Ramazan Ayı ve Oruç

Enes b. Mâlik (r.a.)´dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber: “Bu aya ramazan isminin verilmesi günahları yaktığı içindir.” buyurmuştur. Şu halde mübarek Ramazan ayında oruç tutan ve ihlasla tövbe eden Müminlerin günahları yanar, böylece günah kirlerinden arınırlar, tertemiz olurlar. Savm, salat, hac, zekat, kelime-i şehadet.” Eski kaynaklarda hep bu şekilde nazara verilmiştir. insan gerçekte hiç bir şeye sahip ve malik değildir. Benim evim diye ifade ettiğimiz nesne, bizden önce başkasındaydı. Bize geçti ve bizden sonra da yine başkasına geçecektir. Hiç bir medhalimiz olmayan şeye nasıl sahip çıkabiliriz. Demektir ki, sahibiyetimiz tamamen evhamdır.

Bir şeye sahip olmak, o şeyin her şeyine ve her durumuna sahip olmaktan geçer. Mesela, “güneş benimdir” diyebilmen için güneşi boşlukta durduracak bir güce ve her elementini temin edecek bir zenginliğe, düzenini sağlayacak bir irade ve ilme sahip olman gerekir. Kısaca güneşin her şeyine sahip olman gerekiyor. O zaman güneş benimdir demeye hakkın olabilir. Yoksa güneşin hiçbir işine müdahil olamadığın halde güneş benimdir demen hayali bir sahiplenme ahmaklığından başka bir şey değildir.

Bu açıdan bakıldığında insan, sonsuz acizliği ve sonsuz fakirliği bakımından hiçbir şeye sahip değildir. İnsanın kendi bedeni ve bedenindeki azaları da kendine ait değildir. Mesela mideye benim diyebilmesi için midenin her şeyine hakim olması, oradaki düzeni mükemmel bir şekilde bilmesi ve idare etmesi gerekir. Ki çok insan midesinin nerede olduğunu bile tarif etmekten acizdir. Gerçek böyle iken, felsefi safsataların yardımını da arkasına alarak insan hayali bir benlik davası ile her şeye gerçek anlamda sahip olduğunu iddia ediyor. Ve kendini memlük (yaratmaktan aciz bir kul) değil malik zannediyor; Firavun’un ilahlık iddia etmesi gibi.

Kainat sofrasında, Allah şefkat ve terbiyesini şiddetli bir şekilde ilan ve izhar ettiği halde, maalesef insanlar birtakım felsefi fikirlerin ve gaflet sayesinde sofranın ve terbiyenin farkında değiller. İşte Ramazan bu gafleti kırmak ve dağıtmak için, bütün Müslümanları muazzam bir ordu hükmüne geçirip, her gün özgürce yediği içtiği şeyleri yasak ederek, insanları yemek için buyurun emrini beklemek şekline sokunca, sofranın ve sofra üstünde parlayan tedbir ve terbiyenin bir anda farkına vardırıyor. Ve her şeyin tedbir ve terbiyesinin Allah’ın elinde bulunduğunu idrak ettiriyor. Bu idrak ve şuurun etkisi ile insanın külli bir kulluk ve şükürde bulunmasına vasıta oluyor. Oruç bir nevi bu büyük sofranın dellalı ve hissettiricisi hükmündedir. Allah Ramazan-ı şerifi hakkıyla eda etmeyi nasip etsin, tuttuğumuz, tutacağımız oruçları dergâh-ı izzetinde kabul ve makbul eylesin inşallah.

Sorularla risale

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: