Hissediyorum, Ama İfade Edemiyorum!
Maden-i kelâm olan kalb ise, lisandan uzak ve ecnebidir. Ve hem de çok defa lisan, kalbin dilini tamamen anlamıyor. Lasiyyema kalb bazan mes’elenin derin yerlerinden -kuyu dibinde gibi- bir tıntın eder ise lisan işitemez, nasıl tercümanlık edecektir?[1]
Günlük konuşmuş olduğumuz kelimeler dimağdan süzülmektedir. “Dimağda Meratib var.”[2] Dimağın içerisinde 7 mertebe var. Bunlar; “Tahayyül, Tasavvur, Taakkul, Tastik, İz’an, İltizam, İtikad”[3] kafayı tek mertebe veya mertebesi zannedilmesi ise sıkıntıların sebebidir. Bu mertebelerin her birisinin bir hususiyeti var. Lakin bunlara burada değinmeyeceğim. Müstakilen inşaallah bir makalede izaha çalışacağım.
Dimağın bu 7 mertebesinde gezen düşüncelerimiz kalb süzgecinden geçerek bizden kelam, kelime, söz, konuşmak olarak tezahür etmektedir. Lakin çoğu kez lisan kalbin hislerine tercüman olamamaktadır. Bir şair bu konu hakkında:
“ağlasam sesimi duyar mısınız,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
gözyaşlarıma, ellerinizle?
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
bu derde düşmeden önce.
bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
anlatamıyorum.”[4]
Bu sözler, bu hakikati bir nevi izah ediyor. Çok defa lisan kalbe refaket edip yoldaş olamamaktadır. Yolda bir süre beraber bulunuyorlar sonlara doğru lisan geri kalıyor.
Nitekim:“Kelâmın hayatlanması ve neşv ü neması; manaların tecessümüyle ve cemadata nefh-i ruh etmekle birmükâleme ve mübahaseyi içlerine atmaktır.”[5] Bir kelamın hayat bulması manalarını ifade edip ruhunu sirayet ettirip ettirmemesinde gizlenmiştir. Bir mananın tesirinin püf noktası burada gizlidir. Camid şeylere ruh manalarının yüklenmesiyle hayat bulmaktadır.“kelâmmeyvedar birağaçtır.”[6]meyvelerinin verilmesi ise o tılsımda gizlidir.
Kelâm-ı belig, ilim denilen çömleklerde pişirilen ve hikmet denilen büyük küplerde duran ve fehm denilen süzgeç ile süzülen âb-ı hayat gibi birmanayı, zürefa denilen sâkiler döndürüp efkâr içer; esrarda temeşşi etmekle hissiyatı ihtizaza getiren kelâmdır.[7]Güzel ve açık konuşmak, içerisine kainatın tılsımını muammasını saklı tutan çömleklerde gizlenmiştir. Dimağın bu 7 çömleğinin içerisine bakıp saklı olan şeyleri çıkmasıyla kullandığımız kelimelerin ruhu hasıl olup açığa çıkar. Zaten Risale-i Nur Külliyatını müteaddid defa okumamız da bunun neticelerinden birisidir.. ruhen zarif olan zurefalar Risale-i Nurun üslubuna aşina olmasıyla başka kitaplar sıkıcı gelmektedir. Şu hakikat bu bahsettiğimiz meseleye de ışık tutmaktadır. “zürefa denilen sâkiler döndürüp efkâr içer; esrarda temeşşi etmekle hissiyatı ihtizaza getiren kelâmdır” bu temeşşi/yürüme ise hisleri uyandırır ve hiss-i aliyi teyakkuza getirip uyandırır. İnsanı manen dinç tutar.
“kelâm, birçok münazaratın neticesi ve pekçok muhakematın zübdesi..”[8]Çömleklerin içerisinde var olan sır ve tılsımlar birçok şeyle alakadar olmakla dolmaktadır. Bu alakadarlık zihnin 7 mertebesini şekillendirmektedir. Muhakemesi düzgün olan bir insanın bu 7 çömleği düzgün demektir. Zaten şuur dimağdaki 7 mertebenin istikamet üzere olması manasına gelmektedir.
Kalb mana aleminin derinliklerine dalmış orada künuz-u mahfiye olan gizli hazninelerini çıkartmış ve bunları kend aleminde kategorize edip bir nevi kendisince tahlil etmiştir. Lakin mana aleminde olan bu hadiseyi başkasına ifade ederken kelimeler kifayetsiz kalıyor. Manaları izah edememektedir. Yani insandaki bu hisler bu lisanla izah edilemiyor.
Kalbin ince hassas ayarını kelam işetemez. İşitse bile en asgari seviyede işitir tam anlamaz. Mana aleminde bir mihmandar ile ilerlemek en selametli yoldur.
Selam ve dua ile
Muhammed Numan ÖZEL
Risale-i Nur Araştırma Merkezi
Yozgatnur
[1] Muhakemat ( 112 )
[2] Sözler ( 706 )
[3] Sözler ( 706 )
[4]Orhan Veli
[5] Muhakemat ( 89 )
[6] Muhakemat ( 108 )
[7] Muhakemat ( 91 )
[8] Muhakemat ( 108 )