İslami Sanat, Mana-yı Harfi, yada Hermenötik Karakter

Bu tür sanat eserleri kişiyi Rabbine taşır tıpkı Burak gibi, Burak Peygamberimiz(sav) aldı bir yere kadar götürdü. Sanat eserleri bazen temsil vazifesi de görür, Allah’ın esmasına şahitlik eder.

Batı felsefecisi Immanuel Kant sanat eserlerine bir estetik olarak bakılmasını üzerindeki çalışmaya dikkat çekmemizi ister. Tam da burada sanat sanat için mi? Sanat toplum için mi? Tartışması ortaya çıkar.

İslam sanatlarını yorum yapılarak yani hermenötik yol ile açığa çıkarmak, anlamaya çalışmak daha doğru bir yaklaşımdır. Hermenötik yaklaşmazsak o varlığa erişemeyiz. İslam sanatları batı sanatları gibi fiziotik değildir, bizi metafizik sahasına taşır.

Sanat eseri aslında tıpkı bir gül gibi bir fenomendir, ama şiirlere, resimlere çok daha başka bir kimlikle girmiştir, tıpkı bir birine aşık iki genç gibi, sıradan bir bakışın çok ötesinde bir bakıştır, düştür o. Mecnun’un gözündeki Leyla’yı tahayyül ediniz. İslam sanatlarına bakarken Mecnun’un Leyla’ya baktığı gibi bakarsanız farkı fark edeceksiniz.

Mesela sultan resmedilirken sultan değil, sultanın sultanlığı resmedilir. Doktor hastaya hastalık yönüyle bakar, oysa hastanın yakınları hastaya yaşadıklarını anlamaya çalışarak bakar hatta onun bu durumuna ortak olmaya çalışır, bir de hastanın kendisinin hastalığa bakışı var, attan düşen adamın söylediği gibi “Bana doktor değil attan düşmüş adam getirin” der, çünkü onu ancak o anlar, yani hasta burada açıkça “doktor beni anlamaz” demektedir. İslam sanata doktorun hastaya baktığı gibi bakmaz, hastanın kendisi gibi bakar. Bu bakış elle tutulur gözle görülür bir şey değildir. Bu eserlerler esere bakan kişiyi etkiler, ona başka bir şeyler hatırlatır, bu diğer bakış şekli yanlıştır demek değildir, geometrik olarak veya daha başka da bakılabilir, İslami bakış burada ayrılır.

Kısacası İslami bakışta bakan ile eser arasında bir anlam dünyası meydana gelir. Bu kadar şeyi neye anlattık? Müslüman her şeye her olaya farklı bakmalı, her nesne, her olay, her yaşadığı onu Rabbine taşımalı, hikmetini, sırrını anlamaya çalışmalı. Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi mana-yı ismiyle değil mana-yı harfi ile bakmalı. “Kırk sene ömrümde, otuz sene tahsilimde yalnız dört kelime ile dört kelam öğrendim;… Kelimelerden maksat: Mâna-yı harfi, mâna-yı ismî, niyet, nazardır.”

Bu bakış sana daha farklı biri olmanı sağlayacaktır, yaşam şeklini değiştirecektir, kendini revize et diyecektir, daha güzel olabilirsin, daha güzel yapabilirsin, daha güzel yaşayabilirsin, daha güzel görebilirsin, hasılı kelam seni dönüştürecektir,
Aynanın karşısına geç, bir aynaya bak birde aynadakine.

Çetin KILIÇ

Kaynak: Prof Burhanettin Tatar sohbetinin bana bakan vechesi.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: