Risale-i Nurları, aldatıcı ve cerbeze “FETÖ” nün cereyanına alet edilmesin!

10 Mart 2017 cumayı cumartesiye bağlayan akşamı, dershanede imanı bahisler okunuyordu. Bir ara neşriyat ile alakalı Ayhan Şahin kardeşimiz bir kitabın sağ üst köşesine daksil çektiğini fark ettim, Ayhan kardeş “kitabın fiyatını mı değiştiriyorsun?” diye latife ettim.

Ayhan Beyin, simasından aksedilen hüzün adeta ses tellerine yansımıştı, kısık ve yavaş bir sesle ağabey, ben ne diyeyim ki, 2013 yılında birisi külliyatın tamamını bizden aldı, malûm “FETÖ” hadisesinden sonra bir kısım dindar insanlar bile cemaatlere karşı uzaklaşmaya başladı. Vaziyet böyle olunca o kardeşimizde bir şekilde evhamlanarak bizden aldığı kitapları yakmaya karar verir. Onun bir arkadaşı: “Kitapları yakmaktansa, nereden almışsan götür oraya bırak,” demiş.

İşte şu gördüğün kitaplar dört sene önce satılmış, bugün bize iade edilen o kitaplardır. Kur’ân’ın bir mü’cize-i manevîyesi olan Risâle-i Nur gibi bir tefsiri, bir Müslüman diyarında, özellikle bir Müslüman tarafından yakmaya teşebbüs etmek çok acı bir hadise, değil mi? Kitapların üstüne kendi ismini yazmış, ben de şimdi onun isminin üzerine daksil çekiyorum.

Bir tevafuk olacak ki, tam aradığımı bulmuştum. Risale-i Nurları (Külliyatı) birisine hediye etmek niyetindeydim. Bundan daha güzel bir hediye olamaz, diye düşündüm. Çünkü infazdan beraat edilmiş, “Gazi” bir külliyat!…

“Kur’ân’ı Kerim’in sırr-ı i’cazıyla hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nur; bu dünyada bir manevî cehennemi, dalalette gösterdiği gibi; imanda dahi bu dünyada manevî bir cennet bulunduğunu ispat ediyor.”1, Dolayısıyla, İman-ı billâhi gösteren ve hakaik-i imaniyeyî ders veren böyle bir şaheseri yakmak, arş-ı âlânın gazabına vesile olabilir, dedim.

Türkiye sınırları aşarak dünyanın pek çok ülkesine yayılan Risâleler bu gün 70 dünya diline tercüme edilerek tarihi rekora ulaşmış. Hatta yapılan araştırmalara göre Türkiye’de Kur’ân’dan sonra en çok okunan Risale-i Nur kitapları olduğu halde anavatanında bu eserleri yakmak veya duraklara bırakmak abesle iştigaldir.

Malûm olduğu üzere, 1935’ten 1950’ye kadar mahkemelerden- mahkemelere havale edilmiş, istibdadın ve zulmün hakim olduğu bu dönemde, ehl-i küfür tarafından yakmak istenmiş ise de; maksat ve teşebbüslerinde aciz kalmışlar. Çünkü Kur’ân’ın feyziyle vücut bulan bu eserleri, Kur’ân onu himaye ediyor.

O dönemlerde mahkemeler tarafından “Bunlarda bir suç yok, kitaplar ise faydalı kitaplardır” demiş ve bir çok mahkemeler beraetle neticelenmiş ve kesinleşerek kaziye-i muhkeme haline geldiği halde”2, Ancak hırs ve heveslerini tatmin etmek için, mahkemelerin kararlarını gözardı edilerek cezaevlerinin arşivlerinde yıllarca beklettirilmiş.

İşte, âlem-ı küfrün en kesafetlisi olan şimalde, tabiiyyun fikr-i küfrisinden süzülen bir cereyan-ı azîm islâm alemin içine sokuluyordu, Kur’ân’ı otuz sene içerisinde ortada kaldırma oyunu vardı. Bedîüzzamân hazretleri o pis ve çirkin oyunu bozmakla uğraşmış. Bakınız yüksek bir fizar ile ne diyor! Asrın müceddidi: “Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sedâ, islâm’ın sedâsı olacaktır.”3, İslâm alemine hem ümit, hem de müjde vermiştir.

Hülâsa, 15 Temmuz 2016 günü memleketimizde cereyan eden menfur hadisenin başını çektiği iddia edilen Fethullah Gülen, bir diğer adı Fethullahçı Terör Örgütü “FETÖ” hadisesi dini cemaatler üzerinde bıraktığı etkiden dolayı bazı mü’minler cami ve dini cemaatlerden uzak kalma teamüllüne girmişler. Hatta, Risale-i Nur kitapları, kitaplıklarından çıkarılarak otobüs duraklarına bırakanlar veya insafsızca yakanlar olmuştur.

Mevzu-u bahis olan Nur cemaati ve Rîsale-i Nur eserleri hakkında Bedîüzzamân’dan önemli bir ihtar: “Evet, komünist perdesi altında anarşistliğin emniyet-i umumiyi bozmaya dehşetli çalışmasına karşı, Risâle-i Nur ve şakirdleri, iman-ı tahkiki kuvvetiyle bu vatanın her tarafında o müthiş ifsadı durduruyor ve kırıyor. Emniyeti ve asayişi temine çalışıyor ki, pek çok bir kesrette ve memleketin her tarafında bulunan Nur talebelerinden, bu yirmi senede alâkadar üç dört mahkeme ve on vilâyetin zabıtaları, emniyeti ihlâle dair bir vukuatlarını bulmamış ve kaydetmemiş.”4, Şeklinde ifade etmişlerdir.

Tarih bu ihtarın en canlı şahididir. Bundan dolayı Risale-i Nur eserlerinden ve onun cemaatinden kimse korkmasın.”O Nurlar parlayacak” Sadaka-i cariye hükmünde belâları defeden, Kur’ân’ın manevî bir mü’cizesidir. Evlerimizi bu eserlerle şereflendirelim. Onları okuyalım, gene okuyalım, gene okuyalım….Vesselâm.

Rüstem Garzanlı

23.03.2017

Dipnotlar:

1-Ayatü’l Kübra, say.219

2-Konferans say.176

3-Sünuhat,

4-Lem’alar, 26.Lem’a, 15.Rica,

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: