Noel ve Yılbaşı

25 Aralıkla başlayan ve 1 ocak yılbaşına kadar kutlanan noel ve yılbaşı, başta Avrupa ve Amerika kıtası ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yerinde batı Hristiyan topluluklarca kutlanmaktadır. Özellikle yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de son dönemlerde gittikçe artan bir ilgi, alaka ve özenti ile kutlanmakta olduğunu müteessirane müşahede etmekteyiz. Zira batıda farklı anlamlar ifade eden Noel ve yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de ikisinin birleştirilmesi ile Hristiyanların batıl inançları olan ve her yıl 25 Aralık Hz. İsa (a.s.)’ın doğumunun yıl dönümü kabul edilerek bir hafta boyunca dinimizce gayri meşru olarak addedilen Noel baba, hindi yemeği, çam ağacı ve ismini sayamadığımız çeşitli etkinlikler yılbaşı adı altında düzenlenip onların sefihane eğlenceleri ile kutlanıyor.

Elbette yeni yıl, her insan için önemli zaman dilimi olması hesabı ile sürür ve sevince vesile olmalıdır. Ancak Cenab- ı Hakkın lütfu ile yeni yılı hayatımızın bir yılını daha geride bırakarak yeni bir yılı idrak etmenin sevinç ölçüsü Müslüman nezdinde nasıl olmasını başta Kitabımız Kuran ı Kerim , rehberimiz Hz. Muhammed(S.A.V)’ın sünnetine uygun olması gerektiğini unutmayalım.

Günümüzde sözlük anlamı hesaplaşma, karşılıklı hesap görme olan ‘muhasebe’ kelimesini hep kullanır. Ve muhasebenin şirketler nezdindeki önemine vurgu yapar, istisnasız uygularız. Ancak ömür sermayemiz olan ve ebedi bir hayatın mahsulatını taşıyan şu kısacık fani ömrümüzün muhasebesini yapmıyoruz. İşte mümin olarak yeni yıla girerken geçmiş yılın muhasebesini yaparak eksileri ve artılarını değerlendirip, yapmış olduğumuz hata ve günahları tövbe ve istiğfar ile temizleyip yeni yılın hakkımızda hayırlı olması için Cenab-ı Hakka karşı tazarru ve niyazda bulunmalıyız.

“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin ve tartılmadan önce amelerinizi tartın.”Hz.Ömer(r.a)

 Peygamber efendimiz şu hadisi şerif ile hem vaktin kıymetini anlatmak hem de fırsatları değerlendirmek ile ilgili bize rehber olmaktadır.

“Ölümden önce hayatın, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, ihtiyarlıktan önce gençliğin, fakirlikten önce zenginliğin kıymetini bir ganimet olarak biliniz.”

Ayrıca batıl inançları taklitle ilgili aşağıdaki hadisi şerif ile bize ihtarda bulunmuştur.

“Kim yaşantısıyla bir topluma benzerse o toplumdan olur.” HZ. Muhammed(S.A.V)

Bu hadisi şeriften anlaşıldığı gibi başka milletlerin dini inançlarını taklit edenler onların safına iltihak etmiş olurlar. Bununla ilgili Said Nursi eserlerinde aşağıdaki ifadelere yer vermektedir.

“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız!.Aya, Avrupanın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten sonra, hangi akıl ile onların sefahat ve batıl efkarlarına ittiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihane taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip, kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Agah olunuz ki, siz ahlaksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz!..Çünki, şu surette ittibanız milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bi istihzadır.”

…”Avrupa’yı her cihetle taklid ederek, hattâ çok mukaddesatları o yolda feda ederek hareket ediyorlar. Halbuki her milletin kamet-i kıymeti başka bir elbise ister. Bir cins kumaş bile olsa; tarzı, ayrı ayrı olmak lâzım gelir. Bir kadına, bir jandarma elbisesi giydirilmez. Bir ihtiyar hocaya, tango bir kadın libası giydirilmediği gibi.. “Körü körüne taklid dahi, çok defa maskaralık olur.”

Ve cemiyetimizi sefahet ve dalalet ile zehirlendiren Avrupa’ya şöyle sesleniyor;

“Bil ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalaletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dava edersin ki, beşerin saadeti bu ikisi iledir. Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek.”

Bediüzzamanın yukarıda bahsettiği ikinci Avrupa, hakiki İsevilikten çıkan, tamamen sefahet ve dalalete irtikap eden Avrupa’dır. Yoksa İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyz ile toplum hayatının sanaat ve terakkiyatına vesile olan birinci Avrupa’yı kastetmediğini belirtiyor.

Kısacası bu yeni yıla girerken yukarıda zikredilen ölçüleri dikkate alarak ebedi hayatımızın mahvına sebep olan gayri meşru eğlencelerden kendimizi muhafaza edip, yaratılış gayemiz  olan zikir, ibadet, tefekkür ile istikbalde namzet olacağımız nimetlerin şükrünü eda ederek ve geçmiş günahlarımızın affı için tazarru ve niyaz ile  geçirmek aklı selim her müminin vazifesi olduğunu düşünüyor ve yeni yılımızın tüm alemi İslam için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Mehmet Naci Sönmez

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: