“Fast Food” değil “Slow Food” beslenin…

Hızlı yaşamın tipik bir yansıması olan “fast food,” hazırlanıp servis edilmesinden tüketilmesine kadarki hızlı süreçte toplumları tüm değerlerinden ve farklılıklarından uzaklaştırıyor. Bu tehlikeli gidişin farkında olan kesimler, çözümü hız karşıtı yavaşlığı öngören yaklaşımda buldu: Yavaş Beslenme (Slow Food) Hareketi.

1986 yılında İtalya’nın Roma şehrinin simgesel meydanlarından birisi olan İspanyol Merdivenleri’nde yapılan McDonald’s açılışı esnasında Carlo Petrini önderliğindeki İtalyan aşçıları önemli bir protestoya imza attılar.

Protestoculara göre yeni açılan bu mekân hem meydanın estetiğini bozuyor, hem de İtalyan yemek kültürüne ve beslenme alışkanlığına büyük bir darbe vuruyordu. Dolayısıyla bu hareket sıradan bir tepki ve protesto hareketi değildi. McDonald’s’ın yapmadığı, yapamadığı her şeyi yapma ve gerçekleştirme iddiasını ortaya koyuyordu. Taze, yerel, mevsimlik ürünleri vaat ediyordu. Geçmişten günümüze nakledilen yemek tarifleriyle pişirilmiş lezzetleri aile bireyleriyle, yakın dost ve çevreyle birlikte tadına vararak yemeyi savunuyordu.

Kısa bir süre sonra İtalya’nın Barolo kentinde Yavaş Beslenme Birliği oluşturuldu. 9 Kasım 1989’da kurucu üye Falco Portinari’nin kaleme aldığı bildirinin Paris’te 15 üye ülke tarafından onaylanmasıyla resmen hayata geçen bu hareket de yine küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engelleme amacını taşıyan, Yavaş Beslenme Manifestosu doğrultusunda hareket eden bir gönüllü tepki hareketi olma özelliğine sahip. Adından da anlaşılacağı gibi, hızlı yaşamın sembolü olarak görülen “Fast food kültürüne, yerel gıda geleneklerinin kayboluşuna ve insanların giderek ne yedikleri, yedikleri gıdaların nereden geldiği, tadının nasıl olduğu ve yemek seçimlerimizin dünyayı nasıl etkilediği konusundaki vurdumduymazlıklarına karşı kurulmuş kâr amacı gütmeyen bir eko-gastronomi organizasyonu.”

Slow Food

Hızlı yaşamın tipik bir yansıması olan “fast food,” hazırlanıp servis edilmesinden tüketilmesine kadarki hızlı süreci ifade için kullanılmakta. Ayaküstü atıştırma, hızlıca tıkınma ve hemen işine dönme gibi bir anlamı içinde barındırıyor. Hızlı hayat temposu içinde diğer tüm değerlerinden ve farklılıklarından uzaklaşan toplumlar yeme ve yemek kültüründen de uzaklaşmış durumdalar. İşte bu tehlikeli gidişin farkında olan kesimler bir yandan tepkilerini ortaya koyarken diğer yandan çözüm arayışına girmişler. Bulunan en etkili ve geniş yankı uyandıran tepki ise hız karşıtı yavaşlığı öngören yaklaşım olmuş. Yavaşlığı beslenmeden başlatan hareket ise Yavaş Beslenme (Slow Food) Hareketi.

Yavaş Beslenme, yerel lezzetlere sahip çıkmayı, doğaya saygı göstermeyi, rahat ve sağlıklı beslenmeyi, ne yediğini bilmeyi, hattâ kendi yiyeceğini yetiştirebilmeyi, yemekten tad almayı, yemekle sosyalleşmeyi ilke edinmiş bir akım olarak ortaya çıktı. “İyi, Temiz ve Adil Gıda” felsefesini formülleştirdi. Buradan da “Sürdürülebilir Kaliteli Gıda” kavramına ulaşmayı hedefledi.

“Gıdanın iyi olması” yerken bize haz vermesi ve lezzetli olması, “Gıdanın temiz olması” üretimde kullanılan tekniklerin çevreye, hayvan ve insan sağlığına zarar vermemesi, “Gıdanın adil olması ise” gıda üreticilerinin emeklerinin sömürülmemesi ve emeklerinin karşılığını alabilmeleri anlamına geliyor. Gıdaların taze olması, dalında ve mevsiminde olgunlaşması, paketleme-ambalajlama ve taşıma zorunluluğunun ortadan kalkması, böylece çevre için kirletici unsurlara meydan verilmemesi adına yerel üretim öne çıkarılıyor. Bu durum aynı zamanda, tüketilen ürünlerin hangi şartlarda ve nasıl üretildiğinin bilinmesini de sağlamakta, tarladan tezgâha üretici ile tüketici arasına başka pazarlama etkenleri girmemiş olmakta. Ayrıca geleneksel üretim yöntemleri, yerli tohumlar, tür ve çeşitlilik de korunmuş oluyor, ekolojik çeşitliliğin korunması ve zenginleştirilmesine imkan sağlanıyor.

İtalya’da Gastronomik Bilimler Üniversitesi (University of Gastronomic Sciences) ve “Slow Food Editor” adlı bir yayınevi bulunan bu hareket, Fast Food’un gıdalarımızı ve yemekleri standartlaştırdığını, lezzeti tek yönlü hale getirdiğini, yemek kültürünün kaybedildiğini, insanın tek tip yemek yemeye yönlendirdiğini savunuyor; buna tepki olarak yöresel lezzet farklılıklarının korunmasına yönelik çalışmalar yapıyor. Bu harekete göre her ülkenin ve o ülkedeki farklı yörelerin gastronomi kültürü yok edilmemeli. Bu kültürün yok edilmemesi ise bilinçli bir çaba ve eğitim almayı gerektiriyor. “Yavaş Beslenme”nin öncüleri bu yüzden Gastronomik Bilimler Üniversitesi’nde yerel lezzetlerin eğitimi veriyor, bu çatı altında İtalyan mutfağının tarihî mirasını elde etmiş, özümsemiş gastronomlar yetiştiriliyor.

Sefertası Hareketi

Günümüzde 100.000′den fazla üyesi ve 1.300 şubesiyle dünyanın en aktif sivil toplum hareketleri arasında bulunan Yavaş Beslenme (Slow Food) Hareketi, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından da tanınmış durumda. Aynı zamanda hareket, kendine sembol olarak belirlediği salyangoz figüründe de ana mesajını verme çabasında. Yavaş, temkinli ancak kararlı bir şekilde ilerleyen salyangoz, cüssesinden beklenmeyecek mesafeler aşmakta; bunu yaparken de geçtiği yerlerde ince bir iz bırakmakta.

Burada hemen Mart 1999’da, ülkemizde “Sefertası Hareketi” adıyla ortaya çıkan bir hareketten bahsetmekte yarar var. Bu hareketin amacı da, Yavaş Yemek Hareketi’ne paralel bir çizgide, evde yemek pişirilmesini ve aile sofralarını, “hızlı beslenme” olgusunun olumsuz etkilerine karşı toplumun bağışıklık mekanizması olarak görüyordu. İsim ve sembol olarak seçilen sefertası da gelenekselliği simgelemekteydi.

Sonuç olarak yavaş yeme sıradan bir hareket değil. Geçmişten kalan yemek kültürüyle, küresel dünyanın şekillendirdiği insan ve toplum yapısına karşı silkelenip yeniden kendine gelmeyi öngören bir hareket. Bizim de çok ders alabileceğimiz, bünyesinde önemli mesajlar barındıran bir gönüllü tepki hareketi.

Hayatımızın ne kadar hızlı olduğunu anlayabilir, farkına varabilirsek, yemek kültürümüzü yavaşlatmakla neler kazanabileceğimizi bir düşünelim…

Slow Food (Yavaş Yemek) Manifestosu

Uluslararası “Yavaş Yemek Hareketi” 9 Kasım 1989’da kurucu üye Falco Portinari’nin kaleme aldığı bu bildirinin 15 üye ülke tarafından onaylanmasıyla resmen kabul edilmiştir:

– Endüstriyel uygarlaşmayla başlayıp gelişen yüzyılımız, önce makineyi icat etti sonra da onu kendine yaşam modeli olarak seçti.

– Hayatın koşuşturma telaşı bizi köleleştirdi, sinsi bir virüse yenik düştük: Alışkanlıklarımızla aramıza giriyor, evimize, özelimize yayılıyor ve bizi “hızlı yeme”ye zorluyor.

– Bu telaşın türünün neslini tüketme tehlikesine karşı ve insan olmanın hakkını vermek adına insanlık kendini kurtarmalı.

– Hızlı hayatın evrensel çılgınlığına karşı direnmenin tek yolu sakin ve inatçı bir uslupla bedensel keyif unsurlarımızı sıkı sıkıya savunmaktır.

– Uygun dozlarda, duyusal hazları ve uzun soluklu keyifleri emniyete almak; durmadan çalışmayı verimlilik zannetme çılgınlığına kapılmış kalabalığın hastalığını kapmaktan korur.

– Bizim bu düzene karşı koyuşumuz, “yavaş yemek”le sofrada başlamalı. Bölgesel yemeklerimizin lezzetlerini, kokularını yeniden keşfedelim ve “hızlı yeme”nin ezici etkisini kendimizden uzak tutalım.

– Hızlı yaşam, üretkenlik adına, var olmamızın geleneklerini değiştirdi ve çevremizi, ufkumuzu tehdit etmekte. Bu duruma tek çözüm “yavaş yemek”tir.

– Gerçek kültür; lezzeti yok saymak yerine onu geliştirmektir. Bunun da yolu, uluslararası deneyim, bilgi ve proje değiş tokuşundan daha iyi ne olabilir?

– “Yavaş yemek” daha iyi bir geleceği emniyete alır. “Yavaş yemek”, küçük salyangoz simgesiyle, “yavaş” kımıltıya devinim getirecek nitelikli desteğe ihtiyaç duyan uluslararası bir düşünce hareketidir.

Veli Sırım

Moral Dünyası Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: