Hak arayışı

Hak, kısaca doğru olan demektir.
Hak toplumun ve kültürün köküdür. Toplumu, devleti, hukuku ve ahlakı şekillendirir.
Gelişmişliğin bir ölçüsü olarak haklar gösterilebilir. İnsanlığın hak anlayışıyla doğru oranda geliştiği söylenebilir. Bugün de vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini tanıyan devletlere “uygar” devletler denmektedir. İnsanların huzur içerisinde, birbirine güvenerek yaşaması hakların teslim edilmesine bağlıdır.
Konumuz, haksızlığa uğramış veya uğradığını zanneden insanlar ne yapmalı nasıl davranmalı?
Maddeci ve felsefi bakış, hakkımı yedirmem gerekirse söke söke alırım mantığıyla hareket etmektedir, hatta bunun için sokaklara çıkıp yürüyüşler, boykotlar yapmaktadırlar.
Hakkı yenen kişi ve kişilerin meşru şekilde, yasaların müsaade ettiği kadar gösteri ve yürüyüş gibi yollarla haklarını aramasına bir şey diyeceğimiz yok.
Bunu ifrat şekilde yıkma, yakma, çevreye zarar verircesine yapıyorsa buna terör denir, anarşi denir. Böyle bir fikri ve icraatı hoş görmemiz, tasvip etmemiz mümkün değildir.
Haksızlığa, adaletsizliğe uğramış Müslüman ne yapmalı?
Kur’ân-ı Kerim’de Hakk kelimesi ve türevleri 285 kadar âyette geçer.
Kâinatın her alanında hak uygulanmaktadır aslana pençe takan Allah,ağaca yaprak takmış. Arıya, kuşa kanat takan Allah, balığa yüzgeç takmış. Allah balığa kanat arıya yüzgeç taksa idi, her ikisine de haksızlık yapmış olacaktı.
Medeni varlıklar olan insanlarda da bu hakların tezahürü beklenmektedir. Oysa kuvveti elde eden insan bu kuvvete had koyulmadığı için elindeki gücü ruh yapısına göre ahlak yapısına göre kullanmakta ve bunun sonucunda bazı insanlar topluluklar hatta ülkeler ciddi haksızlıklara maruz kalmaktadırlar. Fıtratlara konulmayan bu sınırı Kur’an-ı Kerim koymuştur.
Gadap kuvveti, şehvet kuvveti, akıl kuvveti, Ku’ran-ı Kerim’in hükümlerine göre kullanılmaz Allah’ın emir ve yasaklarının dışına çıkılır ifrat ya da terfide girilirse o ülke değil o dünya bile yaşanmaz olur. Yakinen örneklerini görmekteyiz.
Dünya bir imtihan meydanıdır her şeyin çok doğru ve düzgün olması beklenilemez, bazı zorluklarla imtihan olunmadan ahirete gidilmiyor. Ebu Bekir Efendimizle Ebu Cehil’i birbirinden ayıran,birini Allah’ın Rahmetine mazhar eden birini esfeli safiline düşüren bu imtihan değilmidir?
Ahirete inanan insan bu dünyada hakkı yense bile biliyor ki, gasp edilen hakkını ahirette alacak. 
Uysal koyun gibimi olmalı?
Buradaki düstur “Dâhilde niza olmaz”Bu akıldan çıkarılmamalıdır.
Meşru yoldan adaletin, hukukun müsaade ettiği yolları denemesinde bir bahis olamaz.
Hadisenin birde takva ve hakikat yönüne bakacak olursak;
Size tokat atan adama sizde ona bir tokat atarak karşılık verebilirsiniz, kısasa kısas.
Yahut “la havle” çekersiniz.
Yahutta tokadın asıl sahibini bilip başınızı bile çevirmez, bu geçmişte yaptığım hatalardan dolayı Allah tarafından başıma geldi deyip sineye çeker, hatta günahlarıma kefarettir deyip şükredersiniz.
Bediüzzaman Hazretleri; Haksız yere hapis cezası verilenlere”Hakim zulmeder kader adalet eder.”Buyurmaktadır.
Ağrı’lı Nusret Hoca bir sohbetinde
-Şimdi içeriye jandarma gelse ne yapmalı dedi, ellerini uzatıp “işte böyle” deyip hiç bir mukavemet göstermemeyi öğütlemişti.
Muhsin Yazıcıoğlu da haksız yere görmüş olduğu işkencelerden sonra ” Devlete küslük olmaz” diyerek yapılan kötülüğün unutulmasını istemiştir.
Ali Çetinkaya; Zahirperest olmamak gerektiğini, insanlar sabretmenin mükâfatını bilse idi dünyada çekmiş oldukları sıkıntıların daha da çok olmasını arzu ederlerdi. Diyor.
Hâsılı kelam 
Müspet hareket 
Müspet hareket 
Müspet hareket.
Çetin KILIÇ

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: