Zekât Vermek İstemeyenler Okusun!

Allah Teâlanın zekât vermeyenler hakkındaki şiddetli tehditlerini dikkatlere sunmadan geçemeyeceğim. Allah Teâla’nın bu tehdit ve uyarıları da Onun şefkat ve merhametinin bir başka tecellisidir. Önündeki ateşe veya uçuruma düşecek olan bir görmeyene, önündeki ateşi veya uçurumu haber vermek, haber verenin iyilikseverliğini ve şefkatini göstermez mi?

Şimdi buyurun hep beraber Yüce Rabbimizin uyarılarını büyük bir dikkatle okuyalım, dinleyelim:

Altın ve gümüşü (parayı) biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanları acı dolu bir azapla müjdele. O gün bu paralar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı”! denilecek.

Bir başka âyet-i celilesinde de şöyle buyurmaktadır:

“Allah’ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, (zekât ve sadaka vermeyenler, hayır-hasenat yapmayanlar) bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır o, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Bu ayetlerden aldığı ilhamla Allah Rasûlü Efendimiz de malının ve parasının kırkta bir zekâtını kuruşu kuruşuna hesap edip vermeyenler hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah kime mal verir de zekâtını ödemezse, kıyamet gününde o mal, sahibine, gözlerinin önünde simsiyah iki benek bulunan gayet zehirli ve zehirinin etkisinden başı kel bir yılan şeklinde onun karşısına getirilip boynuna dolandırılır, sonra yılan onu avurtlarına alarak boğmaya başlar: ‘Ben senin malınım, ben senin yığdığın stoklarınım.” der. Allah Rasûlü Efendimiz bu sözünün arkasından yukardaki ayet-i celileyi okuyarak işin ciddiyetini ortaya koymuştur.

Zekât, servetimizi, ona zarar verecek kirlerden temizleme, sadaka da bedenimizi sağlığa kavuşturma operasyonlarıdır. Zekât ve sadakalar, bahçemizdeki ağaçlarda görünen fazla dallardır. Onlar budanırsa bahçe sağlığa kavuşacak, daha güzel meyveler vermesine sebep olacaktır. Dalların budanmasına izin vermeyen bahçesine zarar verir. Günün birinde de bahçeden de, meyveden de mahrum kalır. Servetini kaybeden, sıhhatini de kaybeder. Gerek servetimizi ve gerekse sıhhatimizi korumak istiyorsak bu makaleyi ve Rasûlullah Efendimizin şu sözünü hep görebileceğimiz bir yere koyalım, gidip gelip onu okuyalım ve gereğini yapalım. İki dünyamızın Saadeti buyurmuşlar ki: “Servetinizi zekât vererek koruyun, hastalarınızı ve hastalıklarınızı sadaka ile tedavi edin, belaların defi için dua ile (namazla Allah’tan) yardım isteyin.

Varisü’n-Nebî’nin muhteşem tesbitiyle makalemizi noktalayalım: “Kalp amellerinin güneşi imandır, beden ile yapılan amellerin fihristesi namazdır, mal ile yapılan amellerin kutbu zekâttır.” “Namaz, dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekat da islamınkantarası, yani köprüsüdür. Demek, birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden ilahi iki esastırlar. Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır.

Not: Daha geniş bilgi için Vehbi Karakaş’ın Timaş Yayınları arasında çıkan “Niçin Zekât” adındaki kitaba müracaat edilebilir.

Dr. Vehbi Karakaş

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: