Âşık Olmak Günah Mı Ki…?

   “Hâlbuki günlerimiz ne güzel geçiyordu.” diye başladı sözlerine. “Sürekli sinemalara, tiyatrolara giderdik. Çocuk gibiydik beraberken. Oynar, zıplar ve gülerdik. Zamanın nasıl geçtiğini fark edemezdik. Her baktığım yerde onu görüyor ve hiç aklımdan çıkarmıyordum. Ona olan aşkım kalbimi esir almıştı âdeta. Her dâim onunla olmayı, yanımdan hiç ayrılmamasını istiyordum. Beraber hayaller kurardık. Nerede yaşayacağımızı, ilk çocuğumuza kimin isim vereceğini tartışırdık. Tâ ki Allah’a ısmarladık demeyip, habersiz beni terk edip bırakana kadar.

   Neden beni bıraktı ki onu sonsuz sevmeme rağmen? Ne güzeldi hayallerimiz. Hiç bitmesindi günlerimiz. Bu kalp atıncaya kadar sürecekti birlikteliğimiz. Ayrılmayacaktı ellerimiz. Ayrılmayacaktı… Ama o ne yaptı? Ona olan aşkımı birlikte kurduğumuz hayalleri ayaklar altına aldı, çiğnedi, ezdi ve yokluğa mahkûm etti.

   Ah be abicim! Ben bunu hak edecek ne yaptım ki? Sevmek, âşık olmak günah mı ki Rabbim bana bu aşk acısını yaşattı? Âşık olmak, sevmek güzeldi hani? Neden bu acıyı çekiyorum o zaman abi, neden?”

   Nedenlerle sözlerine son vermişti aşk acısı çeken arkadaşım. Ne hazîn bir durum değil mi? Sevildiği tarafından terk edilip aşk acısına giriftar olmak… Nedir bu illet ki insanların hele de biz gençlerin baş belası olmuş? Herkes tarafından şikâyet edilir olmuş?

   Ey aşk acısı çeken arkadaşım! Gel seninle bir parça hasbihâl edelim. Tabii ki sevmek ve âşık olmak duyguların en güzeli. Âşık olmak günah olsaydı duyguların en güzeli olmazdı değil mi? Hem bilmez misin muhabbet ve sevgi şu kâinatın var olmasının bir nedenidir.

    Arkadaşım, sen bu acıyı çekmeğe müstahaksın bunu bilesin. Çünkü gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz bir azap çekmektir. Evet, yanlış duymadın merhametsiz bir azap… Sen, Cenab-ı Hakkın zât, sıfat ve esmâsına sarfedilecek sevme duygusunu kalkıp âşık olduğun insana sarf ettiğinden lâyık olarak, hak ederek bu aşk acısını çekiyorsun. Aşk acısı merhametsiz bir azap olduğu için merhamet edilmeye de lâyık değilsin.

   Ah be arkadaşım! Rabbim sana sonsuz sevme duygusunu kalkıpta bir insan için kullan, onu sonsuz sev diye mi verdi? Rabbim bu duyguyu sana ezelî ve ebedî olan Mahbûb-u Bâkî olan Allah’ı sonsuz sevmen için verdi. Sadece Allah sonsuz sevilmeye layık arkadaşım başka kimse değil!  O Allah ki her yerde hâzır ve nâzır. Her daîm senin yanında. Her yerde seninle birlikte. Hiçbir zaman seni yarı yolda bırakmaz. Peki, sevdiğin o insanla her daîm birlikte olabildin mi? Her yerde yanında oldu mu? Sürekli yanında olmadığı gibi üstüne bir de seni yarı yolda bıraktı değil mi?

   Arkadaşım bir düşünsene seni yaratan Allah, rızkını gönderen Allah, sana sonsuz sevebilme kabiliyetini veren Allah, sevdiğin onca şeyi yaratan Allah, âşık olduğun insanı yaratan da Allah. Peki, buna rağmen sonsuz sevme duygusunu fâni bir insan için kullanman kâr-ı akıl mıdır? Mâdem akıl kârı olmadığını yaşayarak gördün gel Rabbimin sana vermiş olduğu bu sonsuz sevme duygusunu Mahbûb-u Bâkî olan Allah için kullan ve bu mânevi aşk acısından kurtul. Yani sadece Allah’ı sonsuz sev. Allah’ın dışında sevdiğin ne varsa onları da Allah nâmına sev. Allah nâmına sev ki fâniye olan muhabbettin bâkîleşsin, kıymetdâr olsun.

   Arkadaşım! Aşk acısını yaşayarak sadece Allah’ın sonsuz sevilmeye lâyık olduğunu, Allah’ın dışındakilerini de Allah nâmına sevilmesi gerektiğini yoksa alâka-i kalbe bile lâyık olmadığını öğrendiğin için Allah’a her daîm şükret. Ve sakın ümitsiz olma. Hayallerini de gelecekte eşin olacak helâlin için sakla.

   Bu duâmdan hissedar olabilmen temennisiyle…” Ah şu hayallerini bir çeyiz misâli vakti gelene kadar helâli olarak saklayanlar! Ayağı öpülecek mertebeye ulaştırsın Rabbim sizleri.”

Said YÜKSEKDAĞ

www.NurNet.org

said_yuksekdag@hotmail.com

Twitter: @SaidYuksekdag

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: