Risale-i Nur Talebesinin vazifesi

“Risale-i Nur’a intisap eden kimsenin en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan ve yazdıran ve okuyan, Risale-i Nur Talebesi ünvanını alır.” 1

Evvelâ şunu da ifade edeyim ki, Risale-i Nur Talebesi kalplerinde muhkem ve sarsılmaz bir imân ve yüksek bir şefkat vardır. Nur Talebesi insanların dünyevî ve uhrevî saâdetine adamış, Kur’ânî hakikatleri tebliğ eden ehl-i sünnet velcemaat zümresinden Kur’ân’ın hakikî şakirdidir.

Risâle-i Nur eserleri ise Kur’ân’ın hakikî malıdır. Risale-i Nur Talebeleri de o Kur’ân’ın cadde-i kübrasında yürüyenlerdir. Risale-i Nur Talebelerinin gâyeleri Kur’ân-ı Hakîm’in hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nurlar’la evvelâ kendi imanlarını, sonra başkaların îmanlarına kuvvet vermek için hizmet ederler.

Risale-i Nur Talebesi şahsî kemalatlarını da iman yolunda feda ederek mü’minlerin dünya ve ahiret saadetlerine çalışırlar. Başkasının saadetine çalışırken kendi aralarında da samîmîyeti, uhuvveti, tesanüdü ve sadâkati de elden bırakmazlar. Hatta denilebilir ki aralarındaki kardeşlik nesebi kardeşlikten daha ileridir.

Risale-i Nur Talebelerin geneli şirket-i manevîye teşkil ederek binler hükmünde manevî kazançları ile insanlığa ve İslâm’a hizmet ediyorlar. Sevme ve sevilme prensibiyle affetmeyi düstur edinmişler.

Müellif Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin sergüzeşte-i hayatına bakılırsa sürgün, hapis, zulümlere muhatap olmuş. Kanun namına kanunsuzluğa uğramış, sabır ve tahammül etmiş, hatta onu idam ile yargılayanları bile affetmiştir. Bediüzzaman’ın bu azim ve yüksek dirayeti talebeleri için bir hayat tarzı olarak devam ediyor.

Risale-i Nur Talebelerinde sadâkat esastır. Her bir hakikî Nur Talebesi sıddıklar zümresindedir. Bediüzzaman, bunun için mektupların başında “Aziz, sıddık ve sadık” gibi ifadeler kulanmıştır.

Said Nursî Hazretleri Risale-i Nurlar dairesindeki hizmet metodunu prensip edip, aynı minvâl üzere hizmet-i Kur’âniyeye sadâkatle bağlı hareket etmiş, hatta bazı talebelerine Kur’ân ile yemin ettirmiştir. Sadâkat ve vefa duygusu her bir Risale-i Nur Talebesi için önemli bir düsturdur.

Keza, Nur Talebesi şefkat kahramanıdır. Risale-i Nurun dört esası “Âcz ve fakr, şefkat ve tefekkür” tarikıdır. Bediüzzaman Hazretleri insanlığa iman gibi büyük bir makamı kazandırmak için şefkatini şöyle beyan etmiş: “Eğer Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem. Orası da bana zindan olur. Milletimin îmânını selâmette görürsem Cehennemin alevleri içinde yanmaya râzıyım, çünkü vücûdum yanarken gönlüm gül, gülistân olur.” 2

Şunu da ifade edeyim: 1967’de Kurtalan Ortaokulu’nda öğrenciydim. Kurtalan küçük bir ilçeydi, herkes birbirini tanırdı. O zaman “Nurcu” sözleri halk arasında yaygındı. Çarşıda bir Nur Talebesi geçtiği zaman halk arasında “Şu geçen Nurcudur” diyorlardı.

Nurcular yürürken sağa-sola bakmazlardı, yürüyüşleriyle, duruşlarıyla, konuşmalarıyla tanınırdı.

Rüstem Garzanlı

Dipnotlar:

1- Tarihçe-i Hayat, s. 284.

2- Tarihçe-i Hayat, s. 630.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: