“Resulu Ekrem Efendimizin Duasi “

“Resulu Ekrem Efendimizin Duasi “

 

Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellem’in hayatında duanın çok büyük bir yeri vardı. Zira “De ki, eğer dualarınız olmasaydı Rabbim size değer vermezdi.”(1) ve “Onlara de ki “Kullarım sana benden sordukları zaman Ben onlara çok yakınım. Dua ettiği zaman dua edenin çağrısına icabet ederim.”(2) ayetleri onun kalbine vahyedilmişti. O bu ayetlerin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Bu nedenle hayatının her alanında, o alanın konumuna uygun ve o alana büyük bir mana yükleyen çok geniş kapsamlı dualar ederdi.

Evinden dışarıya çıkarken; Allah’ın adıyla (dışarıya çıkarım). Allaha tevekkül ettim (güvendim). Hiç bir kuvvet ve hareket Allah’ın izni olmadan gerçekleşemez. Allahım, (dışarıdaki hayatımda) dalâlete düşmekten (bir şeyin en mükemmel şekli varken onun bir düşüğünü yapmaktan) veya başkasının beni delâlete düşürmesinden sana sığınırım. Ayağımın (sırat-ı müstakimden) kaymasından veya bir başkasının benim ayağımı sırat-ı müstakimden kaydırmasından sana sığınırım. Bir kimseye zulmetmekten (haksızlık etmekten) veya bir başkasının bana haksızlık etmesinden sana sığınırım. Yapmam gereken bir işi unutmaktan, veya bir başkasının benim hakkımda yapması gereken bir işi unutmasından sana sığınırım.(3)

Yeni bir elbise giydiğinde o yeni giydiği elbisenin ismini zikrederek şöyle derdi; Allahım, hamd yalnızca sanadır. Bu elbiseyi sen bana giydirdin. Senden bu elbisenin hayrını ve yapılış maksadının hayrını isterim. Bu elbisenin şerrinden ve yapılış maksadının şerrinden sana sığınırım.(4)

Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellem yemeği bitirdikten sonra, yatağa giderken, yataktan kalkarken, bir binite bindiği zaman, tuvalete girerken-çıkarken bir yere otururken-kalkarken, hatta zevcesi ile beraber olurken bile bu ve buna benzer bir çok dua etmiştir. Bu duaları inceleyen bir kimse Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellemin, hayata ne kadar büyük manalar yüklediğini, ne kadar zengin bir iç dünyaya ve ne kadar derin bir anlayışa sahip olduğu açıkça görür.(5) Meselâ bir meclisten kalkarken devamlı yaptığı şu dua ne kadar mühim ve ne kadar anlamlıdır. “Allahım senin korkundan bize günah işlememize engel olan bir pay ver. Sana itaattan bizi cennete götüren bir parça ver. Dünya musibetlerini bize hafifleten yakini bir iman ver. Allahım, bizi yaşattığın müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden ve kuvvetimizden faydalandır. Ölümümüze kadar onları devamlı kıl. Bize zulmedenlerden öcümüzü sen al. Bize düşamanlık edenlere karşı bize yardım et. Bizi dinimizde musibete uğratma. dünyayı en büyük düşüncemiz ve gayemiz; ilmimizin de ulaştığı son nokta yapma. Bize merhamet etmeyenleri üzerimize yönetici ve otorite tayin etme.(6)

Senin korkundan bize günah işlememize engel olan bir pay ver; Allahın emir ve yasaklarını çiğnemek insanı hem dünyada hem de ahirette felaketlere sürükleyen büyük bir suçtur. Günahlar insanı dünyada korkunç zarara uğrattığı gibi ahirette de insanın ebedi hayatını mahveder. Bu günahlardan dolayıdır ki insan, bir kıvılcımı dünyayı kül eden cehennemi hak eder. Bu günahlardan dolayıdır ki, insan cenneti veya cennetin daha güzel yerlerini kaybeder. Bu günahlardan dolayıdır ki, insan iç dünyasını ve ruhunu tahrip ettiği için dünyada işlemediği suç, haksızlık ve zulüm kalmaz, böyle önemli ve hassas bir mesele karşısında beşerin efendisinin bizlere öğretmek için Rabbine yakarışı: Allahım, kalbime senin korkundan öyle bir pay ver ki, nefsim günah işlemeye yöneldiğinde o korku benimle günahın arasına girsin ve günah işlemekten uzak durayım. Temiz tertemiz bir insan olayım. Bembeyaz bir defter ve parlak bir yüz ile sana döneyim..

Sana itaatten, bizi cennete götüren bir parça ver; Kalbime sana itaat duygusunu yerleştir. Beni cennete ulaştıracak kadar sana itaat etmeyi bana nasip eyle.. O cennet ki, orada hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın duymadığı, hiç bir insanın aklına hayaline gelmeyen güzellikler, nimetler, zevkler ve tadlar var.. Zira O sevgili bir başka duasında Rabbine şöyle yakarıyordu “Ey kalpleri evirip çeviren Allahım benim kalbimi sana itaata çevir..”

Dünya müsibetlerini bize hafiflettirecek yakini bir iman ver; Yakîn, kesin bilgi demektir. Kuran-ı Kerim ölüme “yakîn” ismini vermektedir. Çünkü insan öldüğü zaman melekleri ve perde arkasındaki dünyayı gözüyle gördüğü için ahiret, cennet, cehennem, yaratıcı ve alemin hakikatı hususunda kesin bilgiye ulaşır. İşte dünyada, bu yakini bilgi ve imandan pay alan bir kimseyi, cenneti ve cehennemi görüyormuş gibi inanan bir kimseyi nakillerde perde arkası hakkında verilen haberlere yakinen bağlanan bir kimseyi, dünyanın hangi bir musibet ve belası üzebilir ki?!

Ey güzel peygamberim! Bize ne yüce bir anlayış, ne geniş bir ufuk, ne büyük bir talep öğretiyorsun!.. Allahım, perde arkası hakkında bana öyle bir iman ver ki, başıma dünyanın hangi musibet ve belası gelirse gelsin, o belalar bana bu imanla hafif gelsin, beni üzmesin..

Bu duayla Efendimiz aleyhissalat-i vesselam, Rabbinden, dünyanın sıkıntılarına karşı bir nevi ruhî donanım istemektedir. Zira bu gücün zayıflığından dolayıdır ki bir çok insan kendisine isabet eden bir bela, bir musibet karşısında ezilmekte, yıkılmakta ve ruhsal bunalımlara düşmektedir. O nedenledir ki bu dua, dünyanın her türlü acılarını, belalarını ve sıkıntılarını, çeşidi ve şiddeti ne olursa olsun, büyük bir müjdeye, kolaylığa ve rahatlığa çeviren engin bir muhtevaya sahiptir.

Allahım bizi yaşattığın müddetçe, kulaklarımızdan, gözlerimizden ve kuvvetimizden faydalandır; Bu da çok önemli ve büyük bir taleptir. Zira bir çok insan bazen gözünü kaybederek, bazen işitmesini yitirerek, bazen kendisine felç isabet ederek başkalarına muhtaç hale düşmektedir. Hele “yaşlandığımda eğer elden ayaktan düşersem ben ne yaparım?” sorusu hepimizin en büyük endişesidir. İşte günümüzde bir çok insanın kendisine sahip olamayacak duruma gelince en yakınlarının bile kendisini terkettiğini görünce bu cümlelerin ne büyük değer taşıdığını daha iyi anlıyoruz. Bize bu acıyı tattırma Allahım..

Bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et; Haksızlıklar ve zulümler günden güne artmaktadır. İnsanlar, başkalarının haklarına ve hukukuna saygı göstermemektedir. Böyle olunca da hayatta bir çok haksızlıklar ortaya çıkmaktadır.

İşte böyle durumlarda Allah’ın yardımını talep etmek bizim için büyük bir teselli, huzur ve sevinç kaynağıdır. Zira bir başka hadis-i şerîfte sevgili peygamberimiz “Mazlumun bedduasından kork. Zira mazlumun bedduasıyla Allah arasında hiç bir engel yoktur.”(7) buyurmaktadır.

Bizi dinimizde Musibete uğratma; Musibet ve belamızı dinde verme. Namaz kılmamak, oruç tutmamak, günah işlemek, inancı bozuk olmak, Allah’a ve Rasulü’ne itaat etmemek vb. gibi şeyleri dinde musibete uğramaya misal verebiliriz. Dünya işlerinde musibet ve belaya uğrayan bir kimse, dünyanın en büyük acılarını çekse bile, ölüm ile bütün bu acılardan kurtulur ve ahirette mutlak mutluluğun kaynağına ulaşır. Oysa dinde musibet ve belaya uğrayan bir kimse bir yandan dünya hayatını mahvettiği gibi, öte yandan ahiret hayatını da zehir eder, işte bundan daha korkunç bir felaket olamaz!.. Dininde musibet ve belaya uğramayan ve dini hayatı düzgün olan bir kimse ise hem dünyasını hem de ebedi hayatını cennet eder. O nedenle bu dua son derece mühimdir.

Dünyayı en büyük düşüncemiz ve gayemiz yapma; En önem verdiğimiz, öncelikli meseleler arasına dünyayı yerleştirme. Günümüzde milyonlarca insanın en önem verdiği öncelikli meseleler arasında hep dünya gelmektedir. Dünyaya önem verip ahireti bir kenara atan bir kimse dünyayı doğru yorumlayamadığı için bir çok haksızlıklara sapar. Oysa ahireti unutmayan bir kimse ise dünyayı doğru yorumladığı için onu ebedî güzelliklere ulaşmaya bir vesîle yapar. Bu nedenle Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) dünya hayatını, bir yerden başka bir yere yolculuk yaparken bir ağacın gölgesi altında dinlenen, sonra kalkıp yoluna devam eden bir adamın ağacın gölgesi altındaki durumuna benzetmiştir. Akıllı bir insan ömür sermayesini ağacın gölgesinde harcayarak ebedi yolculuğunu perişan etmez.

Dünyayı ilmimizin ulaştığı son nokta yapma; Burada dünya ile kast olunan fizik âlemidir. Duyularla hissedilen madde alemi, şuhûd alemidir. Bir de fiziğin ötesinde, perdenin arkasında (metafizik) bir alem var.. Gayb alemi… İşte Efendimiz bu duayla şöyle demek istiyor. Ey Rabbimiz! Bizim ilmimizi bu fizik (şuhûd) alemiyle sınırlandırma.. Perdenin arkasındaki alemden de bize bilgiler ver.. İlmimiz maddeyi de aşıp madde ötesine taşsın..

Günümüzde bile pozitif bilimler dünya kadar bilimsellikle boğuşurken ondört asır önce çölün ortasında okuma yazma bilmeyen bir ümmi’nin fiziğin ötesine taşan bir ilmi Rabbinden talep etmesi ve “Allahım mevcudâtı hakikatine uygun olarak bize göster” diyerek yakarması derin bir anlayışı gösteren muazzam bir olaydır. İşte bu dualara icabet eden Rabbimiz Ona perdenin arkasından bir çok ilim vermiştir. Bu nedenle Efendimiz şöyle diyordu; “Hiç şüphesiz ki ben sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. Sema çatırdadı. Çatırdamakta da haklı, zira semada dört parmak miktarı boş hiçbir yer yok ki bir melek alnını oraya koyup Allaha secde etmiş olmasın. Allah’a yemin ederim ki şayet siz benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız. Yataklarda kadınlardan lezzet almaz, dağlara çıkıp Allah’ın yardımını isterdiniz.(8)”

Bize merhamet etmeyenleri üzerimize otorite yapma; Bize merahmet etmeyen bir yöneticiyi üzerimize musallat etme. Bize acımayan, şefkat ve nezaket ile yaklaşmayan kimseleri bizim üzerimize güç, kuvvet ve iktidar sahibi yapma.

Her insanın üzerinde bir otorite vardır. Bu otorite anne, baba, koca ve öğretmenden tutun da siyasi iktidara hatta uluslararası güç odaklarına kadar uzanabilir.

Bir işçinin veya memurun kendisine acımayan zalim bir patronun veya amirin altında ne sıkıntılar çektiğini müşahade ettiğimiz dünyamızda – zira bu durumdaki bir kimse ne işi bırakabiliyor ne de devam edebiliyor- halkına merhamet etmeyip sadece kendi çıkarları için çalışan yöneticilerin altında ızdırap çeken halkları gördüğümüz günümüzde ey yüce Peygamber! Senin öğrettiğin bu duanın ne demek olduğunu çok iyi anlıyoruz. En güzel selamlar senin üzerine olsun.

Rabbim Efendimiz’in (S.A.V) Dua’ları ile sana iltica ediyoruz. Rabbim Efendimiz (S.A.V)  duası ile onun ummetim kardeşlerim duasına nail olmayı nasip eylesin RABBİM AZZE VE CELLE…

HATİCE BAŞKAN

Dipnotlar:

1) Furkan: 77.

2)Bakara: 186.

3) Ebu Davud, Edeb 103, Tirmizi Daavat 34.

4) Ebu Dâvud, Libas 1, Tirmizi, Libas 28.

5) Maalesef günümüzde bir çok insan manasız ve anlamsız bir hayat yaşamakta, böylece duygu anlam ve his yoksulu bir nesil türemektedir.

6) Tirmizi, Daavât 80.

7) Buhari, Megazi 60, Müslim, İman 29.

8 ) Tirmizi, Züht 9

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: