Vereceğin “OY” için “MÜSTERİH” Ol, “MES’UL” Olma!
Yüce Rabbimiz tarafından; şu ahir zamana özel donanımlarla gönderilmiş ve asrımıza imzasını atmış olan, en önemli İslam alimi“Bediüzzaman Hz.’ni ve onun eserlerini eğer doğru anlarsak, atacağımız her adımda bizlere ışık tuttuğuna” tam inanıyorum. Çünkü o, sadece Yüce Rabbimize, Kur’ana ve Hz. Muhammed’e (SAV) dayanarak, her konuda asrımıza sesleniyor. Bizlere de, her konuda ona kulak vermek ve tavsiyelerine uymak kalıyor. Mutlaka mes’ul olduğumuz OY vermekonusunda da, onun tavsiyeleriyle müsterih olacağız, inşallah.
Bediüzzaman Hz. Bizleri, “İman ve Kur’an hizmetleri adına” siyasetten men ediyor, ancak seçimden seçime “bir nebzecik ilgilenmekle bile doğru karar verebilmemiz” için, bize şablon hükmünde prensipler veriyor. İşte ilki; Münazarat eserinden, 51 ve 52. Sayfalar:
-“Muhali taleb etmek, (olmayacak bir şeyi istemek) kendine fenalık (kötülük)etmektir. Zerratı günahkarlardan mürekkeb bir hükumet, (her bir ferdi günahlarla karışık bir hükümet,) tamamıyla masum olamaz. Demek, nokta-i nazar, (bakış açımız) hükumetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. (yani hükümetin iyi işlerinin, kötü işlerinden fazla olmasıdır.) Yoksa seyyiesiz (günahsız-kusursuz) hükumet, muhal-i adidir. (Az düşünenlerin de bile bileceği, asla mümkün olmayan bir hükümettir.) Ben öyle (düşünen) adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi -Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, adeta mümkün hükumetin hangi suretini görse, (her türlü hükümeti denese) hülya (tatlı düş, hayal, kuruntu) ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meyl-üt tahrib(kırıp, döküp, tahrip etmek eğilimi) ile o sureti (mevcut gidişatı) bozmağa çalışacaktır. Şu halde böylelerin fena zannettikleri Jön Türkler nazarlarında dahi, mel’un, (lanetlenmiş) anarşist ve iğtişaşcı (kargaşa çıkarıcı) fırkasından(gurubundan-partisinden) addolunurlar. (kabul edilirler-sayılırlar.) Meslekleri ihtilal(Kargaşalık, düzensizlik, karışıklık, köklü değişiklik) ve fesaddır. (hile ve bozgunculuktur.)” Bediüzzaman…
Gördüğünüz gibi tek bir kelimesini bile değiştirmedim, sadece bu kelimelere yabancı kalmış olan genç kardeşlerimizin de anlamaları için, yanlarına (…) bugünkü anlamlarını koydum.
Şimdi şu paragrafı özetleyelim: “Kusursuz bir hükümet bulmak imkansızdır. Oy vermedeki bakış açımız; mevcut hükümetlerin iyi işlerinin ve icraatlarının, var olan kusur ve günahlarından fazlalığına bakmak olmalıdır. Eğer iyi işleri, günah ve kusurlarından fazla ise o hükümete zarar vermeye çalışmak, bir nevi anarşistliktir, bozgunculuktur. Çünkü her fert kusurlarla dolu olduğu için, fertlerden müteşekkil hükümetin kusursuz olmasını beklemek, tatlı bir hayaldir ve imkansızdır. Böyle davrananlar ise bozgunculuklarıyla, öncelikle kendilerine kötülük etmiş olurlar…”
Bugün; özellikle iç ve dış mukaddesat düşmanlarının, ülkemizin “İslam alemine lider olmasından ürktükleri için”, kurdukları sinsi tuzaklara karşı hareket tarzımızı belirlemek maksadıyla, Bediüzzaman Hz.’nin bu konudaki engin ilmine müracaat ettik. Onun müthiş ve anlamlı cevabı işte böyleydi! Aksi halde her kafadan farklı sesler çıkacağı için, bu bölünme ve parçalanmadan ŞER GÜÇLER istifade edecekler. Suriye, Mısır, Filistin ve diğer kan ağlayan İslam ülkelerinin ahvali, işte böyle sinsi planlarla “bölünerek”, o tuzaklara düşmelerinin bir neticesidir. 57İslam ülkelerinin tamamının şer güçler tarafından işgali de, o İslam ülkelerinin ümit bağladıkları Türkiye’nin de güçsüzleştirilerek, pasifize edilmesine bağlıdır. Bu nedenle ülkemizde estirilen şu fırtınalar, kara bulutlar, sinsi oyunlar, gezi olayları, 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri, v.b. olaylar, hep bu sinsi planın sahnelenmiş halleridir. Bazı figüranlar; ablalarımız, abilerimiz veya kardeşlerimiz (!) de olsa, durum maalesef böyledir!….
İşte bu gerçekler ışığında, 30 Mart seçimleri çok büyük önem arz etmektedir. İç ve dış tüm şer güçlerin ve İslam düşmanlarının hedefi; elli küsur İslamülkelerinin ümidi olan Türkiye’nin gücünü kırmaktır. Bu gücü kırdıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi dağıtılacağı planlanmış olup, haram-helal, yalan-iftira, doğru-yanlış, hak-hukuk tanımadan, her türlü saldırılara geçilmiştir. Bu tablo karşısında her aklıselimin, mutlaka savunması gereken son ve TEK KALE, Türkiye’dir ve bugünkü iktidardır…
Evet, Bediüzzaman Hz.’nin buyurduğu gibi bu iktidarın da birçok kusurlarının ve yanlışlarının olduğunu, liderinin bazen çirkin ve ağır sözler sarf ettiğini, kafaları karıştırarak geri adıma sebep olduğunu da kabul edeceğiz. Bütün bunlara rağmen;İslam’a, Kur’ana, Ülke kalkınmasına, sağlık reformlarına, ekonomiye ve diğer yüzlerce önemli icraatlarını da dikkate alacağız. Diğer partiler içinde, alternatifinin dahi olmadığını da düşüneceğiz. (Bir önceki yazımda bunları, Ayetler ve Hasis-i Şerifler ışığında tek-tek arz etmiştim.)
·Şimdi bu duygularla Bediüzzaman Hz.’nin, bu konudaki diğer sözlerine de, bir nevi tekrar olsa da dikkatlice kulak vererek, konumuzu noktalayalım:
–“..Hayat-ı içtimaiyeye (sosyal hayatımıza) ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin (CHP’NİN) iktidara gelmemesi için, (o günkü-1950-60)Demokrat Parti’yi, Kur’an-ı Kerim, vatan ve İslamiyet namına muhafazaya çalışıyorum.” (Emirdağ Lhk.-2.)
Bediüzzaman Hz.’nin oy verme konusundaki şablonu çok net: “Yüce Dinimizin men ettiği Irkçılığı savunmayan (!) , İslam’a müsamahakar, muhafazakar, KİTLE ve SAĞ bir partiye, tereddütsüz OY verilmelidir.”
KİTLE’den maksat: Küçük partilere oy vermek, hükümet olacak KİTLEYİ zayıflatarak, koalisyonlara veya güçsüz iktidarlara sebep olacağı için, hükümetleri baronların oyuncağı yapacağı ve ülkeyi dış ve iç ŞER GÜÇLERE PEŞKEŞ ÇEKMEK olacağından, bunlara da asla itibar edilmemelidir. Parti isimleri değişebilir, fakat bu şablon değişmez. (NOT: Küçük parti, kötü parti demek değildir. Çok ehl-i takva da olabilirler. Halktan rağbet görmeyen parti demektir.)
NETİCE: Seçim sandığı önümüze her konduğunda OY VERMEK, askerlikteki NÖBET kadar kutsaldır ve araştırılıp, ölçülüp, tartılıp, doğru karar verilmesi gereken bir vatan borcudur. İşte bu nedenlerle çok ciddi araştırmalar yaparak, araştırma fırsatı olmayanlara yardımcı olmak istedik. Böylesine sağlam belgelere göre hareket eden kişiler yanılmaz. Yanlış yapmaz. Neticeden de mes’ul ve sorumlu olmazlar. Çünkü bu tespitler, çok ciddi istişarelerin neticesidir. MÜSTERİH OLUNUZ… Vesselam.
A. Raif Öztürk
Konuyla İlgili Tavsiye Diğer Yazılar :
Bediüzzaman “OY” verirken Nelere Dikkat Ederdi? Nasıl Karar Verirdi?
İradesini Başkasının Cebine Koyanlar!