Ölüm Anı ve Sonrasında Yaşananlar
Hayat yolculuğu ölümle birlikte biter ve insanoğlu, kendisini ebedi ahiret ülkelerine götürecek olan yepyeni bir yolculuğa çıkar. İşte bu yolculuk sırasında mü’min olsun, kafir olsun herkesin karşılaşıp yaşayacağı bir dizi hadise vardır. Hadis ve ayetlerin bildirmesiyle bilebileceğimiz bu hadiseler hakkında bilgi edinmek, ahiret hayatımız için kendimizi nasıl hazırlamamız gerektiği konusunda bize yardımcı olacaktır:
ÖLÜM ANI Bir kimsenin ölüm anı, onun ölümden sonraki hayatı hakkında fikir verir. Çünkü Allah’a inanan kimseyle inanmayanın ölüm sırasındaki hali birbirinden çok farklıdır.
Mü’minler ölürken yanlarına melekler gelir: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen Cennetle sevinin’ diye onlara müjde verir. Allah’ın kendisinden hoşnut olacağını ve kendisini bağışlayacağını duyan mü’min son derece mutlu olur. Bir an önce Allah’a kavuşmayı, Allah da ona kavuşmayı ister.
Ölmek üzere olan inançsız kimseye de işkence göreceği hatırlatılır. O da ölümden nefret eder ve Allah’a kavuşmayı istemez; esasen Allah da ona kavuşmayı istemez. Melekler inançsız kimsenin yüzüne ve arkasına vurarak ‘Tadın bakalım yakıcı azabı’ diye canını alırlar. İnançsız olarak ölenlerin pis kokusu gök ehlini rahatsız edecek kadar berbattır.
KABİR HAYATI
Kabir hayatının bir adım öncesi dünya, bir adım sonrası ahiret hayatıdır. Kabir hayatı, dünya ile ahiret arasında bir engel oluşturduğu için ona ‘berzah hayatı’ da denir. Bir bakıma kabir, ahiret hayatının çeşitli duraklarının ilkidir. Kabirdeki imtihanı kolayca veren, ondan sonraki menzilleri daha kolay geçer. Bu ilk imtihanı veremeyen kimsenin kabir hayatı son derece korkunçtur.
KABİRDEKİ SORGU
Bu sorgulama şöyle olur: Defin işi bitip de eş, dost ve aile fertleri mezardan birer birer ayrılırken, kabirde yalnız başına kalan kimse onların ayak seslerini işitir. O sırada biri Münker, diğeri Nekir diye anılan siyah tenli, mavi gözlü iki melek gelir; ölen kimseyi oturtur, Müslüman olup olmadığını anlamak için ‘Rabbin kim? Hangi dindensin?’ diye sorarlar.
Müslüman ise ‘Rabbim Allah; dinim İslam’ diye cevap verir. Bir de Resul-i Ekrem hakkında ne düşündüğünü öğrenmek isterler. Mü’min, ölmeden önce de dilinden düşürmediği gibi, kelime-i şehadet getirerek onun Allah’ın kulu ve Resulü olduğunu söyler. Melekler ona ‘Biz senin bunu söylediğini daha önce de biliyorduk’ derler.
Sonra kabri genişletilir ve pırıl pırıl aydınlatılır. Ona Cehennemdeki yeri gösterilir:‘Bak, senin yerin burasıydı. Allah Teala burayı Cennette yüce bir makamla değiştirdi. O seni şu güzel yerinden kaldırıp yeniden diriltene kadar, burada gelin güvey uykusu gibi rahat uyu!’ derler.
O Müslümanın kabrinden Cennete bir yol açılır. Cennetin burcu burcu kokularını duymaya başlar. Ona Cennet elbiseleri giydirilir. Gözünün gördüğü yere kadar kabri genişletilir. O da yeniden diriltileceği kıyamet gününe kadar Cenab-ı Mevla’nın kendisine sunacağı nimetler içinde ve sabah akşam Cennetteki yerini seyrederek rahat ve huzur içinde yaşar.
Kafir veya Allah’a inanmış görünen kimse (münafık) ise, meleklerin sorularına cevap veremez. Melekler ona, kendisinin durumunu daha önce de bildiklerini söyleyerek başına şiddetli bir şekilde vururlar. Onun feryadını insan ve cin dışındaki diğer varlıklar duyar. Kabri daraltılır, kabrinden Cehenneme bir kapı açılır, Cehennemin alevlerini duymaya başlar. Sabah akşam Cehennemdeki yerine bakarak acılar içinde kıvranır.
KABİR AZABI
ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLME
O zaman insanlar dünyada bir gün veya daha az bir zaman kaldıklarını sanacak, Allah’a hamdederek mahşere doğru koşarcasına gideceklerdir. Ne yazık ki, kendi yaratılışını unutanlar, ‘Çürümüş kemikleri kim diriltecek’ diye hayretle sorarlar, öldükten sonra yeniden hayat bulacaklarına bir türlü inanmazlar. İşte onlar, ilk önce yaratanın yeniden dirilttiğini göreceklerdir.
MAHŞER
İlk insandan son insana kadar herkes bir araya gelecek; o gün yer başka bir şekle büründüğü, dağlar toz gibi savrulduğu, bir çukur, bir tümsek bulunmadığı için; dümdüz, bembeyaz, hiç kimsenin tanıdık bir işarete rastlamadığı bir yerde bütün insanlar toplanacak.
İnsanlar mahşer yerinde, Cenab-ı Hakk’ın huzuruna, – yalınayak, – çıplak, – ve sünnetsiz olarak çıkacaklar. Kapıldıkları dehşet, korku ve şaşkınlık yüzünden birbirlerine dönüp bakamayacaklar. O dehşetli zamanda güneş insanları yakıp kavuracak, herkes günahı ölçüsünde tere batacak; kimi topuklarına, kimi dizlerine kadar, kimi beline, köprücük kemiklerine kadar, kimi de ağzına ve kulaklarına kadar tere gömülecektir.
Hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli günde, Allah Teala bazı kimselere özel ikramda bulunacak; onları Arş’ının gölgesinde dinlendirecektir.
Bu bahtiyar insanlar:
– adil devlet başkanları,
– temiz bir hayat içinde Rabbine kulluk ederek büyüyen gençler,
– kalbi mescidlere bağlı Müslümanlar,
– birbirlerini Allah için seven; buluşmaları da, ayrılmaları da Allah için olan insanlar,
– güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine ‘Ben Allah’tan korkarım’ diye yaklaşmayan yiğit adamlar,
– sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka verenler,
– tenhada Allah’ı anıp gözyaşı dökenler olacaktır.
AMEL DEFTERİ
O kimse, büyük bir sevinç içinde etrafındakilere ‘Bakınız şu kitabıma, alınız okuyunuz’ diyecek. Onun hesabı kolay görülecek ve Cennetin yüksek yerinde, elini atınca koparacağı meyvelerin arasında, yiyip içerek mutlu bir hayat sürecek.
Defteri sol eline verilenler ise ‘Amanın, bu nasıl deftermiş! Yaptığım herşeyi küçük büyük demeden sayıp dökmüş. Keşke bana defterim verilmeseydi de hesabımı öğrenmeseydim. Keşke ölümle birlikte herşey bitmiş olsaydı’ diye yanıp tutuşacak.
HESAP
Elbette iman edip iyi işler yapan, Allah’ın emirlerini tutup yasaklarından sakınan biriyle, böyle olmayanlar hesaplaşmada bir tutulmayacaktır.
Peygamber Efendimizin anlattığına göre bu şöyle olacaktır: Allah Teala her bir insanla tercümansız konuşacaktır. O zaman insan sağ tarafına bakacak, ahirete gönderdiği iyilikleri görecek. Soluna bakacak, vaktiyle yaptığı kötü işleri görecek. Önüne bakacak, önünde sadece Cehennemi görecektir. Cenab-ı Mevla, kendilerinden memnun olduğu kullarının amel defterine şöyle bir bakmakla yetinecek, onları ayrıca hesaba çekmeyecektir. Zira hesaba çekilenler azap göreceklerdir.
Muhammed ümmetinden; büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve sadece Rablerine güvenen yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden Cennete girecektir.
Dünyada en küçük bir iyilik yapan, yaptığı iyiliğin karşılığını mutlaka görecek; en küçük kötülük yapan da bunun cezasını çekecektir. Bu hesaplaşma sonunda kimsenin kimsede hakkı kalmayacak, hatta boynuzsuz koyun bile, boynuzlu koyundan hakkını alacaktır.
MİZAN
Tartıda iyilikleri ağır gelenler kurtulacak, muradına erecek; iyilikleri hafif gelenler, derin bir mutsuzluğa gömülecek, bir uçurumun girdabına sürüklenecek ve şayet Allah’ın ayetlerini de inkar etmişlerse sonsuza kadar Cehennemde kalacaklardır. Dünyada yapılan ibadetler ve iyilikler mizanda ağır gelecektir.
Bazı iyilik ve ibadetler tartıda daha ağır çekecektir. Mesela ‘Sübhanallahi ve bi-hamdihi sübhanallahi’l-azim’ zikri dilde hafif olmakla beraber Rahman olan Allah’ı hoşnut eden iki cümle olduğu için mizana konduğunda ağır gelecektir.
‘Elhamdülillah’ diye Allah’ı zikretmek de mizanı sevapla dolduran bir ibadettir. Ama terazide herşeyden daha ağır çeken, güzel ahlak olacaktır.
SIRAT
Sırattan ilk defa Muhammed aleyhisselam ile birlikte ümmeti geçecektir. Allah’ın hoşnut olduğu kullar, bu köprüden, amellerinin derecesine uygun bir süratle kolayca geçip gideceklerdir. Kimi göz kırpacak kadar bir zamanda, kimi şimşek, kimi rüzgar hızıyla, kimi kuş, kimi iyi cins at ve deve süratiyle geçecektir
Risale Ajans