Niye Şükür

[Burada dahi şükürle  borçlu oluğumuzun binden birine işaret edeceğım.]

            Esselamu aleyküm ve rahmetullah…

Kardeşim! İnsan ilk önce kendindeki ni’metleri görerek şükre başlamalı. Aptallara bakararak hele şükür ki onlar gibi değilim diyerek, aklımızın çalıştığını düşünüp, akı karadan farkettığımızın rahatlığını yaşayıp, yaptığımız işlerin tamamı yerli yerinde olduğundan zevk alıp, aklımızı kullanarak mahcup edecek en ufak bir işe tenezzül etmediğimiz için Allahımıza şükretmeliyiz.

Ya  bende geçen gün camiden çıkarken gördügüm 17-18 yaşında ki delikanlı gibi olsa idim, halım ne olurdu? Ki Zavallı farkedemeyerek caminin kapısında adamın birine soruyor amuca bakarmısın ayakkabımı ters mi giydim?

Görmedıği için sokaklarda yürürken sopayı sağa sola sallayarak tak tuk sesi çıkararak yürüyenlerin halıni görüp, veya evinde canı sıkılıp bir yere gitmek için de kendisi hareket edemedıği için bir yakını merhamet ederek onun kolundan tutarak gezdirdığıni gördüğümüz zaman, kendi gözlerımız rahat gördüğünü hatırlayıp, bu dünyada hayatımız âmâların hayati gibi zifiri siyah karanlıklara boğulmamasi için Allahımız bize etten göz yapıp, gözlerimizin de görmesi için koskoca güneşi bizim için göğün tavanına çakan Allahımıza şükretmeyelim mi?

Sokaklarda yürüyemeyen gütürümleri gürüp, Benim Allahım beni de onlar gibi yapabilirdi, hele şükür yapmamış deyip Sağlam bir vucutla beni yaşatan Allahıma nekadar minnettar olsam azdır demeyelim mi?

Baksana? Başkası kıvrana kıvrana yürürken, benim ayaklarım sapa sağlam olduğu için her yere rahatlıkla koşup gidebildığimden ötürü nekadar şükretsem azdır demeyeyim mi? Kulağım işitir ağzım tat alır, burnum her çeşit güllerin, karanfillerin, kavunların ve farklı kokan bitki ve yiyeceklerin kokularını ayırarak onlardan ayrı ayrı zevk aldığım için, ben, Allahım sana çok şükür demeyeyım mi?

Hastanede yatan akrabalardan bazan ziyaretlerine gittığımızde, sağdan soldan ağrı ve sızılarına dayanamayan hastaların seslerini işittikçe, çok kimsenin dediği gibi, bizde Allahımız, bizede bunlara gibi dert verıp derman arattırma diyerek, kendimize verilen sıhhat ve afiyetimizin şükrünü eda etmek hissi ozama biraz daha iyi uyanıyor.

Hele hayatımızda hayati rol oynayan böbreklerimizin vucudumuzda ki vazifeleri ki, ikisi de sıvı maddesi olan kanımızı ve idrarımızı ayırıyorlar. Allah o böbreklerimizi öyle   ayarlamış ki, böbreklerimiz yalnız % 5 şi çalışsa hayatımız devam edebilir. Ne yazık ki sağlam iken onların kıymetlerini bilemiyoruz. Onların değerini anlayıp Allahımıza şükretmek için, böbrekleri bozulanların halini düşüneceğız. Onlar hayatlarını devam ettirebilmek için, haftada en az üç gün diyaliz makinasına girmeleri icab ediyor ve o makina vucudun kan ve idrarının tamamını alır, filitreden geçirdikten sonra tekrar vucuduna verilen hastaların o anki bitkin halini seyretmek lazım ki, böbreklerimizin çalıştıklarına deruni hislerimizle Allahımıza şükredelim.

Bana kalsa, sıhhatın kıymetini daha iyi anlamak için azda olsa yukarıda yazdıklarımızı ciddi bir şekilde düşünebilmek lazım ki, Kanuninın “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhat gibi”  ( halk arasında devlet sözü en makbul bir sözdür ama, sıhhat ve afiyet ile bir nefes almak, devletin enbüyüğü’dür) fıkrasının manasını daha iyi anlamış olurduk.

Evet, sıhhat ve afiyetle kuru ve siyah ekmeği yemek, veya soğanla veya pulbiberle yemek te Şükür ister. O ekmeği kuru fasülye ile yesen daha fazla şükür ister. Hele her yediğimizde bir kaç çeşit yemekle yediğimiz gibi yeyip, ziyafetlerle lüks hayat yaşadığımızi, kuru ekmek  bile bulamayanlarla kıyas edersek, Allahımıza ne kadar şükürle mükellef olduğumuzu daha eyi görmüş oluruz.

Eskiden 5-6 kilometre saatta yürüyerek yol alınırdı. Bizi ihtiyacımızı gidermek için veya herhangi akrabamızı ziyaret etmek için evden sabah çıkıp 30-40 kilometre yol yürüyerek yerine kavuştuğumuz zaman Elhamdülillah diyerek sıhhat ve afiyetle gidebildığımız için Allahımıza şükrederdik.

Hele merkebi olup, ona binip giden daha az yorgunlukla yerine vardığı için memnun olurdu. Katırla gitse sevinci artardı, atla gitse daha fazla sevinirdi. Parası olup bisiklet alabilenin keyfinden geçilmezdi. Bütün bu saydıklarım bu günkü lüks vasıtalar yanında çok basit nimetler olmakla bereber derece derece onlar için de Allaha şükretmek lazım olursa bile, yolculuk için bugünkü lüks vasıtaları bize ihsan eden Allahımıza acaba nasıl şükretmek lazım? Ki, mıcırlı, taşlı çukurlu yollardan şükür kurtulduk demekten öte, yollarımız asfalt olduğu gibi, çok uzun yollarımız otoban bile oldu. Ve ister otobüs’te isterse arabada üşüme derdi olmadığı gibi, ağustosun sımsıcağında bile terlemek yok, çünkü arabalar öyle mükemmel ki, en uzun yolculuğun bile, hiç rahatsız olmadan sonuna erebiliyorsun. Bu ni’metlere karşı Allahına şükretmeyen insan insanlığın neresindedir, siz söyleyin.

Biri yağmurda kışta dışarda kalmamak için ev kiralamiş, oh be çoluk çocuğunu çatı altına soktuğu için ne kadar sevinir, Allahına ne kadar şükretmesi lazım değil mi. Ötekisi onun ötesinde peşin parayla daire almış. Bu evvelkine göre daha fazla şükretmek icab etmezmi?

Peki, parası olup beş altı kat apartmanı satın aldı ise dünyasını daha fazla garantiye alan kimse, bir dairede kendisi, ötekilerıni kiraya verirse bu daha çok şükretmesi lazım değilmi. Hele buna ek olarak deniz kenarında bir yazlık da aldı ise Allahına daha fazla şükürle borçlu olduğunu bilmesi lazım değil mi?

Bunların ötesinde, villada yaşayanlar gecekonduda yaşayanlardan  ne kadar fazla Allaha şükürle borçlu olduklarını siz düşünün. Zaten imanı sağlam kimseler, perişan halde yaşayan kimseler mevcut iken, parası olup zengin olsa da, lüks hayattan zevk ve lezzet alamaz. Evet, Ayeti kerime mealen buyuruluyor ki:”Eğer siz verdığım ni’metlerime şükrederseniz, Ben size karşı ni’metlerimi ziyadeleştiririm”.  Bu ayeti kerimeden de anlıyoruz ki, Allahın ni’metlerinden ne kadar istifademiz artar ise,  şükürümüzde o nispette artması lazım ki nimet elimizden gitmesin, veya şükürsüzlügün cezasını çekmeyesin!..

Fakaat! Şimdi ni’metin en büyüğünü hatırlatmak istiyorum: Allahımıza çok şükür ki, bizi yokluk aleminde bırakmayıp meydana çıkarmış. Dağda bir taş yapabilirdi yapmamış, bir diken de yapabilirdi, yapmamış Bir Kurt, bir yılan, veya bir inek veya eşek yaratabilirdi yaratmamış. Hatta başka yerde dahi dediğim gibi bizi, Rusyada bir Rus gavurunun veya israilde bir yahudinin oğlu veya kızı yapabilirdi yapmamış, şehid kanıyla yoğrulmuş bir toprakta şehit dedenin torunu olarak yaratmış.

Eğer şuurlu anne babanın oğlu veya kızı isek küçük yaştan İmanla ölmemız için ciddi çalışarak fırsat elden gitmeden bizlere Kur’anı kerimi öğretti iseler Yirmi yaşına kadar zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek kitaplar okutarak evlada karşı lazım olan vazifeyi, ağızla dua ederken işle de icabına baktı iseler, Allahın varlığını, öldükten sonra dirilmeyi ve orada cehennemden kurtulup cenneti kazanmak için burada çalışmak lazım olduğunu telkin ederken, bizi ikna etmek için  zorba değil ikna metodunu kullandı iseler,  büyük yaşta bile hatırlatmak için evladım sen namaz kılmışmı idin diyerek kılmadı isen haydi cemaatle beraber kılalım teklifini yaparak, evlatların evlenme çağına geldikleri zaman da, daha önce üzerinde titizlikle durulan evlatlar anne babanın izinsiz hiç kimseye günül vermedikleri için beraber karar vererek evlenme işini de hallederler se, hele ölünceye kadar taviz vermeden müslümanlıklarını devam ettirebilseler?

En çok bu mübarek aile efradı Allaha şükürle mükelleftirler. Memleketimizde bazı anne baba, evladına karşı bu mühim vazifeyi yapamadıkları  halde, bazı Akıllı kız ve delikanlılar araştırıp Allahın yoluna sağlam girebiliyorlar, bunlar çok tebriğe ve alkışa layıktırlar, çünkü bunlar kendilerini kurtardıkları gibi anne babalarını da, onlara ma’nevi terbiye vermediklerınden ötürü azaptan kutaracaklar.  Allah bu gibi gençlerin ve yukarıda  sıfatlarını saydığım o mübarek ailelerin sayısını çoğaltsın Amin Amin Amin.

Kardeşiniz Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: