Manevi Hizmetlerde Akıl ve Nakil

MANEVİ HİZMETLERDE AKIL VE NAKİL

    “Ehl-i din ve ashab-ı ilim ve erbab-ı tarîkat ise, bunların herbirisinin vazifesi umuma baktığı gibi, muaccel ücretleri de taayyün ve tahassus etmediği ve herbirinin makam-ı içtimaîde ve teveccüh-ü nâsta ve hüsn-ü kabuldeki hissesi tahassus etmiyor. Bir makama çoklar namzed olur.

Maddî ve manevî herbir ücrete çok eller uzanabilir. O noktadan müzahame ve rekabet tevellüd edip; vifakı nifaka, ittifakı ihtilafa tebdil eder.” [1]  Kadim ve muhkem olan Hakka hizmet etmek tüm islami cemaat ve meşreplerce esas olan bir gayedir. Bu gayeye müteveccihen hareket etmek ve bu gayeye müteveccihen hareket ederken müstakim kalmak herkesin esas gayesidir ve olmalıdır. Maddi meseleler asıl olan gaye olursa hedeften sapmalar baş göstermiş demektir.

 Bu sapma başlangıç noktasında belki çok küçükken açı ilerledikçe dev dalgalar husule gelmektedir. Çünkü bazıları çok insanlar için ef’al, akval ve ahvalleri delilsiz ve mesnedsiz de olsa bir hüccet oluyor. Falan abi, filan hoca bunu yaptıysa bizde yapabiliriz veya bizde bunu şöyle yapabiliriz diyerek kendisi için bir metod tayin edebilir. Ama bunda isabet ederse sorun yok. Lakin çoğu zaman şahısların kendilerine rehber tayin ettiği veya istikamet için merkeze o şahsı koyması ve o şahsın hatası güneş gibi zahir olduğu halde bir bildiği vardır diyerek körü körüne ve kendi aklını kendisince muteber olan insanların cebine koyması neticesi çok zaman hüsrandır. “Nev’-i beşerde envaen dalalete düşen fırkaların sebeb-i dalaletleri, imamlarının kusurudur.  [2] Bu sebeple kimsenin cebine aklı koymamak elzemdir körü körüne. Çünkü taklitçilikle insan bir yere varamaz.“körükörüne taklit dahi çok defa maskaralık olur.” [3] vardır bir bildiği deyip dibini görmediği suya girenler o suda gark olmuşlardır, olacaklardır ve olmaktan da kaçmaları mümkün değildir.

Sadece duyduklarına veya söylenenlere göre hareket edenlerin aklı devre dışı kalmış gibidir. Çünkü “akıl ve nakil taâruz ettikleri vakitte, akıl asıl itibar ve nakil tevil olur.” [4] Akıl ve mantık muvacehesinde hareket edilmezse akıl nakle yedirilir ve iptal edilir. Halbuki “Akıl bir alettir.”[5] Bu aleti kullanmayanlar hangi aleti kullanacaktır acaba merak ediyorum?

Hizmetler ifa ve icra edilirken de buna daha dikkat etmek gerekiyor. Bir eşya alınacakken bile ince eleyip sık dokurken neden ahiretimizi, ebedi hayatımızı doğrudan etkileyecek olan meselelerde ince eleyip sık dokumaya üşeniriz gerçekten akıl tutulmasıdır bu hal. Bu halin neticesinde ise akıl ile ve nakil ile hareket edenler arasında bir inşikaka sebep olmaktadır. Bu zamana dek olan ihtilafların temel sebeplerinden birisi de budur.

Nur talebesi olarak edille-i şer’iye bizim için bir esastır. Bu sebeple de Risale-i Nur hizmetinde aklımızı ve kalbimizi ve sair letaifimizi mesnedsiz sözlerde boğdurup kaybetmeyelim. Ve kimsenin yanında taassup ile bulunmayalım. Çünkü hiçbir cemaat, hizmet hareketi din değildir. Din içinden veya  dine hizmet eden bir harekettir.

Bu hizmet hareketlerinde hizmet ederken asla ve asla o hizmet esas olmamalıdır. Çünkü o hizmet hareketleri esas ve memba olan islamiyetin hükümleriyle çatışıp çelişmemelidir. Eğer o hareket İslamiyet ile çatışıp çelişiyorsa o hizmet hareketi muteber değildir. Orada bulunmak ise islamiyete hıyanettir. Orada bulunulmaz.

Hizmet hareketlerini akim bırakmak, tesirini kırmak için ehl-i dalalet içlerine adam sokar içerden orayı bozmaya çalışırlar. Dahilde ya inşikaka veya gayr-i müstakim hareketleri müstakim hareketler gibi göstermek gayretine düşerler. O hizmetin esaslarını bozup bu esaslara hareket eden kimseleri nazarlardan düşürtmek için akla gelmedik dalavereler çevirirler. Mesela bunun için de yaptıkları en müessir şey o hizmet erlerine iftira atmaktır. Müfterilikte akla, hayale, edebe muhalif her şeyi de istimal ederler. Ve karşılarında ki de orada en büyük rükün bile olabilir. Çünkü kendileri için büyük bir engeldir. Bu mani ortadan kaldırılmalı ve itibarsızlaştırılmalıdır. Buna dair çevresine dikkat edenler çok numunesini görecektir. İşin garibi de şu ki, müfterilikte yarışan kimseler şişirilerek o asıl ve erkanların yerine geçirilmek istenip birkaç rüya vs şeylerle bir velayet havası katılıp insanlar için hüsn-ü zan teşkil ettirilmektedir. Nice büyük sanılanlar, aslında gözümüzde büyülttüklerimiz olduğunu da görüyoruz.

Allah bu ifsad komitesini ve bunların adamlarını ve komitenin tüm şubelerini kahretsin! İslamiyetin nur ve nurani olan veçhesini herkese göstersin inşallah.

 

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Lem’alar (149)

[2] Mesnevi-i Nuriye (136)

[3] Mektubat (324)

[4] Muhakemat (12)

[5] Sözler (27)

 

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: