İftira Nedir? İftira Eden ve İftiraya Uğrayanın Dinimizdeki Yeri Nasıldır?
“Bir kimse, bir müminde olmayan bir şeyi ona isnat ederse(iftira ederse), yaptığı iftiranın cezasını çekmeden Allahü teâlâ onu koyduğu Cehennemden çıkarmaz.” (Ebu Davud, Akdiye, 14; İbn Mace, Eşribe,4)
Başka bir hadis ise şöyledir: “..Kim (karalamak gayesiyle) bir müslümana bir iftira ederse Allah o kimseyi bu söylediği sözler (in vebâlin)den (tamamen temize) çıkıncaya kadar cehennem köprüsü (sırat) üzerinde bekletir.” (Ebu Davud, Edeb, 36)
Hadisin Arapça metni, sorudaki tercümeye izin vermez. Hadisin şerhleri de bunu bu tarzda açıklamışlardır.
“Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.”
Bu hadisin zahir ifadesine göre, başkasına iftira etmek kul hakkı olduğundan böyle bir suç işleyen kimse cehennemde cezasını çekmeden kurtulamaz. Bu ifadeler genel olarak kul hakkı ile ilgili hadislerin ifadeleriyle örtüşmektedir.
Kadı Iyaz gibi bazı alimlere göre, hadisin manası, iftira eden kimse tövbe edip kul hakkından çıkmadığı sürece böyle bir cezaya çarpılması mukadder olacaktır. (bk. Avnu’l-Mabud, ilgili hadisin şerhi)
Ancak, bu gibi hadis ifadelerin, irşad ve uyarı üslubu ile ortaya konulduğunu unutmamak gerekir. Yani bu ceza, adalet prensibine göredir. Ve bunun başka bir çıkış yolu belirtilmeden mutlak olarak zikredilmesi, kul hakkına karşı insanların çok dikkatli olmalarını hedefleyen bir ifade tarzıdır.
Yoksa, Allah dilerse hak sahibi olan mağdur adamı razı edip haksız adamı cehenneme koymadan da cennete götürebileceğine dair sahih hadisler vardır. (bk. et-Terğib ve’t-Terhib, 3/309; Kenzu’l-ummal, h. no: 8863)
Not: Hafız Heysemi, Taberani ve Ebu Yala’nın rivayet ettiği bu hadisin senedinde yer alan el-Musenna b. es-Sabah, alimlerin cumhuruna göre rivayetlerine itibar edilmemektedir. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 5/70)
Fakat, İbn Mace ve Ebu Davud’un yaptığı rivayetin senedinde söz konusu adam yoktur. Onun için bu hadise sahih denilebilir.
İftira son derece kötü ve tahribedici bir hadisedir. Hem iftirayı yapan ve hem de kendisine iftira edilen kimse için oldukça rahatsız edici bir tutumdur. Iftira sonucunda insanlar arasındaki sevgi ve dostluk bağları zayıflar; dayanışma gücü ortadan kalkar. insanlar birbirine güven duymaz olurlar. Bu güvensizlik, bir toplumun sosyal hayatını tamamen felce uğratan yıkıcı bir etki yapar. Iftira, toplumdaki güzellikleri yakıp bitiren bir ateş gibidir.
İftira, toplumda adaletin tam olarak etkisini kaybettiği zamanlarda yaygınlaşabilen bir sosyal ve ahlâkı hastalıktır. Çünkü adaletsizlik ve takipsizlik, kötü fiillerin yaygınlaşmasına ve artmasına yol açan bir başıboşluğa sebep olmaktadır.
İslâm`da iftira konusu, üzerinde oldukça fazla durulan bir konu olmaktadır. Çok sayıda ayet-i kerime, iftira`nın özelliğinden ve onun Allah`ın nezdinde sevilmeyen ve hatta yerilen bir davranış olduğundan bahsetmektedir.
İftiranın en ağırı namus üzerine atılan iftiradır. Bunu, Hz. Âîşe ile ilgili olarak “Ifk”* olayında görmekteyiz Olay özet olarak şöyle cereyan etmiştir: Hz. Peygamber ashab-ı kirâmla sefere çıkarken, kura ile belirlenen bir eşini de beraberinde götürürdü. Bu usulle, Mustalıkoğulları Gazâsına da Hz. Âîşe katılmıştı. Konaklama yerinde, devenin üzerindeki gölgelikten (mahfel) tuvalet ihtiyacı için çıkan Âîşe (r.anhâ), dönüşünde gerdanlığını düşürdüğünü farketmiş, aramak için yeniden çıkmıştır. Bu sırada ordu yola çıkmış, Hz. Âîşe, devenin üzerindeki gölgeliğin içinde zannedilmiştir. Dönüşte unutulduğunu anlayan Hz. Âîşe, orada beklemiş, ordunun arka gözcüsü Safvân b. Muattal O`nu devesine bindirerek yolda orduya yetiştirmişti.
Münâfıkların reisi Abdullah b. Ubey ve arkadaşları bunu fırsat bilerek Hz. Âîşe`ye zina iftirasında (ifk) bulundular. Bir aydan fazla bir süreyle bu dedikodu Medîne`de dolaştı. Hz. Peygamber ve Âîşe validemizin yakınları bu olaya çok üzüldü.
Daha sonra Hz. Âîşe Nûr sûresindeki şu ayetlerle temize çıkardı:
“O uydurma haberi getirip iftira (ifk) atanlar, içinizden bir topluluktur. Onu kendiniz için bir ser sanmayın, bilakis o, sizin için hayırdır. Iftirada bulunanlardan her birinin kazandığı günaha göre cezası vardır. Onlardan günahın en büyüğünü yüklenene de büyük bir azap vardır.”
“İftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup da: “Bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?“
“Bir de dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki, bu şahitleri getiremediler, o halde onlar, Allah nezdinde, yalancıların da kendileridir“
“Eğer Allah`ın lütuf ve merhameti, dünyada ve ahirette üzerinizde olmasaydı, yaydığınız fitne yüzünden, size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.”
“Siz o iftirayı dilinize dolamıştınız. Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız şeyi ağzınızla söylüyor ve onu önemsiz birşey sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah nezdinde büyük bir günahtır “
“O asılsız sözü duyduğunuz zaman: “Bunu konuşmak bize yakışmaz. Haşa! Bu büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?” (en-Nûr, 24/1116).
Hz. Peygamber inen bu ayetleri tebliğ ettikten sonra; “Ya Âîşe, Allah`a hamd et. Allah seni, iftiracıların isnadından kesin olarak berî kıldı” buyurdu. Bunun üzerine Âîşe (r.anhâ) nin annesi: “Kızım, kalk da Resulullah (s.a.s)`a teşekkür et” deyince, Hz. Âîşe; “Hayır kalkmam ve yalnız Allah`a hamdederim” diye cevap verdi (bk. Buhârî, Tefsîru Sûre, 24/6, Meğâzi, 12, 32, 34, Şehâdet, 2, 15, Eymân, 13, 18, I`tisâm, 28, Tevhîd, 35, 52; Müslim, Tevbe, 56; Ebû Dâvud, Salât, 122; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 194, 195, 197; Kamil Miras, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, Ankara 1984, VIII, 73-97).
İftira eden kimse, bununla amacına ulaşamaz ve sonunda dünyevî ve uhrevî bakımdan kendisi zararlı çıkar. Nebî (s.a.s) “İftira eden kimse zarara uğramıştır” (Ahmed b. Hanbel, I, 91) buyurur.
İffetli bir kadına zina isnadında bulunup da bunu dört erkek şahitle ispat edemeyen bir kimse kazıf cezasına çarptırılır. Bunlara ceza olarak seksen değnek vurulur ve bundan sonra şahitliklerine güvenilmez (bk. en-Nûr, 24/4; “kazf” mad.). Zina isnadında bulunan kimse kadının kocası olur ve dört şahitle bunu ispat edemezse “mulâane” yoluna başvurulur (bk.en-Nûr, 24/6-9; “Liân” mad.).
En ağır iftirayı atan kimse bile sonradan pişmanlık duyar ve durumunu düzeltirse Cenâb-ı Hakkın mağfiretine nail olabilir (en-Nûr, 24/4-5).
Günümüzde fertlerin birbirine iftirası yanında basın ve yayın yoluyla da iftiralar yapılmaktadır. Namus, iffet, haysiyet ve zimmet üzerindeki bir iftira ne kadar çok yayılırsa, iftiracının sorumluluğunun da o nisbette artması tabiidir. Ayette şöyle buyurulur: “Mümin erkek ve o kadınlara işlemedikleri bir günahla eziyet edenler (onlara iftira atanlar), doğrusu açık bir günah yüklenmişlerdir” (el-Ahzab, 33/38)
Kaynak: Sorularlaislamiyet