Gençlikteki Acayiplikler (2) Benliğini Sosyal Medyada Bulanlar

Sosyal medya günümüzde kullanıcı sayısı giderek artan ve dünya genelinde yaygınlaşan bir platform. Sadece Facebook’un Türkiye’deki günlük aktif kullanıcı sayısı 27 milyon. Bu sosyal platformlar siyasiler, ünlüler, fikir adamları vb. pek çok kesimden kişiler tarafından da kullanılıyor. Gençler ise sosyal medyanın nüfus pastasında önemli bir paya sahip.

Sosyal medyayı yok sayan zihniyete ve kullanışsız olduğu iddiasına karşı olmakla beraber sosyal medyayı adeta hayatın ayrılmaz bir parçası gören zihniyeti de tasvip etmiyorum. Yalnız bugün pek çok genç için sosyal medya ne yazık ki hayatlarından koparamadıkları bir parça haline gelmiş durumda.  Bundan daha kötüsü ise gençlerin benliklerini ve kişiliklerini sosyal medyada tanımadıkları kişilerin övgüleri ile anlamlandırmaya çalıştıkları gerçeği.

Bu noktada kısa bir sorunun daha sonra tanım ve benzetmenin doğru olacağı kanaatindeyim. Sizce kaliteli insan nedir? Bu terim sosyal medyada nasıl anlam buluyor? Kalitenin literatürdeki en kısa tanımı “müşteri memnuniyetidir.” Eğer ürettiğiniz ürün müşteri memnuniyeti sağlamıyorsa isterse titanyumdan yapılsın kaliteli değildir; fakat eğer müşteri memnuniyeti sağlayabiliyorsa o zaman keçeden yapılsa da kalitelidir.

Ne yazık ki bir ürüne yapılan bu tanım sosyal medyada kişilere de yapılmaktadır. Sosyal medyada bir bireyin kaliteli insan olabilmesi için takipçilerinin ilgisini doğru bir şekilde çekmesi ve onların memnuniyetini sağlayacak paylaşımlarda bulunarak onların sayılarını artırabilmesi gerekmektedir. Kişilerin kendi vasıfları değil, o vasıfların ne kadar kişi çekebildiği önemlidir. Hayatını sosyal medyaya bağlamış kişiler ise bunun derin sendromunu yaşamaktadırlar.

Sosyal medyada gereken ilgi genellikle makamla, parayla, güzellikle/yakışıklılıkla veya yapılan muzipliklerle çekilmektedir. (Aslında gerçek hayatta olan şeyler ama ulaştığın kitle daha fazla) Özellikle ben yakışıklı veya güzel değilim, paramda yok fakat iyi laf çeviririm diyen genç sayısı sosyal medyada oldukça çoğalmış ve bu özenilen bir durum haline gelmiştir. Bunun sonucu sadece konuşan fakat düşünmeyen veya düşündürmeyen söylemlerin sayısı giderek artmıştır. Gençler her durum ve olay ardından çekinmeden, düşünmeden aklında ne varsa kusmaya başlamıştır.

Sosyal medyada başkalarının beğenileri doğrultusunda kendini şekillendirme ihtiyacı duyan gençler, kendi kişiliklerini oluşturmada zorluk çekmektedir. Kendi benlikleri başkalarının beğenileri üzerine oluşturdukları için başkalarının ilgisi olmadığı vakit kendilerini kötü ve yarım hissederler. Yaptıkları işlerin beğenilmesi, daha fazla kişi tarafından görülmesi onların o işi yapmasında ki ana amaç olur. Bundan dolayı hayatlarındaki eylemleri ve hareketleri doğru olduğu için değil başkaları beğendiği için yapmaya başlarlar. Bu da gençleri sığ, tekdüze ve başkalarına koşullu bir düşünmeye ve eyleme iter. Kendilerini öbürlerinden farklı kılacak düşünceler bir tarafa aslında temel değerlerimiz olarak tanımlayabileceğimiz şeylerin üzerine düşünmek ve onları kavramaktan bile gafil kalırlar.

Özellikle ev içinde bilgisayar başında büyümüş, çocukluğunu yaşayamamış, ailesi tarafından takdir edilmemiş ve iletişim kurulmamış gençler evde ailesi ile konuşmak istemezler. Bunun yerine binlerce kişinin onları beğendiği, sözlerini, güzelliğini takdir ettiği bir ortamı tercih ederler. Evde tespitleri dinlenmeyen kişiler sosyal medyada binlerce kişi tarafından tespitlerinin takdir edildiğini görünce onlar için tercih pekte zor olmaz. Hayatlarının geri kalanında da kendilerine dur diyemedikleri sürece sosyal medya döngüleri bu şekil devam eder.

Genç yaşındaki bireyler beğenme ve beğenilmeyi önemserler. Beğenilmek, beğenmek kişilerin tabiatlarının bir parçasıdır fakat her şeyin fazlası zararlıdır. Meselenin doğru bilinmek ve iyiler tarafından beğenilmek değil, sadece bilinmek ve beğenilmek olduğu bir sosyal medya algısı her türlü çirkinliği beraberinde getirecektir. İlgi ve önemsenmeye ihtiyacı olan gençler ise beğenilmek için bu çirkinliklere ve yanlışlara ram olmaya devam edecektir.

Peki, bu duruma nasıl dur diyebiliriz? Gençlerin bu gidişatı konusunda neler yapılabilir? Bu yazıyı okuyanların bu konuda çözüm önerisi nedir? Cevaplarınızı bekliyorum.

Ziyaeddin Halid İpek – cocukaile.net

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: