Elde ne kaldı?

Sabahtan akşama kadar bakar, duyar, konuşur, okur, yazarız. Peki “insan olarak hanemize ne yazıldı acaba” diyebiliyor muyuz?

Kişi olarak bir muhasebe edelim, bu konuda kişi kendini en iyi bilir. Neden mi? Çünkü ameller niyete göredir, niyeti de bir Allah bilir bir de kişi binefsihi.

Öyleyse akşam başımızı yastığa koyduğumuz zaman muhakkak günün muhasebesini yapmamız lazım, acaba ne kazandık, ne kaybettik diye.

Malumunuz bazı zamanlar da mekanlar da hayırlıdır, yada gayrısından daha hayırlıdır demek belki daha doğru olur.

Bu açıdan düşündüğümüz zaman vahiy ile temas etmiş, hem hal olmuş mekanlar ile zamanlar gayrına göre daha da mukaddes olarak karşımıza çıkıyor, Mekke, Medine, Kudüs, Amid bunlara örnek verilebilir.

İlk üçü çok biliniyor ama Amid pek bilinmiyor, halbuki  bir çok Peygambere 27 şehit sahabeye ev sahipliği yapan ve yüzlerce sahabenin yaşam sürdüğü bir mübarek diyardır Amid, bunu kıskanan İslam düşmanları her türlü oyunla buraları viran etmek ister ta ki insanını bu maneviyatta kopana kadar. Bir derce başarılı da oldular, kimler mi eski Kemalistler, onların biraderleri şimdiki Apoistler. Fakat Amid şu anda bir düşünce safhasına girdi ve ben kimim sorusunu kendine soruyor.

Malum Ramazan ayının Mübarekliği, 11 ayın sultanı oluşu, kuvvetle muhtemeldir ki içinde Kadir gecesini barındırdığı içindir, Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı oluşu da bu gecede Kur’an’ın nazil olduğundan olsa gerek.

Ramazanın şerefesi ve arifesi olan Recep ve Şaban da bu komşuluktan nasibini alıyor, üç aylar adı verilen bu mübarek zaman dilimine kavuştukça yeniden maneviyatımız şahlanıyor, ruhumuz gıdasını alıyor, ibadet, fikir ve zikrimiz artıyor, tövbe istiğfarla arınıyor ve günahlarımızın mağfiretiyle Ramazan bayramına çıkıyoruz .Elhamdulillah.

Regaip, Beraet, Mirac ve Kadir gecesi bu aylarda yer alıyor. Bu gecelere mahsus özel bir ibadet tarzı olmadığı halde Kıraet, Dua ve bol Secde ile geçirmek kişinin menfaatinedir. İttifakla sabittir ki bu gecelerde yapılan ibadetin hayrı daha fazla, edilen duaların kabul olma ihtimali de yüksektir.

Bu mübarek geceler Allah’ın kullarına verdiği bir fırsat, bir imkandır. Tıpkı Cuma gülerinin haftalık bayramımız olduğu gibi. Yüce Allah bu gün ve gecelere ayrı bir avantaj tahsis etmişse buna itiraz etmek, bunu hafif görmek kimin ne haddine. Yeter ki kişi Allah rızasını hedef edinerek yaşasın, günahlarından pişman olsun, daima iyilik düşünsün, yüce Allah bir bahane ile onu rızasına kavuşturur inşallah.

Ayet ile ayrıcalığı sabit olan Kadir gecesini yakalayan kimse ne hayırlı kişidir değil mi?

Ama gaflet içinde yaşayıp, farz ibadetleri dahi ihmal eden, kul hakkını korumayan, zalim ve zorba olarak yaşayıp, bu günlerde bir kurtuluş arayan kimseler kendini aldatmasınlar, öyle yağma yok. Sekeratı mevtte lailaheillellah demek öyle kolay olmadığı gibi bu tür anlarında bu kimselere nasip olması çok zor.

Ağız, dil neye hizmet etmişse sekerak anında dile gelen o oluyor. Hani nefsin bir oyunu var “korkma, sekeratta son kelimeyi lailaheillellah der imanı kurtarırsın” diyor ya.

Meşhur bir Terzi hikayesi var. Bir Allah dostu bu konuda bir Terzi ile münakaşa ediyor.

Terzi diyor ki;

-Sekerat anında Lailaheillellah der kurtulurum,

Allah dostu diyor ki;

-Terzilikte en kolay iş nedir?

Terzi diyor ki;

-Kumaşı makasla kesmektir.

Peki sen sekerat halinde bunu yapabiliyor musun?

Terzi;

-Hayır diyor.

-İşte bunun gibi kelimeyi tevhidi de getiremezsin diyor, bunun üzerine terzi baba tövbe istiğfara ikna ediyor.

Bu kısa ömrümüzde ne kadar ibadet, hayır hasanat işlesek o kadar yararımıza olduğuna göre üç ayları da bir fırsat bilip, Oruç, Kıraat, İbadet, ameli salıh ve hasanatla zenginleştirelim inşallah.

Yüce Allah’a ne kadar şükür etsek azdır,

*Bizi insan olarak yarattığı için,

*Hz.Muhammed aleyhisselama ümmet kıldığı için,

*Kur’anı kerim ile tanışma fırsatını bize verdiği için,

*İslam coğrafyasında dünyaya gönderdiği için,

*Hak ve adalete karşı duyarlı duygularla donattığı için.

Unutmayalım mülk Allah’ındır, biz içinde kiracıyız, kira bedeli ise ibadettir, Allah’ı tanımaktır. Aslında bizim dünya ve ahret saadetimiz de ona bağlıdır. Ama bunu tatmayana anlatmak da hayli zor,  galiba.

Yüce Allah bizi razı olan kullarından eylesin, bunun için hangi hal ve tarz gerekiyorsa onu nasip etsin der, üç aylarınızı tebrik eder, sevaplarımızın arttığı, tövbe ve istiğfarla günahlarımız imha olduğu ve Bayrama manevi bir kazançla çıkmayı Allah’tan dilerim. Yüce Mevlam eli boş kalanlardan eylemesin. “Elde ne kaldı?” sorusunu kendimize sorduğumuz zaman “Elde rızayı ilahi kaldı” cevabını cümlemize nasip ve müyesser kılsın.

Selam ve dua ile.

Eyüphan Kaya

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: