Uhuvvet Anlayışının Sırları

İnsanın içinde insanlara acıma ve onlarda iyilik rahatlık gördünmü kalbinden sevinme ve rahatlama sıfatı tezayüd eder. Ama ne yazık ki bunda ifrat ve tefrit olabilir!!!

“Bir gün nefsimi karşıma aldım. Dedim ki; Manen tökezlensem, yuvarlansam, tekerlensem binlerce hata ve günahların içine girsem, gayb perdesi açılsa, görsem ki, cehennemin veyl kuyusunun dibine de düşsem, yine bu hizmet-i Kuraniye den vazgeçmeyeceğim. Benim vazifem; bu hakikatleri anlamaktır, anlatmaktır.”

Şeytan insana iki yolla yaklaşır:

  1. Müspet cepheden
  2. Menfi cepheden
  1. Bir nur talebesi fevkalade muttaki, çok müstakim bir hayatı var. Melek gibi saf… Şeytan müspet taraftan yaklaşır. “sen başkasın. Hiç kimse teheccüd namazı kılmıyor. Sen kılıyorsun. Sen şöylesin, sen böylesin. Sen başkasın.”

Ucb ve gurura düşürür. Allah korusun kâfirliğe kadar götürür.

Ölçü: “Bütün hasenat Allah’ındır. Nefis ot yesin, ot yesin!”

  1. Menfi noktadan: “Sen nere, nurculuk nere? Sen tefessüh etmişsin. Bütün istidatların tefessüh etmiş. Zibil gibi adamsın. Sen nere, İslamiyet’e hizmet nere?”

Ta ye’se atsın. Onun hizmetteki aşkını kırsın. Onun Risale-i Nur hizmetindeki hizmetine mani olur.

  1. İbadet
  2. Ubudiyet

İbadeti terk eden kâfir olmaz (İman şartıyla). Ubudiyeti terk eden kâfir olur. İbadet dünyaya bakıyor. Ubudiyet ise, ebedidir. Cennette namaz kılmak yok ama Allah’a kulluk ebedidir.

Ben ne cennete girmek için, ne de cehennemden kurtulmak için namaz kılıyorum. Ben Allah olduğu için ona ibadet ediyorum. İşte ubudiyet, Allah’ı ittiham etmiyor.

!!Nefis cümleden süfli, Vazife cümleden ala, Elhamdülillah haza min fadli Rabbi!!

!!Allah’ın adaleti: Firavunun kucağından Hz. Musa’yı çıkarıyor. Firavnuna bir cemiyetten nur talebelerini.!!

Bizdeki bütün noksanların kaynağı Allah’ı iyi tanımamaktır. İbadetten de önemli olan; marifetullah, muhabbetullahtır. Allah’ı iyi tanımak lazımdır. Bütün faziletlerin başı; Allah’ı bilmektir.

Allah Cevvad’dır.  Allah’ın hazinesinde ne yok ki, bir an sen ondan iste yeter.

Hz. Ömer zamanında Cendî diye bir şair varmış. Hem çalıp hem söylüyormuş. Çok kuvvetli bir şair, sözü müessir, kelamında sanki sihir var. Bütün milletin teveccühü ona. 75 sene çalıp söylüyor. Tabiî ki ihtiyarlıyor. Çok da talebe yetiştiriyor. Bir gün bir meclise giriyor. Hiç kimse teveccüh etmiyor. Çok ağır geliyor, çıkıyor. Bir mezarın taşının dibinde oturuyor. “Ben 75 sene insanlara çaldım, söyledim. Kıymetimi bilmediler. Ben de Allah için çalar, söylerim.” 

Cenab-ı Hak, Hz. Ömer’in kalbine ilham ediyor. “Benim bir evliyam mezarlıkta. Ne istiyorsa, yerine getir” 

Cendi’nin yanına geliyor. Diz çöküyor. Cendi, Hz. Ömer’i görünce korkuyor. Sazı veriyor, teslim oluyor. Hz. Ömer: “Ben senin hal ve hatırını sormaya geldim. Allah bana ilham etti” 

Cendi birden intibaha geliyor. “Ben 75 sene halka çalıp söyledim. Kıymetim bilinmedi. Allah’a 5 dakika söyledim beni evliyalar defterine yazdı” deyip sazını kırıyor.

Kul teveccüh etsin yeter. Allah’ın cud ve ihsanı sonsuz… Allah vesile arıyor ki, bizi affetsin.

Sadakat dersini keneden almak lazımdır. Kâinat gelse ben bu davadan kopmayacağım.

“Her zorlukta bir kolaylık vardır” dayan, sebat et, inat et! Davasına sadık Alman generali (Yahudi düşmanı)  !!!

Bu ibretli  hakikati sizinle paylaşan

Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: