden yine birbirlerini vurmaya çalışıyorlarsa orada insaniyet sukut etmiş demektir o vakit anlaşılır ki ehli küfrün ehli zulmün zulmünden daha şiddetli bir bela müslümanların arasındaki geçimsizlik ve şiddetli ihtilaflar dır.

 

Allah’ın yardımı ise sadece müslümanların bir araya gelmesi ve birbirlerine sahip çıkması ile gelecektir. Bu şartların oluşması için bugün Kıblesi Kabe Peygamberi Hazreti Muhammed kitabı Kuran olan bütün müminlerin çalışması her birinin üzerine farz dır.

 

kulakMüslümanlar arası laf taşıyan onların hata ve günahlarını cemiyete serişte eden onların bu hatadan ve günahtan dönmesi için lutufla ıslah kaidesiyle hareket etmeyen kim varsa onların üzerine ebedi şekavet duyacakları bir tehlike bir azap vardır. Zira akan her masumun kanında uhuvvete ve kardeşliğe çalışmayanların payı vardır.

 

İslam dünyasının ve müslümanların aldığı derin yaralar vardır ve bu yaraların kaşınması dahada derinleşmesi için geceli gündüzlü çalışan komitelerin varlığından Bediüzzaman hazretleri defalarca kuran tefsiri risale-i nurda bahsetmiştir. Öyle ki bu komiteler gençler üzerinde aileler üzerinde ve daire daire hayatın tüm kesimlerine kadar nufuz etmiş şekilde müminler arasında muhabbet yerine adaveti hürmet yerine nefreti körükleyerek tüm faaliyetlerini geceli gündüzlü sürdürmektedirler. Bunu başarmalarının en tesirli ve kısa yolu ise yine üstadın tabiri ile islam ismi adı altında hakikatta ise zındıklık yapan kimselerdir. Cenab-ı Hak onların şerrinden ehli imanı muhafaza eylesin.

 

Mesele bu mevcut hastalığı dile getirmek değil bu hastalığın reçetesini Kuran ve Sünnet şifahanesinden bulup istimal etmektir kullanmaktır. Artık bu reçeteler nelerdir çareler nelerdir sizlerin basiretine ilmine ihlasına sadakatine gayretine hayırlı amellerinize havale ediyorum.

 

Sözün özü ya iman ile aklın nur olur ya küfür ile beyninde ur olur.. 

 

Araştırmacı Yazar

Süleyman Yasin AKDENİZ

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: